2 - you think I lost my faith

810 80 67
                                    

Evin içinde gezindiğini ayak seslerinden duyuyordum. Hiçbir şey söylemeden arada bir bana bakıyordu ama benimle konuşmak için içten içte delirdiğini biliyordum.

"Konuşmayacak mıyız?"

En sonunda dayanamadı ve saatlerdir süren gergin sessizliği bozdu. Kollarımı koltuğun arkasına koymuş, çenemi de kollarıma yaslamış camdan dışarıyı izliyordum. Sırtım ona dönüktü ama gözlerinin üzerimde olduğunu adım gibi biliyordum.

Sadece iç çektim ama o benimle konuşma konusunda ısrarcıydı.

"Felicia..."

Derin bir nefes alıp verdikten sonra yutkundu.

"Ne kadar devam edeceksin daha böyle?"

"Bu sabahı unutana kadar."

Sinirle bir nefes verdi burnundan ve "Gerçekten canımı sıkmaya başladı bu." dedi. Sesi sert çıkmıştı. Uzaklaştığını anladım ayak seslerinden. Gidip gitmediğini kontrol etmek için arkama baktım, gerçekten gitmişti salondan.

Girişteki askıdan deri ceketini aldığını gördüm sonra. Siyah ceketi üstüne giyerken bana bakmıyordu. Nereye gittiğini deli gibi merak ediyordum ama sormayacaktım. Bir süre onunla ilgilenmek istemiyordum.

Kapıyı çok sert çarptı. Bana kızgın olmasını gerektirecek bir durum yoktu. Birilerinin emriyle ya da kendi isteğiyle insanları öldürdüğünü onu ilk tanıdığım zamanlardan beri biliyordum zaten ama dün buna şahit olmak hiç hoş olmamıştı. Gözümün önünde adamın beyni dağılmıştı ve ben adamın sadece iki adım karşısında duruyordum.

Kafamı uzatıp camdan dışarıyı görmeye çalıştım. Yüksekte olduğum için aşağıda çok küçük gözüküyordu. Ceketinin cebinden anahtarları çıkarıp arabasının kilidini açtı ve sonra arabaya binip gözden kayboldu.

Onu görmek için dizlerimden destek alarak doğrulduğum kanepeye geri oturdum. Sürekli bir yerlere gidip bir işler karıştırıyordu ve geç saatte eve geliyordu. İşi olduğunu söyleyip her dışarı gittiğinde birilerinin hayatına son mu veriyordu merak ediyordum.

Kim bilir kaç kişinin en son gördüğü yüz Zayn'in yüzü olmuştu.

Düşünmeye son verdim. Bunları ne zaman düşünsem günün sonunda onunla arama bir soğukluk giriyordu.

Gece yarısına kadar onu bekledim ama gelmedi. Çok geç saate gelmişti ve o geldiğinde koltukta uyuyup kalmıştım. Önce kapının sesini sonra da ayak seslerini duydum ama uykum o kadar tatlıydı ki gözlerimi açıp ona bakamadım bile.

Sonra kolunun sırtımla koltuğun arasından kaydığını hissettim ve bedenim uykudan sıyrıldı. Gözlerimi aralayıp yüzünü görmeye çalıştım.

"Zayn."

"Benim. Uyumaya devam et."

Bedenimi kucaklayıp koltuktan kaldırdığında başımı omzuna yasladım. Merdivenleri çıktı yavaş yavaş ve beni kendi odasına taşıdı. Beni yatağa bırakır bırakmaz örtüyü üzerime çekti ve eğilip saçlarıma bir öpücük bıraktı.

Üzerindeki tişörtü çıkarırken onu izledim. Altına bir eşofman giydi ama gövdesini çıplak bırakmayı tercih etti.

Arkamdan kolunu belimi dolayıp beni kendine çekerken "Benimle mi uyumak istedin?" diye sordum. Cevabını biliyordum zaten ama her seferinde cevabını duymak hoşuma gidiyordu.

"Evet. Seninle uyumak istedim."

"Seni hâlâ affetmedim."

Derin bir nefes aldığında inip kalkan göğsü sırtıma baskı yaptı.

"Affedilecek bir şey yapmadım."

Omzumun üstünden onu görmeye çalıştım ama göremedim. Çenesini kafama dayamıştı ve sakalları saç diplerime batıyordu.

"Beni kırdın. Çok kırdın hem de."

Özür dilemesini asla beklemiyordum. Özür dilemek onun lügatında yoktu. Zayn çok kabaydı ama bana karşı hep nazikti. Bazen kalbimi kırıyordu ama bilerek yapmadığını biliyordum.

"Seni kırmak istemezdim."

Yatakta ona doğru döndüm ve bana yakın duran yüzüne baktım.

"Defalarca kez birini öldürdüğünü biliyorum ama daha önce hiç beni de buna şahit etmemiştin. Ben birini öldürdüğün ana şahit olmak istemiyorum."

"İstemeden oldu. Bir daha olmayacaksın, söz veriyorum."

"Teşekkür ederim."

Hiçbir şey demedi. Sadece işaret parmağıyla yüzümün yanındaki saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Beni neden yanına aldın?"

Bu sorumu beklemiyor olduğu aşikardı. Kaşları çatılmıştı ama bu sadece bu soruyu beklemediği için değildi. Sanırım sorumdan hoşlanmamıştı.

"Memnun değil misin? Seni mutsuz mu ediyorum?"

"Hayır." derken sesim fısıltı gibi çıkmıştı. "Sadece beni yanında istemene neden olan şeyi merak ediyorum."

"Sen Daniel'a her hap getirdiğinde ben seni bir daha göreceğim zamanı merak ettim. Sende ilgimi çeken bir şey vardı. Sonra seni yanımda istediğimi fark ettim."

Hafifçe güldüm. "Beni görmek için arkadaşının uyuşturucu kullanmasına göz yumdun yani?"

"Öyle oldu."

Derin bir iç çekti.

"O boktan hayatı hak etmiyordun. Keşke sana daha çok şey verebilsem. Sen bundan da iyi bir hayat hak ediyorsun."

"Bana her şeyi verdin zaten." dediğimde yanağımı okşadı elinin tersiyle.

"Vermediğim bir şey illa vardır."

"Bana değer verdiğini biliyorum. Bu bana yeter."

Hafifçe gülerken gözleri kapandı. "Kalbimi kırdığın için seni hâlâ affetmedim. Bana yüz dolar borçlusun." dediğimde ise az önceki kısık sesli gülüşü büyüdü ve daha sesli güldü.

"Tamam. Öderim."

Yüzüme bakmaya devam ederken "Sarıl mayacak mısın?" diye sordum. Kollarını açıp beni göğsüne çekti ve sarıldı.

* *

Bunların böyle masum durduğuna bakmayın ülkeyi birbirine katar bunlar. Yedikleri haltları görünce hak verirsiniz.

Sevdiniz mi? Ben zevkle yazıyorum da.

Bkz bu beybisu Felicia;

Bkz bu beybisu Felicia;

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
100 Dollars Where stories live. Discover now