KKD | CAN KIRIKLARI

4.8K 1.2K 259
                                    

Kaçmak istiyorum bazen. Arkama bile bakmadan kaçmak. Ardımda kimin gözyaşı döküp dökmeyeceğini, kimin gidişimle mutlu olacağını düşünmeden sadece kaçmak istiyorum.

Sözlerden korkuyorum. Sorulacak sorular, kesilecek hesaplar boğazıma bir yumru gibi çöküyor ve ne konuşabiliyorum ne de hareket edebiliyorum. Bakışlardan korkuyorum. Dile dökülmeyen her söz, karşımdaki insanın gözlerinde hem daha yüksek sesli hem de daha can yakıcı oluyor.

Oysa daha geleli birkaç gün olmuştu bu acılarımın şehrine. Neden her şey üst üste geliyordu ki? Viyana'da iken sadece geçmişin acısı çörekleniyordu omuzlarıma ama İstanbul'a geldiğimden beridir bu kaçıncı acı çekişimdi, artık bilmiyordum. Bir yandan Miraç, bir yandan Alaz, bir yandan Ömür ve şimdi de Yamaç ruhumu kemirmeye başlamıştı ve korkuyorum. Biraz sonra olacaklardan sahiden de çok korkuyorum.

Önce elindeki telefonu yere düşürdüğü için çıkan ses ile irkildi. Sonra donuk bakışları Miraç'a kaydı ve şaşkınlıkla çatılan kaşlarını içinde büyüyen nefret kırıntıları daha da derinleştirmesine sebep oldu o iki paralel çizgilerinin. Sertçe yutkundu, yine bana döndü gözleri.

Bir şey yapmam lazımdı. Ya dik durmayı ya da bütün acılarımı dışa vurup güçsüz düşmeyi seçecektim. Ruhumun paramparça olan parçalarını ya bu ailenin tenine batıracak ya da o parçaların üzerine yatıp onların rahatça basıp geçmesi için duvar olacağım ama cümleyi kurarken bile vereceğim cevap çok belli.

Ben onlar için bir kez siper ettim gövdemi. Teşekkür edeceklerine ihaneti tattırdılar bana ve şimdi kimse benden yere tekrar yatacağımı beklememeliydi.

"Sen?" Bana doğru bir adım attığında Miraç hızlı bir refleksle direkt önüme geçti. Bedeni kaskatı kesilmişti bir anda. Yamaç'ın hareketlerini kestiremediği için anlık bir koruma içgüdüsüydü belki de bu yaptığı.

"Hayır gerçek değilsin!" Başını iki yana salladı Yamaç. Esmer tenini tamamlayan siyah saçları alnına doğru usulca dökülürken tekrar bana doğru bir adım attı. "Öldün sen."

"Ölmedim." dedim. Nasıl konuşabildim, bilmiyorum ama nedense kendimi ne zaman çaresiz hisssetsem içimde beliren bir güç, kontrolü ele geçiriyordu. Söylemeye gücüm yetmeyen her cümlem, dudaklarımın arasından firar ediveriyordu ve ben bu gücü çok seviyordum.

"Neden ölmedin?" Kaşları daha da derinden çatıldı. Yaşadığı afallamayı hâlâ üzerinden atabilmiş değildi ama otokontrolünü çok iyi sağlıyordu. Sağ elini kaldırıp elinin üzerini dudaklarına sürttü sertçe. "Bu eve tekrar gelmiş olamazsın!" İnkar edercesine başını sallamaya başladı. "Sen öldün, aptal bir rüya görüyorum ben de. Başka bir açıklaması olamaz!"

Elini kaldırıp dağılmak için can atan saçlarını karıştırdı ve birkaç tutam daha alnını örtmeye başladı. Bu sırada koridordan sesleri gelen Ömür ve Asaf abi de koşar adım salona giriş yapmıştı. Asaf abi, olayı direkt çözüp Yamaç'ın yanına gitti ve kolundan tutup geri çekmek istedi ama Yamaç yerinden bile oynamamıştı.

Kendimi babasından azar işitip korkuyla köşeye sinen küçük bir kız çocuğu gibi hissetmiştim ve ister istemez yüzümü buruşturup yana kaydım. Benim kimseden korkum yoktu artık. Köşeye sinmesi gereken kişi ben değildim. O yüzden Yamaç'ın tam karşısına dikilmiştim.

"Sen yaşıyor olamazsın!" İşaret parmağını bana doğru sallamaya başladı.

"Yaşıyorum." dedim yine. Başka cümleler de kurmak istiyordum. Başka isyanlar sığdırmak istiyordum bir kelimeye ama en iyisi şimdilik beni karşısında gördüğü için yaşadığı afallamayı sindirmesini beklemekti.

KARA KİRAZ • DİLHUN | 2 (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now