11. | a c ı

916 80 25
                                    

"kelimeler yandı yanıyor hâlâ,
sende hiç ben kalmadıysa"

Şarkı: Gripin - Derdim Deniz Efkarım Derya



O günden sonra Yiğit'in tutumu tamamıyla değişmişti. Eskisi gibi beni görünce ne gülümsüyordu, ne de kibar davranıyordu. Tarafıma bile bakmıyordu.

"Atarlı! Ne oldu ya, selam sabah yok mu?" Tarık sorgulayıcı gözlerle beni durdururken, gözlerim onun arkasında duraksayan arkadaşlarına takıldı. Yiğit yine Gülcan'ın yanında, Kerem de sevgilisi Melis'le.

Önümde dikilen Tarık'a döndüm. "Yanlış anlama ama," çenemle arkasındaki arkadaşlarını işaret ettim. "Sen bunlarla gezdikçe kaliteni düşürürsün. Benim düşük insanlarla işim yok."

"Sen kime düşük diyorsun lan!" Melis yine herkesin yerine kendini ortaya atınca onu küçümseyen bir gülüşle baktım ona. Bana atılacağı sıra, Kerem onu belinden yakaladı. Gülcan zaten her halta ağlamaya hazır olduğu için, beklettiği göz yaşlarını anında gün yüzüne çıkarttı. Yiğit olumsuz bir halde kafa salladı bana ve sevgilisini kolunun altına alarak, sarılıp göz yaşlarından öptü.

Daha fazla bu sahneyi izlemeye yüreğim dayanmadı. Tarık'ı, neye uğradığına şaşkın bir biçimde arkamda bıraktım ve uzaklaştım ordan.

Ben ona kendimi açtıkça o benim yumuşacağımı sanıyordu. Katı halimi bir kenara bırakınca ne olmamı bekliyordu ki? Gülcan gibi her zımbırtıya ağlayıp zırlamamı mı? Emindim ki, kollarında durmak bilmeden teselli ettiği o kız, benim hayatımı yaşasaydı ağlayacak yaşı kalmazdı.

"Ezgi! Nereye böyle?" Demir hocanın sesiyle iç geçirdim. "Hazırlıklar bu taraftan. Yanlış taraf canım orası."

Yapma ya! Bilmiyordum gerçekten. Gözlerimi devirerek sürüye sürüye ayaklarımı boş sınıfa yönlendirdim. Çantamı omuzumdan attım ve her zaman oturduğum sandalyeye geçtim.

Yiğit efendi bu sefer masanın karşısına geçmişti. Bu haline güldüm. Suratsız ve düz bir ifadeyle gözlerimiz keşisince, yüzüme içimden geçenleri yansıtmadım. Kafa sallayıp gülerek başka noktaya baktım. Melis gelip kankasının sevgilisinin dibine oturdu hemen. Gören sanır korkuyorum ondan.

Kendi kendime sırıtırken Demir hoca kartonu masaya döktü. Şekerlemeler ve magnetler vardı. Bir tarafta birkaç kız, "İstanbul Anadolu Lisesi Hatırası" yazan küçük kağıtlar kesiyordu.

"Hocam nikah şekeri mi hazırlayacağız ciddi ciddi?" dedim hocaya baygın bir şekilde bakarken. Gülümsedi ve aynı şekilde baktı.

"Hayır, Ezgi. Ailelerinize armağan olsun diye yapıyoruz," dediğinde yüz ifadem donuklaştı. Anında kendimi bir gülümsemeye zorladım ve hocayla atışmamızı seyreden insanlara baktım.

Sadece tek biri endişeyle bakıyordu gözlerime. Her şeye rağmen o çikolata kahvesi gözleri, elinde olsa şimdi kalkıp yanıma gelecek gibi bakıyordu. Onun bu bakışı altında, sanki bu an, biraz daha ağırlaştı üstümde. Kalbim ağlamaya hazır bir şekilde hızla atıyor ve sarmalanmayı bekliyordu.

Sesimi bulmak için boğazımı temizledim ve ellerimi masaya dayayarak ayağa kalktım. Yerden çantamı aldım ve hocaya ruhsuz bir bakış attım.

"O zaman benim burada işim yok." Sınıftan çıkmak için kapıya ilerledim. Demir hoca çektiğim bu reste karşılık ilk sessiz kalmış gibiydi. Sonra arkamdan adımı bağırışını duydum ama dönüp bakmadım. Hızlıca çıktım o koridordan, sonra da okuldan.

Kalbim kulaklarımda acısını haykırırken hızlı adımlarla sahile yürüdüm. Ablamı arama ihtiyacı hissettim. Ama açmadı.

"Ezgi, bekle!" Okul kapısına kadar koşup gelen Yiğit'in sesine dönüp bakmadım. O da okul saati bitmediği için çıkıp gelmedi yanıma.

Her zaman oturduğum bankı es geçtim ve sahilin sonuna kadar yürüdüm. Dikleşen yolu nefes nefese tırmandım. Ağaçların arasından maviliği görene kadar ilerledim. Bir çıkış aradım; belki ormandan belki de bu hayattan.

Nihayet masmavi gökyüzüyle turkuaz suların arasında bir boşluktaydım.

Çantamı bir kenara attım ve ilerledim. Kayalığın sonuna oturdum. Ayaklarımı boşluğu sarkıttım.

Şimdi vazgeçsem her şeyden kim dönüp dur derdi ki? Peki ölsem arkamdan ağlayan kim olacaktı? Ablama anca külfet olabildim ben. Cenazemle onun dışında kim uğraşacaktı? Ölmeyi bile sessizce beceremezdim ben.

Yükseklikten esen rüzgar, sert ve hırçın bir şekilde saçlarımı savurdu. Akıntıya daldım. Atlasam nereye götürürdü beni acaba?

Kravatımı çözdüm ve arkamdaki çantaya doğru attım. Rüzgar vurdu ve kravatım kayalıktan uçarken onu yakalamak istedim. Belime sarılan kollar ödümü koparttı. Kravat dalgaların arasında kayboldu gitti.

Beni tutan ellere vurdum çığlık çığlığa. "Bırak beni!" Anında ellerini çözdü ve beyaz manşetli bilekleri görüş açımdan çıkınca, kim olduğuna bakmak istedim.

"Sen kafayı mı yedin, geri zekalı!" Resmen suratıma doğru kükreyen Yiğit'ten başkası değildi. Sinirimi bozan saçlarım yüzümü dövüyordu sert rüzgar nedeniyle.

"Sana ne ya! Sana ne, sana ne! Niye geldin ki sen yine?" diye bağırdım ben de. Ellerini saçlarından geçirirken onu omuzlarından ittim.

"Rahat bırak beni, tamam mı? Sal beni. İlk gün yaptığın gibi, çek git! Nereden buldun ki sen beni?"

Ellerimi sararak indirdi ve beni biraz silkeledi. "Senin aklın uçmuş! Kendini öldüreceksin de ne olacak, ha? Bir tek sen mi dertlisin bu dünyada!"

"Bırak!" dedim kendimi ondan kurtarırken. "Sen ne biliyorsun ki benim hakkımda? Bir kere karşında ağladım diye, yurtta kaldığımı öğrendin diye sana kim bana karışma hakkını veriyor Yiğit!"

"Hem niye geldin ki sen zaten? Git sevgilini teselli et onun kırılan tırnak ucuna bile döktüğü göz yaşı var. Benimkiler sana ağır gelir." Yerden çantamı kaptım ve omuzuma sertçe geçirirken yürümeye başladım.

"Anlat o zaman." dedi arkamdan. Dönüp baktım. Rüzgar kumral saçlarına vuruyor, beyaz gömleği titriyordu.

"Hangisini," dedim gözlerine bakarken "Anlattıktan sonra hangisi için yüz çevireceksin acaba bana? İhtiyacım yok buna."

Bileğimden durdurdu ve beklentiyle baktı. Gözlerinden akan sıcaklık içimi sızlattı. Kalp çarpıntım aklımı zarara soktu. Derin bir nefes aldım.

"Söylediğim iki söze yüz çevirdin, küstün Yiğit. Şimdi seni sevdiğimi söylesem varlığını esirgemenden korkuyorum."



Hikaye hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Bunu hiç sormamıştım..

Yıldızları doldurmayı, kendinize iyi bakmayı unutmayın.. 🍃♥️

04062020

düzenlendi.
12/12/21

adı bende ya'saklıWhere stories live. Discover now