Ending Scene but Not Fınal Chapter

228 28 25
                                    

!ÖNEMLİ !


İlk defa sınır koyacağım bir sonraki bölümün final olması adına. 15 Oy 15 Yorum istiyorum güzellerim emeklerimin karşılığını hayalet okuyucu olarak değil bana destek olarak verirseniz kendimi mutlu hissedeceğim. Altında çok büyük emekler yatan bir kitap lütfen oyu ve yorumu çok görmeyiniz teşekkürler. (Sınır geçene kadar bölüm gelmeyecek.)














Son dediğimiz şey bir başlangıç ve süreç için ayırdığımız zamanın dolması gibidir

Ne zaman geleceğini bilemezsin
Ama tahminler oradadır.
Sonun başlangıcı ve başlangıcın sonundaki arada kıyıda geçilen bu çizgi hepimizden ya bir şeyler aldı ya da verdi.
Başlangıçlar her zaman alınmışken
Sonlarda hep verilmiştir
Neyin verildiğini konuşacak olursak ideanın kendisidir
İdealar kendinde yer edinir ve elimizdeki tözü oluşturur.
Bu tözler ne kadar gerçektir?
Bilemeyiz. Tözün doğruluğu ispatlanana dek o şüphenin tohumlarıdır sadece.
Peki ya ispatlanabilir mi? Gerçek bağımsızdır. Eninde sonunda bir realite dünyalar içerisinde ne olduğunu kendini gösterecektir. Ve bizler buna sadece bağlı kalarak düşüncelerimizi oluşturmaya devam ederiz.

Sen ve ben
Ay ve Güneş
Siyah ve Beyaz
Biz artık birdik.
Biz şimdi sonsuzduk.
Ancak halen bitmedi bu harp
Halen bitmedi bu riya
Bitmedi bu acı
Bu keder...
Ölümlerden en güzeli benimken benim sevgi dolu Sevgili'm
Tattıklarımızın üzerine daha çok şey tatmalıydık
Daha fazla tutku
Daha fazla şehvet
En çok da aşk
Zehirledi bizi bu inanç
Yitip gittik öylece
Ne sen beni duydun
Ne de ben seni
Çünkü kulaklarımız sağır olmuştu, aşktan.





"Lana!"

Lana elindeki iki bavuluyla asansörün kapısında beklerken başını kendisine seslenen sese çevirdi. Park Jimin karşısındaydı. Elleri iki yanına salık bir şekildeydi. Başı ve omuzları dikti. İfadesi kendini gizlemişti. Ne hissettiği veyahut ne düşündüğünü katiyen belli etmiyor aralarındaki mesafeyi kapatmak için herhangi bir adım da atmıyordu. Sadece Lana'nın gözlerinin içinde kendi ateşinin ışıltısıyla bakıyordu.

"Jimin Park."

Lana'nın yüzünü sakin bir gülüş esir aldı zira amacı bakışlarındaki korkuyu gizlemek için yapılan bir manipülasyondan ibaretti. Jimin'in artık yemeyeceği türden bir manipülasyondu.

Kimse konuşmuyordu. Ruhların kendini belli etmek istercesine kulaklara doluşan uğultusu her yanı sarmış olsa bile karşı karşıya gelmiş bu iki insanın nefes sesleri dahi cılızdı. Yüzleşmenin ana maddesinin bu bakışların olacağını kimse ne tahmin edebilmişti ne de bu ana tanıklık edebilme şerefine erişebilmişti. Bu koridorda olacaktı son ve başlangıç, 13.katın yüce azizliğiyle kavrulacaklardı. Otelin içindeki huzursuzluk sona ermeye yakındı.

"Artık kaçamazsın."

Jimin aralarındaki gerilimi belindeki tabancaya uzanırken kesmişti. Lana içindeki endişe ve korkuyu göstermemek adına düğmesine basmış olduğu asansörün açılması için bekledi. Ancak her şey çok hızlı gerçekleşmişti. Jimin tabancasını çıkardıktan sonra hedefini Lana'ya çevirerek duraklamadan tetiği çekmişti. Otelin yalın koridorlarını inleten silah sesiyle ruhlar daha da öfkelenmeye başlamış Jimin'in kulaklarını dolduran uğultular her saniye artmaya başlamıştı.

Lana karnından vurulmuş eli yavaşça karnına giderken dizleri üzerine çöküvermişti. Ellerindeki kana bakmaya başlamıştı. Acıdan ne yapacağını bilemez halde titriyor evine aldığı canavarın kendisiyle birebir yüzleşiyordu. Kendisinin sonu olacağını tahmin dahi edememişti, Jimin gözünde savunmasız, manipülasyon edilmeye açık ve saflığın gücüne sahip çocuktan dahası değildi. Şimdi fark ediyordu elleriyle nasıl bir canavara can verdiğini. Bu korkunç derecede büyüyen çocuk artık adam olmuş ve bu adam kendisini öldürecekti. Elindeki kana bakmayı keserek başını önüne çevirdi ama Jimin yoktu. Eline bir fırsat geçtiğini düşünerek yangın merdivenine yöneldi. Asansör falan gelmeyecekti bu yüzden elini çabuk tutmaya çalışıyordu.

Infinity in L.A /JikookWhere stories live. Discover now