"Olabilirdi," dediğinde gülerek, "Hiç sanmıyorum," dedim.

Zaten bir tane abim vardı ve yeterde artardı. Egehan'ı sinir etmek için, "Hey Akarsu!" dediğimde oflama sesini duydum.

"Tamam, soyadımı da öğrendin ne kadar mutlusun hayal dahi edemiyorum," dedi ve hemen ardından, "Adımı Google'da arattığını hatta Google'ı yetersiz bulup tüm sosyal ağlarda beni arattığını tahmin edebiliyorum," dedi.

Egehan'ın dedikleriyle bir an tavana boş boş bakakalmıştım.

"Ben bunları neden yapmadım yahu?" diye sorarken üstümdeki yorganı kenara atarak yatağın içinde doğruldum ve "Çok teşekkürler! Şimdi hepsini yapacağım," dedim gülerek.

"Boşuna uğraşma bulamazsın," dediğinde, surat asarak odanın ortasında dikildim kaldım.

"Ne demek istiyorsun? Lütfen hiçbir siteye üye olmamış, adının internette yer almadığını söyleme. Çünkü inanmam," dedim büyük bir umutsuzlukla.

"Tamam, demiyorum," dediğinde gözlerimi devirdim ve büyük bir hırsla açtığım bilgisayarımı usul usul kapatarak yatağıma geri döndüm. Yorganımı yeniden üstüme çektiğimde, "Söyle bakalım, neden aradın?" diye sordum.

"Canım istedi," dediğinde, kendi kendime gülümsedim ve "Biliyorsun, bu saatlerde canın isteyince başka numaralarda sallayabilirsin çünkü ben ve uykum arasında çok şiddetli bir ilişki var. Bu ilişkiyi bozmana izin veremem," diyerek homurdandım.

"İlişkinizi bozmak hoşuma gitti," dediğinde sesinin yorgunluğuna aldırmadan, "Bozdun demedim, bozmana dedim! Hâlâ bozulmadı yani," dediğimde, "Hm?" dercesine bir ses çıkardı. Bunun üzerine sesinden gelen yorgunluğu daha fazla göz ardı edemeyerek "Sesin yorgun geliyor?" dedim sorarcasına.

"Çünkü yorgunum," dediğinde, zihnimde canlanan vahşet görüntülerinden başımı sallayarak kurtuldum ve "Uyusana o zaman be! Bir de beni uyandırdın gece gece," diyerek cırlamıştım. Egehan'ın durgun ve yorgun sesiyle, "Canım istemiyor," dediğinde gözlerimi devirerek, "Dünya senin canının istediği yönde dönüyor mu bari?" diye sordum.

"Evet..."

"Hayret!" diye cırlamaya devam ettiğimde, "Uykundan uyandırılınca çok çekimsiz bir şey oluyorsun, biliyor muydun?" diye sorduğunda, "Ben her zaman çekimsizimdir, soğuk ülkelerin kraliçesi olmalıydım da İstanbul'da doğmuşum," diye mırıldandım cırlamaya ara vererek.

"Değilsin..." diyerek derin bir nefes üflediğinde, kendimi bayılacak gibi hissediyordum. Kısa cevaplar verdiğinde istemsizce sinirleniyordum.

"Arkadaşlarım hep öyle der," diyerek cevapladım.

"Seni tanımıyorlar öyleyse."

"Öyle mi? Peki..." derken, 'i' harfini kasti olarak uzatmıştım. Derin bir nefes alıp, "...Sen mi tanıyorsun? Gizli numaradan arayıp, birkaç saat konuşarak?" diye de ekledim sorarcasına.

"Evet, dedim ya insan sarrafıyımdır ben," diyerek karşılık verdiğinde, bu gecelik göz devirme sınırına geldiğimi varsayarak durdum ve "Çok belli," dedim gülerek.

Başımı yastığa koyarak telefonu da yastıkla başımın arasına alıp, "İyi misin Egehan?" diye sordum. Egehan'dan gelen belli belirsiz bir homurdanmanın ardından, "Kötü bir gün geçirdim," dedi.

Gözlerim yavaş yavaş kapanırken, "Her kötü günün sonunda iyi bir gün vardır," diye mırıldandım.

"Uyuyor musun Sevilay?" diye sorduğunda, istemsizce başımı sallamıştım.

"Sevilay?"

"Hay sesini seveyim, ninni gibi mübarek..."

"Birilerinin içi geçiyor gibi?"

Gizli Numara 1 + 2 (RAFLARDA)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن