otuz dört

97K 5.7K 3.7K
                                    

Medya: Çağlar

🌈

İki haftalık sınav temposundan çıkabilmiştik nihayet.

Bu iki haftada değişen pek bir şey olmamıştı. Gün geçtikçe Soner'in bana karşı iyiye dönüşen tavırları dışında... Söyleyeceği şeyi söylemekten hala kaçınıyordu. Ben de ısrar etmeyi bırakmıştım artık. Sınavlarıma konsantre olduğumdan aklımdan çıkmıştı aslında. Okulda adımız dördüzlere çıkmıştı neredeyse. Sürekli dördümüz beraber takılıyorduk. Bu bazılarının bizi kıskanmasına neden oluyordu. Mesela Mine, Soner ve Ilgaz gibi basketbol takımının gözde isimleriyle birlikte olduğum için iyiden iyiye bana gıcık olmuştu. Zaten yüzüne tırnağımı tükürdüğümden beri gıcıktı da neyse... Daha önceden Yüsra'yı kıskandığını görmüş, sırf onların grubuna dahil olmak için Berfu'ya ısrar ettiğine bile şahit olmuştum. Kuzeninin yanına gidelim mi? Onlarla birlikte oturalım mı? Arkadaş oluruz fena mı? Bla bla bla.

İnsanların bu bakış açısını anlamıyordum. Sırf okulda bir popülaritesi olduğu için ya da yakışıklı olduğu için o kişiyle arkadaş olmaya çalışmak bana çok aşağılayıcı geliyordu. İnsan sevmediği biriyle neden arkadaş olsundu ki? Sadece popüler olduğu için mi?

Belki dışarıdan bakan biri benim Mine gibi olduğumu sanabilirdi. Sırf Ilgaz'ın popülerliğini kullanmak için onu oyunuma davet ettiğimi, bu sayede aralarında olduğumu düşünebilirdi. Ancak ben kendimi biliyordum, onlarla arkadaş olmamın bununla uzaktan yakından alakası yoktu. Ben onları gerçekten seviyordum. Dış görünüşleri, statüleri ya da her neyleriyse sebep değildi onları sevmeme.

"Nil sen bizi dinliyor musun?"

Ilgaz'ın sesini duymamla daldığım düşüncelerimden sıyrılıp bankın tepesinde oturan ona döndüm. İlgiyle yüzüme bakıyordu. Uzun süre sessiz kalışım onu endişelendirmiş olmalıydı. Onunla birlikte bana bakan iki yüz daha vardı. Hemen yanında bankın tepesinde oturan Yüsra ve banka benim gibi düzgünce oturan Soner... Yüsra ve Ilgaz'ın ayaklarını oturduğumuz yere koyması yüzünden bankın bir ucunda ben bir ucunda Soner oturuyordu. Okulun bahçesindeydik. Havanın güzelliğini değerlendirmek istemiştik, birazdan çocuklar antrenmana gidecekti zaten.

Onların endişesini yok etmek adına gülümsedim. "Dinliyordum ama kısa bir özet geçseniz fena olmaz."

Ilgaz beni anlayarak başını salladı ve özet geçti. "Diyoruz ki 2 hafta sonra okullar kapanıyor, tatilde ne yapacağız? Buluşup bir yerlere gidelim?"

"Bilmem," diyerek dudak astım. "Biz genelde ailecek memlekete gideriz ama belki döndüğümde bir şeyler yapabiliriz."

Cümlem onlar tarafından nasıl anlaşıldıysa üçünün de yüzü düştü bir anda. Anlam veremedim. Bu anlamsızlığımın farkında olan Yüsra zorla güldüğü her halinden belli olurken konuşmaya başladı. "Ne güzel. Biz her yaz ailemizle toplanıp bir yerlere gidemediğimiz için hep üçümüz plan yaparız. Kusura bakma, seni de bizim gibi sandık, planını sormak aklımıza gelmedi."

Yüsra'nın ailesine dair bildiğim tek kişi kardeşiydi. İkisinin birlikte yaşadıklarını, Yüsra'nın kardeşine bakmak için kendini adeta parçaladığını biliyordum. Yani anne ve babası ya vefat etmişti ya da onları terk edip gitmiştiler. Böyle düşününce insanın ilk seçeneğe inanası geliyordu. Ne acı...

Ilgaz'ın ailesinin işkolikliği ve despotluğu zaten bilinen bir şeydi. Memlekete gitmekle uğraşacak ya da tatilin herhangi bir alanında çocuklarıyla ilgilenecek vakitleri yoktu. Onlara göre böyleydi tabii bu...

Soner ise... Onun ailesi konusunda pek bilgiye sahip değildim. Tek bildiğim bir ablası olduğu ve şehir dışında yaşadığıydı. Onun da büyükleriyle sorunu olacak ki yüzü düşmüştü benden sonra... Oysa hiçbirini üzmek istememiştim.

GÖSTERMELİK SEVGİLİ | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin