0.0

3.7K 138 12
                                    

Vega-İz Bırakanlar Unutulmaz

0.0

Gecenin bir yarısı, elimde bana can veren kalemim. Önümde bir kağıt. Odamın penceresi açık. Bu yaz gecesinde pencerenin açık olması pek bir etki etmiyor gerçi. Odanın içinde bir müzik yankılanıyor. Sözlerini pek anlayamıyorum ama melodisi bende güzel şeyler uyandırıyor.

Kalemimi önümdeki kâğıtta yavaşça gezdiriyorum. Önce sert yüz hatlarından başlıyorum çizmeye, ardından burnunu ve dudaklarını çiziyorum. Alnına dökülen yumuşacık olduğunu hatırladığım saçlarını çizmeyi de bitirdiğimde sona tek bir şey kalıyor. Yeşil gözleri. O muhteşem gözlerini de çiziyorum ve kâğıdı ucundan kaldırıp bakıyorum.

Ama yine olmamıştı işte. Yine o gözlerindeki ışıltıyı yakalayamamıştım. Onu son gördüğümdeki gözlerindeki ışıltı yine yok. Sinirle kâğıdı masaya bıraktım ve çekmeceyi sertçe açarak içinden bir bant çıkardım. Resmi de alıp odamın şu ana kadar çizdiğim tüm resimlerinin asılı olduğu, siyah duvara yaklaştım. Üzerinden pirinç ışık geçen resimlere bir yenisini daha ekledim.

Bu duvar benim için o kadar değerliydi ki. Arkadaşlarım ve ailem ile çekindiğim fotoğraflar, şu ana kadar ki tüm resimlerim, yazdığım tüm şiirler ve bunların altındaki daha birçok şey. Bana kalan oda normalde oturma odası olduğu için diğerlerine göre fazla büyüktü. Haliyle duvar da fazlasıyla genişti ve  birçok şey asabiliyordum. Yatağım bir duvara dayalıydı. O duvarda da birçok raf vardı. Rafların üzerinde ise çerçeveler, biten günlüklerimin olduğu kutular ve İstanbul'daki evimden getirdiğim birkaç kitap vardı. Bir duvarında boylu boyunca gardırop vardı. Kalan diğer duvar ise boylu boyunca ayna ile kaplıydı ve çalışma masam dayalıydı. Her ne kadar bazen dikkatimi dağıtıp, beni rahatsız etse de ev sahibi aynayı sökmeme izin vermemişti.

Uykum gelir diye resim çizmiştim fakat hala bir gram uykum yoktu. Odamın kapısını yavaşça açıp çıktım ve aynı yavaşlıkla kapıyı kapattım. Odama girilmesini pek sevmezdim, aynı şekilde insanların çizimlerimi görmesini de. Böyle bir olasılığı düşünmek bile kafamı yatağın altına gömme hissi uyandırıyordu.

Koridorun ışığını açıp mutfağa girdim. Bir bardak su içip çıktım. Sonra salona girdim ve yerdeki yastıkları toplayıp, bulaşıkları mutfağa götürdüm. Ses olmasın diye tezgâhın üzerine bırakıp çıktım. Sabah toplayabilirdik. Yağmur'un odasına girdim. Yataktan aşağıya sarkan bacağını yatağa geri koydum ve üzerini örttüm. Komodinin üzerindeki gece lambasını açtım ve yanağına bir öpücük kondurup odadan çıktım.

Bu sefer de Pelin'in odasına girdim. Pelin masanın farklı yerlerine saçılmış test kitabının üzerinde uyuya kalmıştı, bir eli masanın üzerinde diğer eli de aşağı doğru sarkmıştı. Tam elinin sallandığı yerde de bir kalem duruyordu. Gülerek yanına yaklaştım ve omzuna dokunarak onu uyandırmaya çalıştım. Birkaç denemenin ardından uyanmayınca gözlerimi onun bir deri bir kemik vücudunda gezdirdim. Ardından da iki senemi sürekli spor salonunda geçirmeme borçlu olduğum kaslarıma baktım. Aşırı derecede belirgin kaslarım tabii ki de yoktu ama annemin sinirleneceği ve akrabaların 'bu ne biçim kız?' diyebileceği kadar kaslıydım. Taşıyabilirdim yani.

Omuzlarından tutarak sandalyede onu geriye yasladım. Bir kolumu bacaklarının altına, bir kolumu da boynunun altına yerleştirdim ve yavaşça kaldırdım. Kucağımda Pelin yatağa doğru ilerlerken spor salonunda kaldırdığım ağırlıkların daha ağır olduğunu düşündüm. Bu kız kaç kiloydu? Yatağın üzerine oturtup üzerindeki kapüşonluyu çıkardım. Pantolonunun içine yazın da olsa tayt giydiğini bildiğimden pantolonunu da çıkardım. Yastığını düzeltip kafasını yastığa koydum ve bacaklarını da yatağa yerleştirdikten sonra yatağın üzerindeki pikeyi üzerine örttüm. Yanağına küçük bir öpücük kondurup, odadan çıktım. Koridordaki saate baktığımda saat 04.30 idi. Gözlerim yanıyordu fakat uyuyamıyordum.

BU GECE SENİ ÇİZDİMWhere stories live. Discover now