0.3

1.1K 110 3
                                    

Sir Chloe- Michelle

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

Sir Chloe- Michelle

0.3

''Ben hiç bir kızı öpmedim,'' dedi Vera gözleri dikkatle üzerimde gezinirken. O geldikten sonra küçük bir açıklama durumu yaşamış hemen ardından pizzaları mideye indirmiş ve sohbet etmiştik. Şimdi de bu doğruluk mu cesaret mi oyunun diğer bir versiyonu gibi olan 'ben hiç' oyununu oynuyorduk. Şişenin ucu kimi gösterirse 'ben hiç' ile başlayan olumsuz bir cümle kuruyordu. Eğer yaptıysan içiyordun. Ve minik bardaklara doldurdukları kesinlikle bira değildi. Şu ana kadar bir kere shot atmıştım ve üçüncü de sarhoş olacağıma emindim. İçkiye pek alışkın bir bünyem yoktu.

Gözlerinin içine bakarken uzanıp Ulaş, Talu ve Sertan ile birlikte bir shot atmıştım. Tüm bakışlar kısa bir süreliğine bana dönse de umursamadan bardağı sehpaya çarptım ve şişeye uzanıp çevirdim. Vera'nın suratına yayılan gülümsemeyi görebiliyordum. Şişe sonunda yavaşlayıp Cansel'i işaret ettiğinde dudaklarını büzmüştü. İlk geldiğimde olduğundan daha kendinde gibiydi.

''Ben hiç yanlışlıkla lavaboya işemedim,'' dedi ve kahkaha atarak Talu'ya göz kırptı. ''İç, yakışıklı.'' Talu, hariç herkes gülmeye başladığında gözümün önüne düşen kareler yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Şükürler olsun ki Talu hariç kimse shot atmamıştı. Suratı asık bir şekilde şişeyi çevirdi ve ağzı bu sefer Ulaş'ta durdu. Vuslat, Ulaş'ın göğsünden ayrılıp kollarını bacaklarına dolayarak koltuğa yaslandı.

''Ben hiç olmadığım biri gibi davranmadım.'' İçmek ve içmemek arasında kalmıştım. Çünkü karnımda hafif bir yanma vardı ve ara sıra başımı düz tutmakta zorlanıyordum. Onlara yalan söyleyebilirsin, Lal. Hayır, bir kez olsun bir şeylere yalan söylemeden başlamak istiyordum. Hem ne kaybederdim? Bir kızı öptüğümü söylemiştim, yani dolaylı yoldan bir şeyleri anlayabilirlerdi zaten.

Saçımı yavaşça kulağımın arkasına sıkıştırıp Vera'nın bacağına tutunarak bir bardak aldım ve yarısını kafama diktim. Benimle beraber kimse içmemişti. Tüm bakışları üzerimde hissederken geri kalanı da kafama dikip bardağı yavaşça bıraktım. Yüzümü buruşturup gözlerimi kıstığımda Vuslat elini gözümün önünde sallamıştı. ''Hey, iyi misin? Çarptı, sanırım. Daha fazla içme. Hatta,'' dedi ve Talu'ya baktı. Sürekli kıkırdıyor ve saçlarını karıştırıyordu. O, oyun haricinde de çok fazla içmişti ve bacaklarının arası boş şişelerle doluydu. ''İçmeyin. Bir hava alalım, balkona hadi.''

Kafamı salladım. ''Siz gidin. Ben bir yüzümü yıkayayım. Gelirim.'' Beni onayladığında hepsi bir anda ayaklanmış ve bu benim daha fazla başımı döndürmüştü. Gözlerimi irice açıp avuç içlerimden birini koltuğa diğerini sehpaya dayayıp kendimi yukarı kaldırdım. Fakat yeterince başarılı olamadım ve koltuğa düştüm.

Omuzlarıma dolanan kolları hissedene kadar da gözlerim kapalı bir süre öylece kaldım. ''Yardım edeyim. Tutun bana, Lal.'' Ondan destek alarak ayağa kalktığımda kısa beyaz saçları yanaklarıma değmişti. Dalin kokusu burnuma dolduğunda istemsizce kıkırdamıştım. Gözleri bana takılıp tekrar önüne döndüğünde ağırlığımı tamamen ona verdiğimi fark etmiştim. Ben ondan 157 boyumla bile biraz daha uzundum ve kesinlikle daha iriydim. O ise hem kısa hem de cılızdı.

BU GECE SENİ ÇİZDİMDonde viven las historias. Descúbrelo ahora