25. | y a l a n l a r v e y a n a n l a r

914 82 16
                                    

"Bil ki, vazgeçmiş sustuğu zaman bir kadın."

Medya: Ezgi Akbulut
Şarkı: Burcu Güneş  - Bir Kadın


Gülesim geldi. Uzaklaştım tutuşundan ve acıyla güldüm. Hani gözlerinin içi gülüyor derler ya, gözlerimin içi ağlıyordu, acıyordu.

"Ne var biliyor musun Yiğit? Ben sana sayısızca bilet hediye ettim, her defasında. Sense kendiliğinden kim kime iyilik etmiş dercesine, hepsini hor gördün. Biletler tükendi, perde kapandı artık," dediğimde gözleri bana dönsede ben ona dönmedim.

Kapalı televizyonun siyah ekranından, ikimizin silüetini seyrediyordum. "Yazlığa, sevgilinle geldiğinde," dedim bastırırcasına ve bana beklentiyle bakan harelerine döndüm. "Ben bir karar almıştım; aşk dilenen ben olmayacağım demiştim. Çünkü sevmek yetmiyor Yiğit."

Yüreğime oturan koca kayayla, sakince ayağa kalktım. Uykumun gelmesini bekleye bekleye yatakta öylece uzandım. Ev sessizliğe gömüldü. Ölüm kucaklamış gibi, odalara ölüm sessizliği hakimiyetini kurdu.

••

"Teşekkürler," dedim zoraki çıkarttığım sesimle. Dün sarf ettiğim sözlerin ardından, sabah erkenden anlaşmış gibi hazırlanmış ve çıkmıştık. Saniyelik bir zaman diliminde kahveleriyle kesişti gözlerim. Ardından fazla takılmadan arabanın kapısını açtım ve indim arabasından.

Uzaklaştım kokusundan.
Kurtuldum varlığının vadettiği esaretten.

Aradan yaklaşık bir hafta geçmişti. Aydın'da, o köyde kaldığımız evde, tamı tamına bir hafta geçirmiştik. Sessiz ve ölü gibi. Sanırım bu sefer maksadı iyileştirmek olsa da, daha çok yıpratmıştık. Yılmış ve yıpranmıştık.

Normalde seven sevdiğinin yolunu gözler ya... Attığım ikinci adımda, ondan geriye bir tek çığlık çığlığa kaldırım taşına iz bırakan tekerleklerin, yankısı kaldı. Bir kez daha hatırlattım kendime.

Sevmek yetmiyordu.

Çıkan gürültüye, endişeyle açılan dış kapı oldu. Eniştem ilk olarak sokağı çoktan terk eden arabanın ardından baktı. İstediğini bulamayan hareleri üzerime sabitlendi. İçtenlikle, bir sorunun olmadığını göstermek istercesine gülümsedim. Aldırmadan yerinden fırladı ve yaklaştı.

"Ezgi! Allahım neredesin sen kaç gündür?" diyen korkulu sesiyle bir daha boş sokağa baksada, kimse yoktu. Kolunu etrafıma sardı ve sanki telaşlı olan benmişim gibi, beni sakinleştirmeye çalıştı. Birlikte eve girdik. Ablam karnı burnunda beni görünce gözleri doldu. Hızla ve ihtiyaçla gittim sarıldım. İçimdeki kasvet aralandı sanki. Anneme, gerçek sevgiye ulaşmış gibi hissederek hafifledim.

Duş aldım ve onun kıyafetlerinden arındım. Hiçbir şeyini istemiyordum. Ne varlığını, ne kokusunu, ne de sahip çıkamadığı kalbinin ucuz kırıntılarını.

Günler sonra yumuşak eşofmanımı giymek, saçlarımı taramak, kendime ait odamda uyumak ve yalnız olmak mutluluk vericiydi.

Yalnızlık alıştığım bir kavramdı. Aydın'da sırf o yanımdayken, koskoca ev dar gelmişti. Odada yalnız olsamda, o her yerdeydi; aklımda, kalbimde, yatağımda... Fakat bu çatının altında yalnız olmasamda sözün tam anlamıyla, kendi odamda huzurla yalnız kalabiliyordum.

Ve bu yalnızlık acıtmıyordu. Asıl acıtan kalabalığın içindeki yalnızlıktı. Herkesin parmak gösterdiği ya da nefret ettiği kız olurken aslında herkes tarafından biliniyordun fakat kimse senin gerçekte kim olduğunu asla bilmiyordu.

adı bende ya'saklıWhere stories live. Discover now