Bloody Bed Sheet

868 92 28
                                    

Jeongguk'u asansöre kadar takip ederken tam karşımızdan da oda görevlisi elindeki kırmızıya boyanmış çarşaflarla çıkmıştı.
Gözlerime inanamaz bir şekilde çarşaflara ve kadına bakıyordum. Kadının söylediği şeyler o çarşafların kan olduğundan emin olmamı sağlamıştı. "Kanı en iyi özel amonyak karışımım çıkartır. Ey Isabelle yapamadığın ne var senin? Jeongguk ve yanındaki güzel yüzlü çocuk size de merhaba bugün yine bizimki iş başında baksanıza."
Elindeki çarşafı açarak göstermiş ve kanlı çarşafları tereddüt etmeden kirli sepetine koymuştu.

"Isabelle bu Jimin. Lana'nın gayrimeşru oğlu ama insan olduğu için onu şimdiden kaçırmak istemezsin."

Jeongguk'un gülerek bana bakmış ardından asansörün gelmesiyle binmesi ardından da benim binmemle kapılar kapanmıştı.

Şahsen ne tepki vereceğimi şaşırmış bir şekilde öylece karşımdaki aynadan kendimi seyrediyordum. Bakışlarım Jeongguk'a kaysa da sanki kötü bir şey gibi bunu alttan alttan yapıyor daha sonra ilgilenmiyormuş gibi önümdeki tutacak demiriyle oynuyordum.
"Az önceki de neydi?"

Ani sorumla Jeongguk bana kısa bir bakış atmış ardından yüzündeki sırıtmasıyla "Bilmediğin çok şey var Jimin. Ama merak etme öğreneceksin benim açıklamama gerekli olduğunu düşünmüyorum. Ama bilmelisin ki burası sıradan bir hotel değildir. Hareketlerine dikkat etmeyi unutma üzerimizdeki gözler düşündüğünden daha fazla."

Geldiğimiz katı bildiren ding sesiyle konuşmayı kesip asansörden çıkmıştık. Derin nefes alıp vermeye çalışıyordum ancak boğulma hissinden kurtulamıyordum. Bu yüzden elim birkaç kere boynuma gitmiş biraz sıvazlayıp birkaç kere yutkunduktan sonra daha iyi hissetmiştim.

Şu an lobideydik dışarısı henüz kararmış gibi görünüyordu. Saat büyük ihtimalle 7 civarlarıydı. Ortam oldukça loş ve yapılan sarı ışıklandırma kaldığım odadaki atmosfere oldukça benzerdi. Ancak burada kahverengi tonlarını görmek mümkündü. Dizaynı kesinlikle 90'ları anımsatıyor beni de istemsizce bayıyordu. Kötü değildi ancak her yerin ihtiyarlarla dolacağını düşündüğüm için pekte mutlu değildim. Hoş beni ilgilendirmiyordu. Ancak daha genç ve canlı bir ortam bana daha uygun olacaktı.

Jeongguk'u takip eden gözlerim nereye gittiğine bakmış ve gördüğüm barla birlikte gözlerimin ışıldadığını hisseder gibi olmuştum. Kesinlikle içmeli ve biraz kafamı dinlemeliydim aksi takdirde bir gün içinde delirmem pek imkansız görünmüyordu.

"İstersen biraz içelim ve sana ortamı anlatayım. Uzun süre kalacağına benziyor."

Anında itiraz ederek "Hayır yanlış anlaşılmasın burada kalmak falan istemiyorum ben. Annemle konuştuktan sonra gideceğim."

Önümüze koyulan içkilerle Jeongguk bana yan bir bakış atmış ardından sadece kafasını çevirerek "Buradan cidden gidebileceğini düşündün mü? Aklını kaçırmışsın."

Ben de başımı çevirerek bakışlarımı yüzüne dikmiş oldukça bebeksi ama etkileyici yüzüne derince bakmaya devam ederek "Aklımı kaçırdığımı düşünmüyorum. Tabiki de gideceğim hotelde ne yapabilirim ki."

Yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırmış "Anneciğin seni bir kedi yavrusu gibi yetiştirmiş. Masum ve dış dünyaya kapalı. Aslında biliyor musun bu kadar masum olacağını tahmin etmemiştim. Lana kesinlikle hayatımda görebileceğim en gözü açık ve şeytan bir kadındır. Seni de kör yetiştirmiş olması şaşırtıcı. Gidiyorum ben kendine iyi bak Jimin daha çok görüşeceğiz."

Elini yavaşça yanağıma yaklaştırmış çenemden tutup hafifçe okşamış ardından beni öylesine hiçmişim gibi bırakıp gitmişti. Şaşkındım ve beni öylece bırakıp gidebileceğini düşünmemiştim. Bir süre aynı pozisyonda kaldıktan sonra tam önüme döndüğümde gördüğüm bir başkasıyla irkilip yerimde hoplamıştım.

Adam irkildiğimi görünce "Sakin ol tatlım bu kadar çok korkak olursan kolay lokma olursun benden söylemesi."

Gözlerimi birkaç defa kırpıştırdıktan sonra "Gideceğim diyorum kaç saattir. Anlamış değilim bu gizemli havalarınızı nesiniz siz korku hikayelerinden fırlama perili otel sahipleri mi? Öyleyse baya komikmiş çok eğleniyorum hatta ama daha fazla burada kalmak istemediğimden eminim. Annem Lana nerede o?"

Adam doğrularak arkasını dönmüş elindeki bezle bardakları silmeye devam etmişti. Bir şey demeyeceğini sanarak "Hey size diyorum."

"Cık cık cık duydum seni tatlım. Ama o kötülük özentisinin de dediği gibi fazla masumsun. Buradan çıkamazsın artık bu hotelin sakinlerinden biri haline geleceksin. Merak etme seni şu yaşayan ölülerden yapmayız. Burada bir insana ihtiyacımız var. Bu da sen oluyorsun tabi bu yüzden hiç nazlanma Lana bak şu sağında kalan koridorun sonundaki odada git gör onu. Bakalım neler anlatacak."

Adamın dediklerine anlam veremesem de "Pekala...Sizin adınız nedir?"

Adam donuk bir şekilde elindeki bardağı ve havluyu vestiyere bırakarak yüzüme karşı dönmüştü. Yüzüne az önce dikkatli bakmamış olsam da şimdi fark ediyordum da giydiği kostümü andıran kıyafet, takı ve makyajıyla değişik bir tipe benziyordu.

"Benim adım Roxenna, Jimin. Sormadan söyleyeyim burada her şey çabuk yayılır haberin olsun."

Sözleriyle derince bir iç geçirmiş ve daha fazla oyalanmadan yerimden kalkmıştım. İçmediğimiz içkilere bakınca ayaktayken birayı da elime almış olduğum yerde içip sertçe masaya koymuştum.

Roxenna'in derince gülümseyerek "Müessesemizden" demesiyle küçük bir teşekkür edip annemin odasına yürümeye başlamıştım. Biraz terlediğimi hissediyordum. Gerilmiştim. Özellikle kanlı o olaydan sonra şoktan çıkabilmiş değildim. Sadece normal davranmaya çalışıyordum. Biri bana tekrar bir şey yapmaya çalışsa eminimki bayılır düşer kalırdım ortada.

Odanın sonuna geldiğimde bir süre kapıyla bakışmıştım.

Ne düşüneceğimi bilemez bir şekilde öylece kapıya bakıyor sanki bir şeyin beni tetiklemesini bekliyor gibiydim. Güvensizdim. Hiç bilmediğim hiç tanımadığım bu insanların arasında ne yapacağımı bilemez bir halde eski hayatıma dönmeyi umut ediyordum. Eski hayatım...Şimdiden kabullenmeye mi başlamıştım? Herkes burada kalacağımdan o kadar emin konuşuyordu ki...Nasıl anlatsam kendime bunun izahını yapsam hatta açıklasam bile bir açıklaması yoktu işte. Bilmediğim bir çukurun içinde debeleniyordum. Annemi gördüğüm an bu çukurun biraz olsa ferahlayacağını ümit etmek şu an için yapabileceğim tek şeydi.

Gözlerimi sımsıkı kapatmış ardından kafama herhangi bir düşünce girmeden kapıyı hızlıca açmış ve içeriye aniden dalıp kapıyı arkamdan kapatmıştım. Sanki bir an için her şey kaybolacak ve eskiye dönecek gibi hissetmiştim.

"Şahsen kapıya tıklatıp girmeni tercih ederdim ancak şu an korktuğun için anlayışla karşılayacağım Jimin."







Desteğinizi eksik etmeyin sizi seviyorum 💜💜

Infinity in L.A /JikookWhere stories live. Discover now