altmış altı

98.2K 5.4K 7.7K
                                    

Medya: Nil ve Soner.🍳🔨

Bugünde kısa hikayeye 5000 kelimelik bölüm yazdım şükür hshshshs sindire sindire okuyun, keyifli okumalar.💛

🌈

Üzerimdeki kot tuluma avuç içlerimi sürttükten sonra derin bir nefes aldım ve zile bastım.

Heyecan basmıştı bir anda. İlk defa bir erkek arkadaşımın evine geldiğimden olabilirdi. Ya da onu görecek olmak beni heyecanlandırıyordu. İlk defa bir ilişkimde bu denli heyecanlı hissediyordum kendimi. Sıradan şeylerde bile... Bazen sınıfta silgimi alırken eli elime çarpıyordu ve ben o an ilgilendiğim kitabı unutup onun güzel uzun parmaklarını seyre dalıyordum. Cem'le de bir zamanlar yan yana oturmuştuk ama hiç böyle olmamıştı. Ders boyunca kolumla oynasa dahi dönüp bakmazdım ona. Fakat şu an hayatımda bir Soner Kaygusuz faktörü vardı. Hiçbir şey normal değildi. Soner birçok ilkimi kaçırmış olabilirdi ama en güzel sonlarımı yaşayabilirdi. Şu an bunun olacağına inanıyordum. Hayal kırıklığına uğramak istemiyordum. Bunu düşünerek yaşarsam hayatımdan zevk alamayacağımı da biliyordum. Bu yüzden hayatımın akışına bırakmıştım kendimi.

Şimdi o akıntı beni buraya, Sonerlerin evinin kapısına sürüklemişti. Buraya gelene kadar aklımda 'erkek arkadaş evi' düşüncesi yoktu. Dolayısıyla heyecan da yoktu. Tek düşündüğüm Soner'di. Onun için duyduğum endişeydi. İyi olmadığını anladığım an yanında olmak istemiştim. Yer, mekan, zaman fark etmezdi. Sadece onu görmek, yaralarını sarmak ve ona o yaraları açan herkesten hesap sormak istemiştim.

Ve biliyordum ki o kişilerin başını babası çekiyordu.

Ben düşünceler denizine dalmışken ziline bastığım kapı açıldı. Soner karşımda beliriverdi. Her zaman gördüğümden birazcık farklı haliyle... Daima sola yatık duran dalgalı saçları darmadağınıktı. Her siyah tutamı farklı bir yerden asılıyordu alnına. Üzerinde düz siyah tişörtü vardı, tişörtünün yarısı altına giydiği gri eşofmanın içindeydi. Ayakları çıplaktı ve eşofmanının uçları ayaklarının üstüne dökülüyordu. Üstünü başını bir çırpıda geçip yüzüne çevirdim bakışlarımıı. Her şeyden ziyade gözleri kıpkırmızıydı. Ağlamaktan değil, yorgunluktan kısılmıştı gözleri. Kahveleri zar zor seçiliyordu.

"Nil?"

Sesini duyar duymaz kendime gelmiş gibi onu incelemeyi bıraktım ve bir an bile düşünmeden evden içeri adımımı atıp ona sarıldım. "Bana Gülin de çünkü ben gülden gelenim, yüzünü güldürmeye geldim."

Şaşkınlıkla soludu. "Gülin?"

Benden bu tarz bir atak beklemediği aşikardı. Hem evine gelmiş hem ona sarılmıştım. Aşırı sevgi yüklenmesinden şoka girmişti çocuk. Bu durum benim zararıma oluyordu. Çünkü vücudunu kütük gibi tuttuğundan boynuna sıkı sıkıya sarılamıyordum. Bu yüzden ona en alasından bir göz devirdim. "Geleceğimi haber vermiştim neye şaşırdın?" Tepki yok. "Hey! Biraz yardımcı olsan diyorum."

"Hı?"

"Eğilsene şapşal, boyum yetmiyor!"

Sonunda kendine gelmişti. Boyuma ettiğim lafı duyunca tabii... Gülerek hafifçe eğildi ve beni belimden sarıp kendine bastırırken çenemin boynuna iyice yerleşmesine müsaade etti. "Küçük alkalinim." Mırıldanışına ses etmedim. Bir süre öylece kaldık. Gözlerimi yumup kokusunu solumanın keyfini çıkardım. Darmadağınık da olsa ona has kokusu tüm berraklığıyla üzerindeydi. Ve onun kokusunu almak beni sakinleştiriyordu. Umarım bana sarılmak da ona aynı etkiyi veriyordur. İçimden geçirdiğim güzel düşünceler Soner'in kazma sesiyle bölündü. "Artık ayrılsak mı? Malum bel fıtığım çıktı çıkacak..."

GÖSTERMELİK SEVGİLİ | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin