Tell me The Truth

157 22 4
                                    

Doğum bizi yaratırdı
Yaş almak büyütürdü
Yaşardık biz de sanki ölüm yok gibi
sesimizin çıktığı yere kadar
Lakin,
Ölüm sadece sessizliğin adıydı.









"Taehyung, kendine gel! Jeongguk ne oldu ona?"

İkimiz de şaşkındık. Anladığım kadarıyla sadece ben değil kimse Taehyung'un ne yaptığıyla ilgilenmemişti. O kadar mı yalnızdı diye düşünmeden edemedim. En azından benim onun yanında olmam gerekiyordu. Kendime kızmaya başlamıştım. Yıllar boyu bir odada hapis kalmıştı. Yaptıkları savunacak değildim ona karşı hala büyük bir öfke besliyordum ama benim sorumluluğum olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Onu ben yukarı çıkarmıştım. Sonrada iplerini etrafa salarak özgürsün demek aptalcaydı. Şimdi ise ne yaptığını dahi bilmiyordum. Zarar görmüştü ama zarar vermiş miydi? Niçin zarar görmüştü? Ölecek miydi? O kadar çok kanıyordu ki sorgulamadan edememiştim.

Jeongguk kucağına alırken konuşmuştu.

"Yatağa taşıyorum şimdi. Sevgilim hemen Taehyung'un odasına inip yatağın altındaki kutuyu getirmen gerek merak etme onu iyileştirebilirim."

Nefes alışverişim sıklaşırken sadece kafamla onaylayarak hızlı adımlarla asansöre varmıştın. Lobinin alt katına bastıktan sonra derin bir nefes alarak düzensizleşen nefeslerimi kontrol etmeye çalıştım. Gerçekten böyle bir yerde sorunsuz bir anım dahi olamayacağını kabul etmeliydim. Buradaki herkes sorun çıkarmak için hazır gibiydiler.

Asansördeyken tam da bir şeyi fark etmiştim.
Taehyung kapımıza kadar nasıl gelebilmişti öylece? Kaçtığı bir şey mi vardı? Asansörde herhangi bir kan izi görmemiştim. Kafamın üzerinde yanan ampülle ne olduğunu anlamıştım. Kimseye görünmeden içeri girmişti-bunu ancak kendi odasından dışarıya açılan kapı sayesinde yapabilirdi ki orayı büyük ihtimalle diğerleri de bilmiyordu- ardından yangın merdivenlerinden çıkarak bulundumuz kata gelmişti. Ama neyden saklanıyordu? Kimden?

Kafamdaki soru işaretleriyle hızlı bir şekilde 1.katta indim. Eğer saklandığı birileri varsa lobiden gitmek pek mantıklı olmayacaktı. Merdivenlerde gördüğüm siyah izlerle teorimi doğrulayarak koçarcasına aşağı indim.

Beyaz odaya girip tabloyu yerinden çıkardıktan sonra Taehyung'un odasına doğru adımlamaya başladım. Buranın kasveti ve enerjisi oldukça güçlüydü. Sanki içime dolan bir nefes vardı. Ama zehirliydi bu şey. Beni öldürmekten çok bana sahip olmak isteyen bir zehir.

Yatağı gördüğüm gibi hemen altından metal kutunun tutacağından tutarak yatağa koymuştum. İçinde ne olduğuna dair tek bir fikrim dahi yoktu. Sadece Jeongguk'un dediği gibi çantayı almış ardından merdivenlerden 1.kata çıkarak tekrardan asansöre binmiştim.

Taehyung'a bunun hesabını soracaktım. Ancak öncelikle iyileşmeliydi. Ölmeye dahi hakkı yoktu onun. Ölemezdi. Şimdi değil.

...........



"Ne olduğunu anlatacak mısın artık?"

Sabırsız bir şekilde ayakta dikiliyordum. Tek ayağım önde tutturduğum ritim dışında odada herhangi bir ses yoktu. Jeongguk ne yapacağını çözmek ister gibi iki elini birleştirerek yumruk halinde çenesine dayamıştı. Gözlerini kırpmıyordu. Sevgilimin gözleri her zamanki gibi ışıl ışıldı. Böyle bir anda bile onun güzelliğini düşünüyordum. Beni mest etmekle kalmıyordu aynı zamanda kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Ancak titreyen bedenim ve öfkem yerini koruyarak yüzümü pişkince sırıtan Kim Taehyung'a çevirmiştim. Jeongguk'un kesinlikle iyi bir mühendis olduğunu düşünmüştüm çünkü Taehyung'un içi gerçek bir robottan farksızdı. Öyleki vücudu normal bir insandan farklı görünmüyordu. Kendi kendine doku üretebiliyordu ki bu doku üretimini sağlayan şeyi de Jeongguk'un üretmiş olmasıydı. Onu tedavi ederken gerekli açıklamarı yapmıştı. O yüzden işin bu kısmını düşünme gereği duymadan sözümü tekrarladım.

"Sadece en başından beri anlatamaz mısın? Taehyung lütfen...Rica ediyorum."

Taehyung başını öne eğerek gülmesini kesmişti. Kaşları çatılarak çok daha farklı bir ifadeye bürünerek konuşmaya başladı.

"Jeongguk ve ben askerdik. Eski dostluğumuz nereden baksan 100 yıla dayanıyor. Bunu sana anlatmamıştır çünkü dediğim gibi eski. Anlatılcak bir şey kalmadığını düşünüyor insan ama öyle olmadığını, geçmişinin yakanı bırakmadığını; kendi gözlerinle şahit oldun. Jimin emin ol daha her şeyin başlangıcı buna binlerce kez şahit olacaksın. Bizler çok uzun ömürlere sahibiz. İnsan olmak nedir, nasıl bir şeydi emin ol hatırlamıyorum. En son atan kalbimin sıcaklığını dahi hatırlamıyorum."

Sözünü kısık bir ses kesti.

"Bu yüzden mi hepimizi yarı yolda bıraktın Kim? Seni bir araya getirmek için canımı dişime takmama rağmen hem de. Yoksa oyunculuğuna çok iyi çalıştığın için mi böyle cümleler kuruyorsun? Hadi anlat o zaman. Geçmişimizi, senin gerçek bir adi oluşunu anlat."

Jeongguk'un yanındaki koltuğa oturarak yumruk yaptığı ellerini ayırarak elime almıştım. Görünüşe göre bambaşka bir hikayenin içine daha girmiştim. Bana da dinlemek düşerdi.

Taehyung sadece küçük bir öksürükle sesini düzeltmiş ardından konuşmaya devam etmişti.

"Sana hiçbir şey deme hakkım yok Leon farkındayım ama sen de görüyorsun yaptıklarımın bedelini ödüyorum. Demem o ki bir gün ortadan kaybolduğumda beni arama. Arayacağını biliyorum. O yüzden arama. Küçük dünyamdan çıkmayı istememin sebebi buydu zaten. Karma zamanı geldiğinde beni de bulacak. Şimdilik sadece yaşadığımız zamana odaklanalım."

Jeongguk bakışlarını bir noktaya sabitlerken elimi daha da sıkıca tutarak bir şey dememişti. O da acı çekiyordu. İkisinin eskiden can dostu olduğu belliydi. Sadece lafta kalmış bir dostluk olsa da eskiler daima önümüze tekrar pişmiş olarak sunulurdu. Ben de bunun ziyafetini çekecektim.

"Dediğim gibi asker arkadaşıydık. İkinci dünya savaşı bitmişti.. Kuzey Kore ve Güney Kore'nin arasının açıldığı zamana denk geliyor. Ben bir Kuzey Kore askeriydim. Aslında hala öyleyim sadece kayboldum ve beni buldular. İşin gerçeği bu olsa da buna sebep olan olaylar çok daha karışık. Kuzey Kore'den ajan olarak muhasebeci kimliğimle Maria'da çalışmaya başladım. O dönem Jeongguk yönetimle ya da otel ile herhangi bir işi yoktu. Kısa süreliğine tatile Los Angeles'a gelmişti(tabi onun da bir asker olduğundan hatta özel kuvvetlerde bir mühendis olduğunu bilmiyordum.). Ben de hükümete rapor yazmakla görevliydim. Üst makamlara ulaşarak gizli bilgilerini kaçırıyordum. Amerika'nın en büyük düşmanlarından biri Kuzey Kore olmasının sebeplerinden biri de sızdırdığım bilgiler yüzünden oldu. Çok büyük bir devrimin başlangıcı olabilecek bilgilerdi. Hatta şöyle diyeyim taslaklar... Beni şu anki halime sokan o taslaklar...

Leon'u hep boynuna astığı fotoğraf makinesiyle görürdüm. Mutlu gibiydi. Pek gülmezdi ama yüzünde bir huzur vardı. Onu bile çaldım. Kendimden utanmam gerek değil mi? Neyse daha sonrasında bizi bir noktada bir araya getiren şey bir gece lobinin barında beraber içmemizle gerçekleşti. Klasik muhabbetler geçti. Hala dün gibi aklımda, içimden hep gerçekten dost olabilseydik diye geçirirdim. İşini ilk sorduğumda boynundaki fotoğraf makinesini göstererek gördüğün gibi demiştin. Ben de bu meslekle nasıl para kazanıyorsun diye sormuştum. O gece öyle geçmişti ve her sabah kahvaltı için bir araya geldiğimizde bu sohbetlerimiz devam etti. Ta ki onun da aslında bir görevde olduğunu ve o görevin de Kuzey Kore'den gönderilmiş askeri etkisiz hale getirmesi için yollandığı ortaya çıkana kadar. O gün birbirimize karşı ilk defa düşman olduk ve bir sonu gelmedi. Hala düşmanız. Öyle değil mi, Leon?"








Tek solukta tazdım valla gecenin 3'ü işsizliğime denk geldi yazıverdim.
Umarım beğenmişsinizdir. Habire olay var habire kaos var diyebilirsiniz çok haklısınız ama artık son düzlüğe giriyoruz. Dilerdim ki daha uzun olsun bölümler hatta daha fazla bölüm yazayım ama böyle olacağı varmış. Şimdi tek dileğim hikayemin daha büyük kitlelere ulaşması. Çünkü ben okunmayı hak ettiğimi düşünüyorum. Emeği geçtim artık bunları ben sizin okumanız için yazıyorum sonuç olarak. Oylayıp yorum yaparsanız bir de fic okumayı seven arkadaşlarınızla paylaşırsanız çok müteşekkir olacağım. Kendinize iyi bakın. Okuduğunuz zamanı bilemeyeceğim ama şimdilik iyi geceler hoşçakalın sizi seviyorum.

Ayrıca sonraki bölümde Jikook ile ilgili güzel şeyler yazabilirim isterseniz onun içinde yazarsanız memnun olurum.



Artık kaçayım eheheheh 💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜

Infinity in L.A /JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin