14. BÖLÜM: "SON DURAK"

10.3K 558 687
                                    


CocoRosie - Beautiful Boyz

CocoRosie - Beautiful Boyz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

14.BÖLÜM: "SON DURAK"

İpi kesilmiş bir uçurtma nasıl sarsılarak yere çakılıyorsa kaos da geniş koridorun ortasına çakıldı ama bir uçurtma gibi ezilip bükülmedi. Saniyeler içinde büyümeye başladı, bir annenin rahminden çıkan bir çocuk gibi çığlık atmaya başladı. Evin her noktasında meydana gelen karmaşayı sanki ağır bir çekimde izler gibiydim.

Kapıdaki Zekai Karadayı vardı, arkasındaki adamları çoktan silahlarını Kenan Alparslan'ın adamlarına doğrultmuştu. Orası baştan aşağı ölüm kokarken bakışlarım Kenan Alparslan'a düştü; eski dostunun evini basmasıyla bir deprem olmuştu ve yüzünde her daim görülen kibrin yıkıma uğradığını gördüm. Parmakları tekerlekli sandalyesinin her iki yanına sıkıca tutunmuştu ve öfkeyle titreyen dudaklarını dişlerini sıkarak gizlemeye çalışıyordu.

Gözlerim ardından onu buldu. Bakışları tatsızlaşmış, kapının eşiğinde dimdik duran Zekai'ye bakarken ilmek ilmek ördüğü planın parçalanışını izliyordu. Çağatay'ı kendi elleriyle bırakıp babasını ifşa etmek isteyecekti ama işler istediği gibi gitmemişti. Zihninde yolun sonuna keyifle yürüyen düşüncelerin gelen davetsiz misafirle başa sardığını hissedebiliyordum ama biliyordum ki bu yeni planların da başlangıcıydı.

Nefretin, ihanetin ve yıkımın doğurduğu sessizlik bir çığ gibi büyürken Zekai'nin burada olmasına şaşırmayan biri vardı. Çağatay Karadayı. Aşağıda ona bekçilik yapan adamları yerle bir ettikten sonra ceplerinden bir telefon alması eminim çok zor olmamıştı. Burada A planını uygularken B planı çoktan yola koyulmuştu.

Savaşta cepheler belirlenmiş, düşmanlar pusu kurmuş, cephaneler doldurmuştu.

Sessizliği onu meydana getiren kişi konuştu. "Kızı bırak," diye konuştu, gözleri hala eski dostundaydı. Çağatay babasını ikiletmedi, benden uzaklaştığı an benden ondan hızla uzaklaştım. "Buraya gelirken Çağatay'a inanmamıştım ama doğruymuş. Karşımdasın Kenan."

"Çok kez öldürüldük Zekai," diye konuştu Kenan Alparslan. "Gördüğün gibi yine ayaktayım."

Zekai alayla güldü. "Bu ayakta kalmış halin mi?" Küçümseyerek düşmanına bakmıştı. "Emeklilik yaşın çoktan gelmiş Kenan. Sen tıkanan sesine rağmen ders anlatmaya çalışan yaşlı bir öğretmen olmuşsun." Bakışlarını Bulut'a kaydırdığında birkaç adım attı. "Bulut da öğrencin olmalı."

Bulut gülümsedi. Ama bu öyle can alıcı bir gülümsemeydi ki, bedeninde kaynayan kıvılcımı çıplak gözlerle gördüm. "Sende üzerine defalarca karalayacağımız bir kitap olmalısın."

"Sana demiştim, beni karşına almakla en büyük hatayı yaparsın." Sesi yalındı ama tehlikeliydi. "Yanlış yerdesin Bulut."

"O bir Alparslan." Kenan Alparslan bunu gururla ifade etmişti ama Bulut bundan hiç memnun olmuş görünmüyordu. Bakışlarını ağırca yanında duran babasına çevirdiğinde sakladığı öfkeyi bir tek ben görebiliyordum. Bakışlarım bu sefer Zekai'ye çevrildiğinde yüzündeki şaşkınlığı kimseden gizleyemedi, sertçe yutkunurken kaşları bir yay gibi kalkmıştı. "Olması gerektiği yerde."

TAHTWhere stories live. Discover now