37. f i n a l | y o l u b u l m a k

1.3K 68 18
                                    

"yüzleşmem gereken doğrular,
savaşım kendim ve birkaç satırla"

Şarkı: Perdenin Ardındakiler - Beni Kendinden Kurtar



"Ezgi, uyan." Kolumu hafif dokunuşlarla okşayan sesin sahibini ayırt edemiyordum. Yüzümü kapatan saçlarımı kulağımın ardına itince odanın ışığı gözlerimi rahatsız etti.

"Hep de asabisin be kızım," diye sessiz bir kıkırtı doldu kulaklarıma. Gözlerimi kim olduğuna bakmak için açtım.

Kolları masada birleştirilmiş, başını üstüne yatırmış ve sırıtan suratıyla beni seyreden Emir ile karşılaştım. Yüzümü buruşturarak yerimde doğruldum. "Ne bakıyorsun oğlum öyle yakından?" diye şikayet ettim.

Boş amfide gözlerimi gezdirdim. En son dersi dinlerken başımı masaya koyup kafa dinlemeyi ummuştum. Yaşlı, kambur seyrek saçlı Cemal hocanın sesi de ninni niyetine beni uyutmuş olmalı.

"Neredeydin sen?" dedim uyku mahmurluğuyla. Gözlerim ışığa alışmaya çalışırken dağılan saçlarımı düzelttim. Sıkıntıyla nefes alıp kendime gelmek için yüzümü sıvazladım. En son ders başladığında Emir gelmemişti.

"Küçük bir işim vardı. Su içmek ister misin?" dedi çantasından su şişesini çıkartarak. Gayet normal bir şekilde sormuştu fakat gülmeden edemedim. Suyun çeyreği içilmişti.

"Ne oldu ya?" Neye güldüğümü anlamamış olsa da, "İstersen yenisi alıp geleyim?" dedi hemen. Bu şaşkın haline tebessüm etmekle yetindim. "Sorun yok," dedim ve sudan birkaç yudum aldım.

Emir ise bu andan büyülenmişcesine suyu içmemi izliyordu. Kendimi bu komik durumda gülüp, etrafa ağzımdaki suyu saçmamak için kasmaya çalıştım. Sırf onun dudaklarının değdiği yere değdiğim için gözleri parlamıştı.

Bu çocuk cidden bana aşık maşık olamazdı. Olmamalıydı yani.

"Emir," dedim uzatarak. Şişeyi çoktan kapatmış ve masaya bırakmıştım. Dalgın bir mırıltı çıkartmak dışında ses vermedi, hâlâ transta gibiydi. "Hım?"

"Hım mı? Kendine gel ya," diye kahkaha attım ve omuzunu dürttüm. Bozuntuya vermeden gülümsemeye çalıştı. Sanırım bugün aklı pek yerinde değildi.

"Yemek yemiş miydin?" Başımı olumsuz anlamda salladım. Acilen kalkmam ve yemek yemem konusunda beni teşvik etmeye başlayınca birlikte yemekhaneye ilerledik.

Yemeği aldıktan sonra boş bir masaya oturduk. Aklımı istila eden düşünceler, tıpkı bir duman gibi etrafımı sarmaya başlayınca ne önümdekini ne de karşımdakini görebiliyordum.

"Neyin var senin?" diye sordu Emir. Kahkaha atarak ne bileyim ben diye bağırma isteği doğup taştı içimden ancak sessiz kaldım. "Yok bir şey," dedim ve daha fazla konuşmak zorunda kalmayayım diye yemekten bir kaşık yedim.

Esasen çok şey vardı; Yiğit vardı misal. Maruz kaldığı tehditler ve onlar doğrultusunda yaşamak zorunda kaldığı hayatı vardı. Sen vardın Emir. İstemeden de girdiğin beklentiler ve ümitlerle gözüme bakışın vardı. Kalbim ve savaşa girdiği aklım vardı. Geçmişim de yaşadığım acılar vardı. Geleceğe bakamamam vardı.

Ortada kalışım vardı.

"Tatlım," diye birden masaya oturan Tuğçe'yle irkildim. Ona gülümseyerek karşılık verdim ve Emir'e baktım. Merakla gözlerinde yanan ışıkları sezdim.

"Selam, tanışmamıştık Tuğçe ben," derken Emir'e elini uzatmıştı. Dudaklarında muzip bir gülüş yer edindiğinde gülümsememi bastırmaya çalıştım.

adı bende ya'saklıTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon