11.BÖLÜM: "KÜÇÜK ZAFERLER"

8.6K 530 197
                                    

Bölüm Şarkısı: Emily Jane White - Washed Away

Bölüm Şarkısı: Emily Jane White - Washed Away

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

11.BÖLÜM: "KÜÇÜK ZAFERLER"

Bir şeyi var etmek, yok etmekten daha zordur. Çabaladım, didindim, emek sarf ettim. Ve bunun karşılığını alacağımı düşündüğüm ve ümit ettiğim her an bir kez daha geriliyordum; bitmek bilmeyen bariyerler beni ondan çok uzağa savuruyordu. Uzun bir zaman sadece ismini bildiğim adamın şimdi her şeyini bildiğimi sanmıştım. Onun da benim kadar bana karşı açık olduğunu ve sakladığı ne varsa ortaya çıkardığını düşünmüştüm.

Birini tanımak onun en sevdiği şarkıyı, en sevdiği yemeği, en sevdiği rengi gibi özellikleri bilmekti. Ama birini anlamak için geçmişini, nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmek gerekirdi. B ulut bana babasını söylemekten kaçınmıştı ama biyolojik babasının bu olaylarla ilgisi olduğunu hiç düşünmemiştim. Babasının adını daha önce hiç duymamıştım ve bu boğazımın bilinmezliğin düğümü ile bağlanmasına neden olmuştu.

Telefonu yerine koyup koymamak arasında gittim geldim, mesajı gördüğümü fark edeceği için ona götürmeyi düşündüm ama hemen vazgeçtim. Ona bu mesajı göstersem de hiçbir şey anlatmayacaktı, bende mesajı silip annesinin numarasını zihnimde kodlayarak telefonu cebine tekrar yerleştirdim. Silkelenerek kendime gelmeye gayret ettim, uyuşmuş ayaklarımı hareket ettirip salona yürümeye başladığımda oldukça gergindim.

Mutfaktan salona düşen sesler kulaklarıma çarparken oraya ağır adımlarla vardım, Nihan ve Olcay masaya oturmuştu. Bulut fırından çıkardığı eti bir bez yardımıyla tutup masaya getirirken göz göze geldik, bana soran gözlerle baktığında o an dişlerimi var gücüyle sıktığımı fark ettim. "Ne oldu?" diye sordu, fırın kabını masanın ortasına koyarken. "Yüzün bembeyaz."

Ellerim istemsizce yanaklarıma ulaştı. "Öyle mi?" diye konuştum, boş bir sesle. "Bir şey olmadı, her şey yolundaymış."

Nihan'ın sesini işittim. "Harbiden Hale, iyi görünmüyorsun."

Bitkin gözlerle Nihan'a döndüm. "Biraz başım döndü sadece, ondandır belki." Masaya doğru yürüdüm ve Nihan'ın yanındaki sandalyeye oturduğumda Bulut yakıcı gözlerini üzerimden ayırmamıştı, masanın başına yerleştiğinde Nihan önümüzdeki tabaklara servis yaptı.

"Açlıktan olabilir," diye konuştuğunu duydum, Bulut'un. Dudaklarımı dişlerken çatala uzandım ve elimde çevirmeye başladım. "Belki de," dedim, soğuk bir sesle ona dönmeden. Nihan'ın tabağıma koyduğu kırmızı eti bıçakla ayırıp bir lokmayı ağzıma gönderirken başımı kaldırmam Bulut'un irdeleyici bakışlarıyla karşılaştım. "Bir şey mi oldu?"

Sert gözlerimi ona değdirdim. "Olmadı," dedim, bastırarak. Ağzımdaki lokmayı çiğnerken gözleri kısıldı, sesimin sertliği onu öfkelendirmişti. "İzin verirsen yemek yiyeceğim."

TAHTWhere stories live. Discover now