Gizli Numara 1 -2-

Start from the beginning
                                    

"Evet, efendim?" diye mırıldanırken, sesimin şeker çıkması için uğraşıyordum. Patronum ise kaşlarını çatarak, "O elindeki ne bakayım?" diye sorduğunda, içimden bir ses telefonu gözüne sok ve 'Telefon!' diye haykır diyordu fakat o sesi de kulak ardı ederek, "Imm, şey... Annem aramıştı da ilaçlarını unutma dedi, malum havalar kötü hemen kaptım nezleyi... Bir dakika kapatayım," diye mırıldanıp elimi mikrofondan çekerek, "Anneciğim kapatıyorum, sonra görüşürüz," diyerek hızlı hızlı konuştum.

Telefonu kapatmadan önce duyduğum son kelimeler ise, "Bundan daha iyi bir bahane bulamadın mı? Kızım..." olmuştu.

Utanarak gözlerimi patronuma çevirdiğimde, "İki dakika daha sabredip rahat rahat konuşamıyor muydun?" diye sordu. Aramızdaki bu rahat diyalog Nemrut Patronumun, babamla arkadaş olmasından geliyordu o yüzden hem rahattım hem de değildim. Buradaki her durumum doğrudan aileme bildiriliyordu.

"Annem arayınca yüzüne kapatamadım hem kalmış şurada iki dakika..." dediğimde gözüm saate kaymıştı. Birden, "Aa! Öğle arasına girmişiz bile," diyerek ciyakladığımda, Nemrut Patronumun yüzünü buruşturarak bana baktı ve elindeki dosyaları masanın üstüne koyarak, "Bunları yazmadan çıkamazsın," dedi.

Dudaklarım aşağı doğru bükülürken, gözlerimi Shrek'teki eşek gibi irileştirmiştim. Fakat Nemrut Patronumun bakışlarıma aldanmayarak, "Çıkamazsın, on beş dakika geç gelmene say," diyerek odadan ayrıldı. Omuzlarım çökerken, anın stresiyle havaya fırladığım sandalyeme yavaşça çöktüm ve masanın üstündeki dosyaya baktım.

Beş sayfa Word'e aktarılacaktı. Omuzlarım iyice çökerken dosyayı önüme çektim ve gözüme sonsuz gibi harfleri teker teker yazmaya başladım.

Yaklaşık beş dakika içinde tüm sayfaları bitirdikten sonra telefonumu arka cebime atarak yemekhaneye indim. Selda'yı gördüğümde yemeğimi tepsime alarak hızla yanına koştum ve "Ben işi bırakmak istiyorum ya, ben işsiz güçsüz harika birisiydim ama burada deliriyorum sanırım," diyerek oturur oturmaz söylenmeye başladığımda, Selda elindeki çatalı hızla elime batırmıştı.

Kaşlarımı çatarak, "Ne yapıyorsun be manyak?" diye tısladığımda masanın ilerisinden bir öksürük sesi geldi. Aslında öksürükten çok kedi tıksırması gibi bir şeydi. Gözlerim Selda'dan ayrılıp masanın sonuna ilerlediğinde Nemrut Patronumun bana asık bir suratla baktığını gördüm. Usulca gülümsemeye çalışırken, "Afiyet olsun İbrahim Bey," diyerek hızla önüme döndüğümde çorbamdan bir kaşık daha alıp ağzıma tıkıvermiştim.

"Hiç yakıştıramadım sana Akkaya," diyen İbrahim Bey'e bakıp yutkunarak, "Ergenlik ya, aslında hiç böyle birisi değilimdir," dedim ardından kıkırdamaya benzer bir ses çıkardım. Yerin dibini bulmak adına ayakucumla zemini dürtükleyip duruyordum.

Ne şansız bir insanım ben böyle?

Dırırırttt...

Dırırırttt...

Gözlerim telefonuma kaydığında yine gizli numaranın aradığını gördüm. Derin bir nefes verip kimse ekranı görmeden kulağıma dayadım ve "Efendim?" dedim.

"Ne yapıyormuş bakalım annesinin gülü?"

Sesine mi hayran kalsam, kurduğu cümlenin beni delirtmesine mi yansam bilemiyordum. Homurdanırcasına, "Elinin körünü," dediğimde, masanın başından İbrahim Bey, "Ah, ayıp ama! Yine kiminle konuşuyorsun Akkaya?" diye gür bir sesle sormuştu.

"Biricik annesiyle!" diyerek telefonun diğer ucunda kahkahalara boğulan çocuğu kulak ardı ederek, "Kuzenim beni çok özlemişte İbrahim Bey, hem zaten öğle arasındayız," diyerek gülümsedim ve tam önüme dönmek üzereyken, "Ah siz gençler... Hepiniz telefon bağımlısısınız," diyerek homurdandı ve tepsisini de alarak masadan kalktı.

Gizli Numara 1 + 2 (RAFLARDA)Where stories live. Discover now