32. | d i r e n i ş

789 80 55
                                    

"beni yıldızlarda beklesen solar mısın?"

Medya: Emir Alkan

Şarkı: Perdenin Ardındakiler- Sevemiyorum



"Teyzesinin bir tanesi." Kucağımdaki minik bedene bakıyordum huzurla. Belki şu hayatta huzur duyduğum ender anlardan biriydi. Pembe ve şiş yanaklı, tombul prensesin yumuşak parmakları işaret parmağımı sardığında gülümsedim.

"Birkaç yıl sonraki halimiz yemin ediyorum," diye zevzek zevzek konuşarak odaya giren Emir'e baktım.

Elini omuzuma koyarak yaklaştı ve Mizgin'e bir süre baktı. Ardından ciddi bir bakışla bana döndü. "Nasıl da yakışıyor sana bebek. Anlaşalım şimdiden en az dört çocuk isterim!" dedi arsızca. Kaşlarımı çatarak "Geri zekalı doğru konuş, biri duyacak bir şey sanacak."

"Gençler hayırdır ne çocuğu?" Eniştemin sesiyle gözlerim kocaman açıldı. Hızla Emir'e döndüğümde sırıtmasını saklamaya çalışıyordu.

"Hiç enişte, Emir gelecekteki hayallerinden bahsediyor da," dedim uyuz olduğum tipinden bakışlarımı çekip enişteme bakarak.

"Çocuk iyidir; müjdedir. Bayram şekeri gibidir," derken kucağımdan Mizgin'i aldı. Yüzünde öylesine bir huzur vardı ki.

"O yüzden senin adını Mizgin koyduk, değil mi babacığım?" Eniştem, kucağında sıkı sıkı sardığı ufaklığa laf anlatıyordu adeta. Omuzumdan elini hâlâ çekmeyen Emir'e, sinirli bir bakış atarak elini düşürdüm.

"Ben seni yola getiririm elbet," dedi kulağıma arsızca. Ve resmen. Hem de hiç utanmadan. Tam bir cinnet sebebiydi.

Yerimden kalkarak yatak odasında istirahat eden ablamı kontrol ettim. Uyuyordu. Beyaz teninde hiçbir canlılık yoktu neredeyse. Elini kaldıracak hali bile yoktu çünkü büyük bir mücadelenin sonunda bizi bırakmamıştı.

q
Çok şükür ki bırakmamıştı.

Akşam olmak üzereydi ve yavaştan acıktığımı hissediyordum. İçeride eniştemin ve Emir'in de saatlerce bir şey yemediğini farkettim. Yemek yapmak için mutfağa ilerledim. Emir beni bayıldığım günden beri götürüp getiriyordu arabasıyla.

Hızla tereyağ, un ve domates salçasını kavurup şehriyeli bir çorba hazırladım. Ablam da içerdi hem. Yanına daha fazla işe girişmeden makarna ve domatesli, ton balıklı bir sos hazırlamaya koyuldum. Sofrayı hızlıca kurmaya başladım.

"Ne izliyorsun orada?" dedim iğneleyici bir sesle kapıda en az beş dakikadır benim masayla tezgah arasındaki koşuşturmamı seyreden Emir'e. Göğsünde bağladığı kollarını düşürdü ve yanıma adımladı.

"Hiç, sadece gelecekte dört çocuğumun annesi mutfakta nasılmış diye onu seyrediyordum." Yanıtı öylesine doğaldı ki bahsettiği gerçekten ben miydim diye tereddüt ettim. "Ve mükemmelmiş gerçekten." diye ekledi karşımda dikilerek.

"Saçma saçma konuşma Emir. Şakanın da bir sınırı var," dedim elimdeki bezi kenara atarak. Yüzüme mıhlanan ela gözlerini kıstı. Dudağının kenarı bir şeyi düşündüğünü bariz belli ederek büzüldü.

"Alıcı gözüyle bakmayı kes," dedim sertçe. Tek kaşı havalandı ve ayak ucu ayak parmaklarımı ezerek yakınıma girdi. Kafamı kaldırdım ne yaptığını sanıyorsun demek için fakat burun buruna gelmiştik.

"Neyi merak ediyorum biliyor musun Ezgi? Acaba senin jeton kaç köşeli?" Keskin bakışları dudaklarıma düştüğünde kaşlarımı çattım ve bir adım geriledim.

"Niye gülmem gereken bir şey mi vardı?" dedim bu tavrından hoşlanmayarak. Ukalaca güldü ve dilini şaklattı. Parmakları saçımın bir tutamını kulağımın arkasına oradan boynuma doğru kaydırdı. Ürperdim.

"Kalbimi bulandırma Emir," dedim çaresizce elini iterken. "Bunu yapma. Üstesinden gelecek gücüm yok bu sefer." Ben yeni savaştan çıkmıştım.

Kasılan çenesine indirdim gözlerimi. Çene hatları keskinleşmişti ve kaşlarını hiç bu kadar derin çattığını görmemiştim. Panikle kaçırdım bakışlarımı ve kepçeyi aldım. Ne için böyle titriyordu ki elim şimdi?

Yanımdan geçip gittiğinde omuzlarımı düşürdüm. Moralım iyice bozulmuştu ve nedenini bilmiyordum. Kalbim büyük bir muharebenin içindeydi sanki. Tüm şerefsizliklerine rağmen hâlâ Yiğit diye sessizce son çırpınışlarını yapıyordu. Yapmalıydı.

Enseme çarpan nefesiyle kaskatı kesildim. Elim öyle hava donakalırken midem kasıldı. Elleri etrafımdan tezgahı kavradı. Gitmemişti demek. Burnunu kulağımın arkasına sürttü ve bir nefes çektiğini duydum. Bacaklarım jöle kıvamındaydı sanki.

"Vazgeçmeyeceğimi biliyorsun. Bile bile direneceğim diyorsan, buyur ama bil ki asla vazgeçmeyeceğim."

Yeni haftaya başlamadan size bölüm atayım dedim. Umarım hepiniz iyisinizdir.

Kendinize iyi bakın ve sağlıkla kalın..🌷

11.10.2020

2020

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🔥

🔥

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



⚡️

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

⚡️




düzelendi.
17/12/21

adı bende ya'saklıWhere stories live. Discover now