18.BÖLÜM: "HİSLER"

303 31 13
                                    

Kızılçam Genelevi / 5 Nolu Oda.

Saat: 23.00...

Küskün tavrı ile biraz önce açtığı kapının ardında, beni görmeyi beklemiyordu. Gerçekten No 17'ye ilerleyen adımlarım, ona ne düşündürdü, bilmiyorum.

"Girişteki kadın, bu odaya girmemden şüpheleniyor. Koridora gelene kadar da, bakışları üzerimdeydi. Belki görmedin ama o koridorun sol duvarındaydı. Odana girmemi beklediği için, on yediye gittim."

Gece mavisi mini sarmalayan bir elbise ve omuzlarından dökülen uzun saçlar, bu kez tepede sıkıca bağlıydı. Yüzündeki mimikleri, daha net görmemi sağladı.

"Vizite üzerine, üç yüz lira."

Kendimi açıklama yapmak zorunda hissederken bile onun hiç umurunda olmamıştı. Yüzüme bakmadı ve ince dal sigarasını yaktı. Bakışları, parayı hazır etmem için pantolon cebime kaydı.

İlk defa benden, bu odada para istedi. Üstelik ona daha önce yaptığım ödemenin, iki katıydı. Onu reddetmedim veya üzerine bir şey söylemedim. Sadece cebimden çıkarıp, istediği tutarı sehpaya bıraktım.

Ona bu parayı veremeyeceğimi söylememi bekledi ve üzerine param yoksa, gitmemi söylemeye hazırlandı ama ona istediğini vermedim.

Sehpadan aldığı parayı saymadan, masanın çekmecesine koydu. Bana arkası dönüktü ve söylediği şey ile, öylece bakakaldım. "Üzerini çıkarıp, uzanabilirsin."

Ona bunları ne söyletiyor, farkında değilim. Gerçekten onunla işimi halletmek için burada olduğuma mı, inanmıştı artık? Beni o yiyicilerle aynı kefeye koymasından rahatsızdım ama yaklaştığında, yaptığı hareketten daha çok rahatsız oldum.

Döndü ve söylediği şeye yanaşmadığımı görünce eliyle, kemerime dokundu. O an elini, bileğinden kavradım ve kaldırdım. "Bunu yapma."

Kendime doğru çektiğimde, bakışlarını kendime dizginlendim. "Bunun için burada olmadığımı, biliyorsun."

Meydan okuyan tavrı, çok gerçekçiydi. Burada neden olduğumu, bana bir kez daha sorgulattı. "Kime, ne için ödeme yaptığını hatırlatmadılar mı sana?"

Bu odaya gelenlerden bir farkım olmadığını aşılamaya çalıştı ama yapamazdı. Asla buna izin vermezdim.

"Beni o yiyicilerin yerine koyma." Bu kez o alıcı gözlere yenilmedim ve inine işler gibiydim. Rahatsız olup gözlerini çekeceği an, bir kez daha kendime dizginlendim ve gözlerini çekmesine de, izin vermedim. "Bana bunu sakın yapma."

Bu tavrını hak etmediğimi biliyorum. Ona burada olmasındaki asıl amaçtan asla yürümemiştim. Bahsetmedim ve burada kim olduğunu, bir kez olsun, hatırlatmadım. Ona bir kez bile, dokunmadım. Ben, o insanlardan biri olmadım.

"Ben seni kimsenin yerine koymadım,"dedim kaşlarımı, kaldırarak. "Sen de yapma."

Yüzündeki tavır bozuldu. Bana takındığı o maskeyi, indirir gibi oldu. İçime doldurduğu o şeyin, nasıl bir öfkeye dönüştüğünü gördüğünde, bakışlarını indirdi.

Şimdi benimle asıl taraftan konuştu. "Neden geldin?"

Ayakları çıplak ve bana bakan iri gözlere bir cevap vermemi bekliyor. Buna bir cevabım yok. Üstelik öyle bakarken, hiç yok.

LİMONLU KAHVEWhere stories live. Discover now