Bölüm 18: Plan

1.5K 204 218
                                    

Changbin' den

Kolumun ağrısıyla sinirle yattığım yataktan doğrulmuş ve ayağa kalkmıştım. Kolumdaki sargı kan içindeydi ama acıdan çok ağrıdığını hissediyordum. Dün kolumu duvardan atlamaya çalışırken zorlamıştım ama acısı yenisi çıkıyordu. Kolumdaki sargıyı sinirle çekiştirip çıkarmıştım. Kanlı bezi bir kenara fırlatıp dışarı çıkmış ve nöbet kulesine doğru  ilerlemiştim. Kapıyı ittirip içeri girmiş ve merdivenleri tırmanmaya başlamıştım.

Kulenin üstüne vardığımda kapağı sağlam kolumla itirmiş ve kendimi yukarı çekmiştim. Kapağı kapatıp uykulu gözler ile nöbet tutmaya çalışan Jisung'a bakmıştım. Saat daha çok erkendi ve benim uykum hiç gelecek gibiydi. Jisung bir bana bir koluma bakıp;

"Sargıyı çıkarmışsın hyung, ayrıca bu saatte burada ne işin var?"

Önümdeki yüksek betona yaslanmış ve suratımı ovuşturup konuşmuştum.

"Kolumdaki ağrı beni uyutmadı  bende buraya geldim. Sen geç geri kalanı ben tutarım."
Hayır diyemeyecek kadar yorgundu. Kafasını sallayıp elindeki silahı bana uzatmış ve kapağı açıp çıkıp gitmişti. Silahın kabzasını sıkıca kavramış ve etrafı izlemeye başlamıştım.

Ryujin'den

Öğlene doğru uyandığımda Chaeryeong yanıma gelmiş ve beni utandığım için tebrik edip konserve yemeği elime sıkıştırıp geri aşağı inmişti. Bu kadar uzun süre neden uyudum bilmiyordum ama çok enerjik ve mutlu hissediyordum ilk defa. Normalde yattığım veya oturduğum yerden kalkmak bana çok zor gelirken elimdeki konserve yemeği hızlıca ayakta yiyip bitirmiş ve hızlı adımlar ile aşağı inmiştim. Aşağıdakilerin bakışları bana dönünce omzunu silkmiş ve Yuna'nın yanına merdiven basamaklarına oturmuştum. Bir haftadan fazladır yağmacılardan uzak (şehire gittiğimiz gün hariç) günlerimiz rahat geçmişti. Ortada dönen konuşmadan anladığım kadarıyla dosyaların içindeki bahsedilen nükleer sığınağa dönüştürülen yerlere gidip bakmak ile ilgili bir sohbet dönüyordu. Bir taraf gidelim, bir taraf gitmeyelim diye tartışırken Yuna'ya dönüp;
"Sen ne düşünüyorsun. Gitmeli miyiz yoksa gitmemeli miyiz?"
Diye sorunca, oda bana dönüp düşünmeye başlamıştı.

"Bence gidip bakmaktan bir zarar gelmez ama yolda kim bilir neler başımıza gelecek."

Haklıydı. Bir benzin vakası daha yaşamak istemiyordum. Çünkü o gün yaşadığım adrenalin ve korku gece uyurken bile ellerimi titretmeye yetmişti. Yakalanıp ölme düşüncesi iliklerime kadar titreremi sağlarken  anlamamıda sağlamıştı. Artık dünyanın düşündüğüm gibi bir yer olmadığını insanların birbirlerini öldürdükleri ve bundan tereddüt bile etmedikleri bir dünyadaydık. Çok basit, güçlü olan kazanırdı.

Herkes kendi arasında tartışırken Changbin'in çıkıp gitmesiyle Chan;
"Bu konuyu yarın daha detaylı konuşsak iyi olur. Ayrıca hazırlık yapmadan gidemeyiz."

Herkes kafasını sallamış ve bir kenara çekilip kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Soobin, Kai, Jisung, Chaeryeong ve Yuna yere oturup iskambil oynuyordu. Chan yine elindeki dosyaları inceliyordu ama bu sefer başında Felix ve Hyunjin sorular sorup kağıtları karıştırıyorlardı. Chan en sonunda çileden çıktığında dosyaları alıp boş bir hücreye geçmiş ve ikisini tehdit etmişti.

"Eğer beni rahatsız ederseniz iki hafta boyunca gece nöbetini siz alacaksınız!"

Hyunjin ve Felix korkuyla geri çekildiğinde aralarına Yeji'de katılmış ve sohbet etmeye başlamışlardı gülmüş ve etrafa bakınmaya devam etmiştim.  Minho, Yeonjun, Seungmin, Beomgyu kendi aralarında sohbet ediyordu. Jeongin ve Jisung birbirleri ile uğraşırken gözüm Jisu'ya kaymıştı. Chan'ın dosyalar ile geçtiği hücreye elini çenesine dayamış bir şekilde bakıyordu. Kolunu dürtükleyip;

RISING| SKZ × ITZY (DÜZENLENİYOR)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu