Red Hair

318 44 11
                                    

Bir karadeliğe hapsolmuş haldesin
Seni kurtarmamı beklediğini biliyorum
Merak etme sevgilim
Bu ölüm ikimizide üzmeyecek
Yaşamaktansa ölüm bizim ilacımız olacak
En iyi sen bilirsin bunu
Ölüm kokan nefeslerimiz karışsın yeterki
Birbirimize muhtaç olduğumuz her saniye her dakika her saat...
Seni bırakmayacağıma söz veriyorum.
Unutma beni bırakmayacağına söz verdin.




Hiçbir ışığa sahip olmadığımı düşünürdüm ayağımın altı bir zemine basma umuduyla yanıp tutuşur gökyüzünü karanlık sanardım.
Ancak sanardım işte. Kimse el uzatmamıştı ki sanmayayım. Kimse körlüğüme karşın konuşmamıştı bile. Onlarda kördü. Beraber bir hiçliğin ortasında bir koyun sürüsü gibi yaşadık. Amacı olmadan ve yalnız.

Şimdi sen yanımdasın ve bu beni heyecanlandırıyor. Gözlerimi mucizevi bir şekilde açmama sebep oluyor aynı zamanda elindeki kudretin farkında olmadan yapıyorsun bunu.

Kumların ortasında öylece uzandığımız o anlarda kulağına 'kırmızı' diye fısıldıyorum. Sonra kucağında öylece uyuyakalıyor gecenin serinliğinde senin sıcaklığında kavruluyorum.

Her şeyin bir rüyayı anımsatır uyanış anımda başımda bekleyen bir kişi vardı.

"Jimin. Hey Jimin!"

"Yoongi?"

Yoongi elinde tuttğu küçük bir tepsiyle bana bakıp adımı seslenmeyi bırakmış duruşunu dik konuma getirerek konuşmuştu.

"Senin için ağrı kesici getirdim. Eve getirildiğinde buz kesmiştin. Seni ısıtmak için şömineyi yaktım. Üşümüyorsan üzerindeki yorganı da alırım. Neyse iç sen şunu daha iyi hissedeceksin."

O an aklımdan sadece tek bir şey geçiyordu.

"Jeon nerede?"

Yoongi küçük bir duraksamayla konuşmak için açılmış ağzını kapamış tepsiyi masaya koyarak ellerini önünde birleştirmişti.

"Cevap verecek misin?"

"Sizi bıraktıktan sonra küçük bir işi olduğunu söyledi."

Jimin küçük bir nefes vererek hızlanan kalp atışlarının yavaşlamasına izin verdi.

"Sadece bunu demeliydin! Az önce ne kadar korktum biliyor musun?"

Yoongi küçük bir mahcubiyetle elini kulağına atıp bir iki kez oynamış ardından asya usülü selam verip ilaçları da içmesini söyleyerek odadan ayrılmıştı.

Kafasını iki yana sallayan Jimin yatağından doğrularak başucuna koyulmuş ilaca bir göz atıp sadece suyu içerek ayağa kalkmıştı. İlaç kullanmak istemiyordu. Üstelik buradan gelecek hiçbir şeye açık olduğunu dahi zannetmiyordu. Kendisini oldukça dinç hissediyor aklından yapması gerekenleri not alıyordu. Dolabının önüne geçerek lacivert tonlarında ispanyol paça kot pantolon üzerinde kırmızı turuncu desenleri olan bol bir gömlek var açıkta kalacak boynu içinde gömleğe uygun bir fular almıştı. Aynanın karşısında kıyafetlerini giyinip gömleğini içine sokmuş hoş bir tavırla fularını boynuna takmış ardından siyah klasik topuklu ayakkabılarını ayağına geçirmişti. Saçını model olarak iki yana ayırmış pas parlak görünen kül rengi saçlarında gözleri takılı kalmıştı.

Öylece aynaya bakarken aklına dün gecenin anıları doluşmuş, yüzüne istemsizce yerleşmiş gülümsemeyle gününün oldukça güzel geçeceğine inancı yükselmişti.

Sonrasında yüzünü odaya döndürdüğünde gözleri bir şey arar gibi olmuştu. İlk ne aradığını çözemese de bir telefonu olmadığını fark ederek derin bir iç çekmişti. Yoongi'den istemeyi aklında tutarak odadan ayrıldı.

Infinity in L.A /JikookWhere stories live. Discover now