16.BÖLÜM:"ALTIN KAPI"

6.8K 423 165
                                    


Bölüm Şarkısı: Canozan - Toprak Yağmura

16.BÖLÜM: "ALTIN KAPI"

Benim için hiçbir zaman açık kapı bırakılmamıştı, ki hangi kapıya gideceğimi bile kendim belirlememiştim. Önünde durduğum her kapıyı zorlamış, açılması hiç çok çaba sarf etmiştim. Şimdi görüyordum ki tüm çabalarım kapının arkasında kalmıştı, insanlar nasıl girdiğimi merak etmiyordu, içerde ne yapacağımı merak ediyordu. Ama bilmiyorlardı; kapıyı açana kadar ne acılar çektiğimi bilmiyorlardı. Bomboş, eski bir evi dekor etmek gibiydi bu. İnsanlar evin öncesini görmeden sonrasını yorumluyorlardı. Bu böyle bir düzendi.

Gözlerimi yeni bir güne araladığımda zihnim fener alayı gibiydi. Başımı sertçe ovalayarak yattığım yerden doğrulduğumda dün gece bıraktığım enkaz yerli yerindeydi. Dinmemiş öfkem tekrar kabarırken dudaklarımdan bir küfür çıktı. Gözlerimi elimin tersiyle avuşturarak ayaklarımı koltuktan sarkıttım. Kenardan kenardan giderek salondan çıktım, mutfağa girdim. Tezgahın altındaki çekmecelere karıştırıp bir poşet bulduğumda salona tekrar döndüm, ayıkmamış gözlerimle kırılan eşyaların parçalarını toplayıp poşete attım.

Evde bir süpürge aradım ama bulamadım. Bu yüzden minik cam kırıklarını elimle toplamaya başladım, parmak uçlarımın kesilmesini umursamadan devam ettim. Büyük bir uğraşla kırdığım ne varsa toplarken kendime bir uğraş aradığımın farkındaydım. Elimdeki kanı suya tuttuğumda başımı yavaşça kaldırıp suratıma baktım. İçimdeki ihtiyar kadın öyle gün yüzüne çıkmıştı ki, ilk defa onu bu kadar net görüyordum.

Su parmaklarımın arasından kayıp giderken kapı çaldı, umursamadan çökmüş yüzüme bakmaya devam etti. Kısa bir an sonra bir kez daha çaldığında musluğu kapattım, banyodan çıkarak dış kapıya yöneldim. Kapının dürbününden dışarıya göz attığımda kimseyi göremedim. Açıp açmamak arasında kalırken yine de elimi kapının koluna götürdüm. Kapıyı araladığımda hemen önümde hasır bir sepet vardı, kaşlarım çatılırken sepete doğru eğildim. Üzerindeki keten krem örtüyü kaldırınca envai çeşit kahvaltılık vardı. Yanında uzunlamasına sarılmış bir gazete kağıdı ve küçük bir zarf vardı. Hole göz attığımda kimse görünmüyordu.

Sepeti içeri çekip kapıyı kapattım. Zarfı elime aldığımda parmağımdan akan kan bulaştı, zarfı açtığımda gözlerimi devirmem bir olmuştu. "Belki birlikte kahvaltı edebiliriz diye düşündüm - Çağatay."

Sepeti aynı hızla kapının dışına gönderecekken gazetenin başlığında yazan şeyi görmemle duraksadım ve hızla gazeteyi elime alarak açtım. Manşette kalın punta ile yazılmış bir yazıyı ve gözden kaçmayacak bir büyüklükteki fotoğraf karesini görünce donup kaldım. Tıkılı kaldığım bir evde olduğumu hissettim, biri gelip perdeleri çıkarmış ve ben açığa çıkmış gibiydim. Kızışmış kanım parmak uçlarımda atmaya başladığı an şakaklarıma derin bir ağrı saplandı. Buz kesmiş parmaklarımın arasındaki gazete parçasını dehşetle sıktım.

Ve tekrar okudum.

"Bağımsız Belediye Başkanı Adayı Bulut Üntekin önceki akşam nişanlısı olduğu konuşulan Neslişah ile bir restorandan çıkarken görüntülendi."

Fotoğrafa tekrar baktım, restoranın kapısından çıkarken çekilmiş fotoğrafları içim ansızın karanlığa gömdü ve ben o karanlıkta kendimi bile göremedim. Karanlıkta kalıp gözünün karanlığa alışması gibi değildi bu, bundan ziyade sonsuz bir karanlıktı. Kötücül yanım harekete geçmek istercesine bastırılmamış sinirim kıpırdanmaya başladı. Uzun uzun fotoğrafa baktım, Neslişah'ın dudaklarında benim dudaklarımda hiç göremediğim bir gülümseme vardı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 10, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

TAHTWhere stories live. Discover now