iki

161K 8.3K 4.4K
                                    

Medya: Nil.

Şimdilik bölüm sıklığı her gün 1 bölüm şeklinde. Keyifli okumalar.💛

🌈

"Hazır mısın?"

"Üç yılın ardından ilk kez bir kız arkadaşımla okulda boy göstermeye mi?"

Gülerek okulun girişinde durdum ve yanımdaki Ilgaz'a baktım. "Böyle söyleyince kulağa hiç de hazır olunası bir şeymiş gibi gelmiyor."

Dehşetle gözlerini büyüttü. "Değil de ondan."

Hım belki.

Sabah Ilgaz'la konuşup okula beraber girmeye karar vermiştik. Daha doğrusu ben söylemiştim o da kabul etmişti. Gösteriyi ne kadar erken başlatırsak bitmesi o kadar erken olurdu. Ilgaz'ın benim yüzümden kısmetini kapatmak istemiyordum. Maksimum 1 hafta sürerdi bu oyunumuz. 1 haftanın sonunda ikimiz de kendi yollarımıza gidecektik. Eskisi gibi okul içinde tanışan ama samimi olmayan kişilerden olacaktık.

En azından şimdilik böyle düşünüyorduk.

Her şeyi şimdilik yapıyorduk zaten, sonrasını hesap etmeden.

Etsek neler olacaktı? Ya da etmemenin bedelini nasıl ödeyecektik?

Cevap basitti. Yaşayıp görecektik.

Ilgaz'ın hassas bir çocuk olduğunu biliyordum ama oyunumuzu gözünde fazla büyütmüş gibiydi. Okula canavar gibi bakıyordu, her an ayaklarını kıçına vura vura koşarak kaçabilirdi. Bunun olmasını engellemek adına koluna girdim ve bakışlarını bana döndürmesini sağladım. Benimki gibi ela olan gözlerine dik dik bakıp, "Anlaştığımızı unutma," dedim. Sesim normal halimden de ciddi çıkmıştı. Biraz abartıyor muydum?

Yoo. Her şey kusursuz olmalıydı. Bunun içinde ciddi kalan taraf ben olmalıydım.

Sert bakışım onu korkutmuş olacak ki tereddütle gülümsedi. "O mesajları ben yazmadım kuzenim yazmış diyerek sıyrılma şansım yok mu?"

Söylediği şey üzerine daha fazla ciddi kalamayıp kahkahayı patlattım. Bir yandan sitemle, "Ilgaz!" demeyi de unutmamıştım. Çabucak toparlanıp son uyarımı yaptım. Biraz daha burada dikilmeye devam edersek derse geç kalacaktık. "Maalesef yok. Stres yapmana da gerek yok. Sadece insanlara ufacık, mini minnacık, masum bir yalan söyleyeceksin." Tabi tabi der gibi başını salladı. "Unutma bak en yakınına bile gerçekten sevgili olmadığımızı söyleyemezsin. Bu olay ikimiz arasında kalacak. İnsanlar gerçekten sevgili olduğumuzu ve ayrıldığımızı sanacaklar."

"Peki peki anladık. Dünden beri 100 kere söyledin," dedikten sonra kendi kendine mırıldandı. "Ne diye yapıyorsak bunu?"

"Bana olan hislerinin bitip bitmediğini öğrenmek istiyorum. Ona bir şans vermek istiyorum, Ilgaz." Sorusuna cevap vereceğimi düşünmemişti sanırım. Ela gözlerini bana çevirip hüzünle büktü kaşlarını. Ah hayır şimdi duygusallığın sırası değildi. Hemen boğazımı temizleyip toparlandım. "Şimdi," deyip derin bir nefes aldım ve okula baktım. "Dallas'ta yaşamadığımız için okula el ele girersek hocalar bize kayar. O yüzden kol kola gireceğiz. Hocalar bizi arkadaş sanabilir, öğrenciler sevgili olduğumuza ikna olsa yeter."

"Hay hay matmazel," diyerek koluna emaneten attığım elimi tutup kibarca koluna geçirdi ve bana gülümsedi. Gülümseyince dudağının iki yanında gamzeleri belirivermişti. Kendimi tutamayıp parmak ucumda yükseldim ve elimi iki gamzesinin üstüne koyup sıktım. "Çok tatlı gamzelerin var Ilgoş."

Bu hareketime hem şaşırmış hem de utanmıştı sanırım. Yanakları hafiften kızarmıştı. İlk defa utanan bir erkek görüyordum etrafımda. Cidden çok tatlıydı. Daha önce neden samimi olmamıştık biz bu Ilgoşla? Belki oyunum buna vesile olurdu kim bilir?

Elimle birlikte kendimi geri çektiğimde, "Teşekkür ederim," dedi, hemen sonra kaşları çatıldı. "Ilgoş mu?"

Güldüm. "Evet, Ilgoş. Tatliş demek gibi. Tam senlik oldu bence."

"Ben de sana Niloş diyeyim o zaman."

Koluna şaplak attım. "Aklından bile geçirme."

Vurduğum yeri tuttu. "Acıttı."

Tamam, küçük görünüşümün aksine elim biraz sert olabilirdi. Her neyse.

"Hadi girelim artık," demem üzerine o da uzatmamış, kabul etmişti. "Girelim bakalım."

Kol kola okuldan içeri girdik. Bahçe çok kalabalık değildi ama benim işime yarayacak kişi merdivenlerin başında durmuş arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Bu iyi oldu işte. Neyse ki sevgilisi yanında değildi de sabah sabah sinirlerim bozulmamıştı. Şimdi sinirlenme sırası ondaydı. Ben onun aksine bu sabah oldukça keyifliydim. Ilgaz'la kol kola güle oynaya yürüyorduk. Daha doğrusu aşırı mutlu şekilde yanında yürüyen bendim, o normal davranıyordu. Cemlerin yanından geçmemize iki adım kala sadece Ilgaz'ın duyacağı şekilde kısık sesle konuştum. "Çabuk konu bul, bana sesli şekilde bir şey söyle."

"Ne?"

"Çabuk!"

Tam Cemlerin yanına varmıştık ki Ilgaz dediğimi yaparak biraz yüksek sesle, "Seni yarın arkadaşlarımla tanıştıracağım," dedi. Ne yalan söyleyeyim bu stres altında iyi konu bulmuştu. Bir kez daha doğru kişiyi seçtiğimden emin olurken yüzümden eksik etmediğim gülüşümü büyütüp, "Olur," dedim cilveli bir sesle. Bunun için daha sonrasında kendimi tokatlayacaktım. "Arkadaşlarınla tanışmayı çok isterim, sevgilim."

Göz ucuyla baktığım kadarıyla Cem ve yandaşları konuşmamızı duymuştu. Hatta biz okula giriş merdivenlerini çıkarken arkamızdan fısıldaşmalarını duyuyordum.

"Sevgilim mi dedi o?"

"Cem? Abicim senin Nil yeni manita yapmış galiba."

Bir kere nereden onun Nil'i oluyordum? Kendi başıma Nil'dim ben. O cümleyi kuran kişiyi sesinden tanımıştım. Cem'in arkadaşlarından Çağlar'dı. Aptal Çağlar, seni hiçbir zaman sevmemiştim zaten.

Asıl merak ettiğim kişinin sesi son anda ulaşmıştı kulaklarıma. Cem arkadaşlarına, "İşinize bakın siz!" diyerek sinirle çıkışmıştı. Hemen sonrasında attığı sert adımların sesini duymuştuk. Ve tamamen gözden uzaklaşmamızla sesler kesilmişti.

Onun sesine ve hareketlerine yansıyan bariz öfke aşırı keyiflenmeme neden olmuştu. Bu daha ön gösterim Cem Bey.

Asıl gösteri bundan sonra başlıyordu.

🌈

Uu ortalığı yıkacak mısınız be mübarek?

Bu kadar tatliş bir çiftten ateşli bir gösteri izlemek hoş olurdu doğrusu. Bakalım okuyup göreceğiz. Sizce neler yapacaklar?

Seviliyorsunuz
Instagram: bbhikayeleri

GÖSTERMELİK SEVGİLİ | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin