KKD | KAĞITTAN DUVAR

5.6K 1.3K 363
                                    

Her ruhun farklı farklı kıyafeti vardır. Her güne, her ana özel olarak kıyafetlerini değiştirebilirler. Mesela bazen üzücü bir olay yaşadıklarında güzel lacivert smokinlerine çıkması mümkün olmayan lekeler bulaşır ve ruhlar telaşla üzerlerindeki kıyafeti çıkartıp yeni bir smokin giyerler ama bu seferki smokinlerinin rengi siyahtır.

Asil bir kadının bedenine hapsolmuş bir ruh düşünün. Başı her zaman diktir ve ruhların üzerindeki kıyafetlerde tek bir kırışıklık göremezsiniz. Düzen ve saygınlık bu kadının ruhuna işlemiştir çünkü. Sonra o asil kadın, hiç ummadığı bir anda bütün asaletini yok eden ve ruhunu derinden sarsan bir olay yaşar ve hemen üzerindeki beyaz elbisesini çıkartıp siyah bir takım giyer ve siz o kadına artık asil demek yerine umutsuz dersiniz.

Hayat sizin ruhlarınıza büyük bir kıyafet dolabı armağan etmiştir. Siz yara aldıkça, mutlu oldukça, umutsuzlukla harmanlandıkça ruhlarınızın kıyafetleri değişir ve insanlar buna ruh hali derler.

Ortama uygun ruh hali değişimlerini normal karşılarız ama ortama göre kişilik değişimini toplum olarak iki yüzlülük olarak adlandırırız. Onun hangi tarafta olduğunu ise kendisinden başkası bilmiyordu. Karan ve Kerim'in çekingenliği de bir nevi bu yüzdendi.

Bu gösterişli binadan, İgor'un tahsil ettiği araç ile İgor'un ayarladığı eve doğru yol alırken artık hiçbir şeyin eskisi gibi kolay olmayacağını biliyorlardı. Bu sefer Dila'nın daha güçlü olduğu yetmezmiş gibi Karadağ ailesine karşı yaşattıkları şeylerden sonra onlardan da çekiniyorlardı çünkü insanı asıl harekete geçiren duygu, acıdır. Acı ne kadar derinden olursa isyanın o kadar fazla olduğu gibi sessiz çığlıkları da bir o kadar yüksek desibellidir. Ruhlar bu karmaşayı kaldıramaz ve içsel olan bu çatışma dışa vurulduğunda bir savaşın fitilini ateşleyen o kibrit, acı çeken insanın cebinden çıkmıştır.

Dila'yı da İgor'u da bu savaşa iten güç, acılarıydı ve acılar karşısında ne kadar kalın bir zırh yaparsanız yapın yine de zarar görürsünüz. Kerim ve Karan bunun bilinciyle ileride çekecekleri ızdıraplara şimdiden kendilerini hazırlamaya başlamışlardı.

İgor ile yaptıkları görüşmenin parçalarını kafalarında birleştirmeye çalıştıkça onları hücreden kaçırmasının ve kendi kontrolünde olacağı bir eve götürmesinin nedeni yavaş yavaş anlam kazanıyordu. Bu iki adam, kaderlerine şimdilik boyun eğdiler ve İgor'un Viyana'daki evine doğru yol almaya başladılar. İgor ise gitmesi gereken yere doğru yola çıkmıştı bile.

🍒

Onun yanında olmak bile hâlâ bana garip gelirken şimdi karşımda, benim yatağımda yatıyor olması ruh halimin daha da karmaşıklaşmasına sebep oluyordu. Doğruyu yapıp yapmadığımı bile bilmiyordum. Ona bu kadar iyi davranmalı mıyım bilmiyorum ama onun şimdi bu halde olmasının sebebi de bir nevi benim.

Benim yüzümden bıçaklandı, benim yüzümden ölüyordu. Şimdi gözlerini kapatmış, yastığıma sinen kokumu usulca ciğerlerine çekmesi bana suçluluk duygum yüzünden yanlış gelmiyordu. Onun ilacı komidinin üzerinde duran ilaç kutuları değildi ki. Kokum onu sakinleştirdiği gibi yaralarını uyuşturacak kadar huzurlu hissettirip bir nevi ağrı kesici işlevi görüyordu.

Sustum çünkü acı çekiyor. Sustum çünkü her şeye rağmen acı çekmesine dayanamıyorum.

Yüzü yine acıyla buruşunca ister istemez kaşlarım çatıldı. Acı çekmesine rağmen Edwin'in bıraktığı ilaçları içmemekte ısrarcıydı. Edwin de onu aramamım üzerinden yarım saat geçmesine rağmen hâlâ gelmemişti. Miraç'ın kanaması çok az olsa da açılan dikişin yeniden atılması gerekiyordu.

"Miraç şu ilaçlardan birini iç bari!" dedim sonunda. Gözleri hâlâ kapalı iken dolgun dudaklarına küçük bir tebessüm kondu.

"İyiyim ben. Senin elin sızlıyor mu hâlâ?" diye sordu. Gözlerini açmış ve başını usulca bana doğru çevirmişti. Bir eli yarasının üzerinde iken diğer eli de yatağın üzerinde öylece duruyordu. Bacaklarını tabutta yatıyormuş gibi dümdüz uzatmıştı.

KARA KİRAZ • DİLHUN | 2 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin