KKD | SESSİZ İSYAN

6.1K 1.3K 475
                                    

Tutunmaya çalışıyorum hayata. Başıma ne gelirse gelsin, ben hangi cehennemde acılar içinde yanarsam yanayım tebessüm edip yükümü taşımaya çalışıyorum. Pes etmek istemiyorum. Hiçbir zaman pes etmek, hayatımı yazdığım listede kendine bir yer edinemedi ama şimdi isyan etmek istiyorum.

Kaybettiğim küllerime kadar herkese, her şeye isyan etmek istiyorum. Saç tellerimden, tırnaklarıma kadar acıya batmışken hayatın bana bir tekme daha atmasına isyan ediyorum. Bağırıyorum işte, yeter diye bağırıyorum. Duyuyor mu kimse beni? İsyan edince geçiyor mu?

Savaşıyorum yine de. Başım gövdemden ayrılana kadar da savaşacağım. İnat ettim işte, ben bu savaşı kazanacağım! İsyan ede ede, ağlaya ağlaya, kahkaha ata ata bu savaşı kazanacağım ve işte o an sırtımdaki hiçbir hançerin yükünü hissetmeyeceğim.

Ben de Dila isem zaferimi kendi kanımla yazacağım.

Kulaklarıma tekrar acı iniltisi dolduğundan kalbimin yerinden söküldüğünü hissedecek kadar canım yandı benim de. Terliyordu, acı onu terletiyordu.

Dirseklerimden tekrar destek alarak doğrulmaya çalıştım. Başım inatla dönmeye devam ediyor, arsız bir sızı kafatasımı parçalamak istercesine kendisini gösteriyordu ama o ölüyordu. Miraç ölüyordu ve ayağa kalkmam lazımdı.

O kadar karmaşık duygular içerisindeydim ki hüngür hüngür ağlıyordum. Kalkamadığım için kendime öfkelendiğim gibi asıl öfkemin sebebi ise Kerim ve Karan'ı elimden kaçırmış olmamdı.

Artık bayılıp bayılmamayı umursamadan doğruldum. "Sabret, sabret çıkaracağım seni buradan."

"Ben-" Acı bir iniltisi daha duyuldu. "Ben kalkarım." Sesi bile bir fısıltıya dönüşmüştü artık. Konuştukça karın kasları hareket ediyor ve yarasını daha da zorluyor olmalıydı. "Yeter ki sen ağlama."

O ağlama dedikçe daha çok ağladığımı bilmiyormuş gibi konuşuyordu. Doğruldukça daha çok kendime geldiğimi hissediyordum ve bu yavaş yavaş umut tohumları ekiyordu ölü ruhumun mezarına.

Dizlerimden destek alarak tam anlamıyla doğrulduğumda etraf tekrar döndü ama bu sefer daha iyi idare edebildim ve birkaç sendelemeden sonra dengemi sağlayabildim. Vakit kaybetmeden Miraç'ın kolunu iki elimde kavrayıp yavaşça doğrulttum onu. Bana çok yüklenmeyip koca cüssesini kendi kaldırmaya çalışıyordu ama yarasını daha da zorluyordu böyle yaparak.

Dizlerimden destek alarak bu sefer onunla beraber ayağa kalktım. Kolunu ensemden geçirip yükünü bana vermesini sağladım. Boştaki eli yaranın üzerindeyken diğer eli, elimi sımsıkı tutuyordu.

Onu taşımak cidden zordu. Tahmin ettiğimden de ağırdı ve ben denge problemleri yaşarken onu taşımak şimdi daha da zorlaşmıştı. "Beni taşıyamazsın." diye fısıldadı. Gücünü daha da kaybetmeye başlamıştı ve üzerime düşen yük daha da artıyordu.

Öne doğru bir adım attığımda o da ayaklarını sürükleyerek bana yardım etti. Bir adım daha, sonra bir dahaki adım... İkimiz de kontrolsüzce acılarımın yüzünden inlerken adımlamaya çalışıyorduk. Miraç başını daha fazla taşıyamadığı için omzuma yaslarken burnu saçlarımın arasına karışmıştı. Sık sık nefes almaya çalışıyor ve yarasını zorluyordu ama umrunda da değildi.

Saçlarımın kokusunu ağrı kesici olarak kullanıyordu.

Omuzlarım ağrıyordu, bacaklarım yorgunluktan titriyordu ama onu arabaya kadar taşımak zorundaydım. Ağlıyordum da küçük çocuklar gibi. Hüngür hüngür ağlıyordum tam olarak neye ağladığımı bile bilemeden. Yorgunum işte, önümde biri taşa takılsa serçe parmağı acıdı diye ağlayabilecek kadar doldum.

KARA KİRAZ • DİLHUN | 2 (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora