altmış dört

En başından başla
                                    

Hiçbir şey diyemeden sinirle önüne döndü. Nihayet sustuğu için mutlu mesuttum.

O susmuştu da bu kez Arif konuşmaya başlamıştı. Arka sıralardan birinde tek başına oturuyordu. Yüzündeki sinir bozucu gülümsemesiyle, "Bu sistemi sevdim ben," dedi. Sana fikrini soran oldu sanki gevşek. Bilerek sesli konuşuyordu ki sesini herkes duysun. "Tüm entrikaları çeviren kişilerle aynı ortamdayım. Eski sevgililer, kavgacı tipler, ibneler... Sizin daha eğlenceli olduğunuzu duymuştum. Şimdi böyle hepinizi kuzu kuzu görmek canımı sıkmadı değil."

Sinir is loading...

Ben Soner'i kollarken hiç beklemediğim birinden karşılık geldi. Cem en ön sırada tanımadığım bir çocukla oturuyordu. Oradan Arif'e bakıp, "Canın kıymetini bil," dedi sakince. "Çünkü konuşmaya devam edersen sıkılan bir canın olmayacak. Ben senin gibilere elimi sürmem ama..." Sonerlere doğru baktı. "Seve seve sürmek isteyecek kişileri tanıyorum."

Bizim hemen bir sıra önümüzde oturan ikili ise Berfu ve Yüsra ikilisiydi. Cem'e bakan Berfu huzursuzlanarak lafa girdi. "Sen karışma, Cem."

Turşu süs bebeğine göz kırpıp önüne döndü. "Sorun yok bebeğim."

Hocam kusmak için çıkabilir miyim?

Aa ne tesadüf ki hocamız hala gelmemişti!

Soner beden diline yansıyan öfkeyle ayağa kalktı. "Sevgilin haklı Cem, sen bu işe karışma," dedikten sonra işaret parmağını doğruca Arif'e yöneltti. "Sen de o siktiğimin çenesini kapalı tut. Seninle hesaplaşmamız buradan çıktığımızda olacak. O zaman bakalım böyle rahat konuşabilecek misin? Şu an senin o küçük aklından geçenleri biliyorum ben. Aklınca bana kendini dövdürtecek, sonra gidip hocaların kıçını yalayarak bana ceza aldırtacaksın değil mi?"

Sınıftakilerden ooo'lama sesleri yükselirken Arif'i ilk defa kaşlarını çatarken görmüştüm. Sinirlenmişti. Horoz gibi kabardı yerinde. "Ne diyorsun lan sen?"

Tam o sırada sarı kafasına darbe yedi. Bir silgi darbesi. Afallayarak silgiyi atan kişiye döndüğünde karşılaştığı yüz fazlasıyla sevdiğim birine aitti. Silgiyi atan Ilgaz'dan başlası değildi tabii ki. "Sus bakayım sen. Bak senin için en sevdiğim silgimi heba ettim. Sen bana hala ibne demeye devam et. Saygı, sevgi nedir bilen kalmamış bu okulda. Kendi derdim benden çok sizi germiş. Alemsiniz yahu."

Dudaklarımı birbirine bastırıp gülüşümü sakladım. Ilgoş'um ya bu ne kibarca laf sokmaktır?

Arif malı yediği lafla susarken ben Soner'e döndüm yeniden.

Sonercim iyi söylüyordu hoş söylüyordu da, dediklerine karşılık gelirse bu denli sakin kalamayacağını biliyordum. O karşılığın gelmesine fırsat tanımadan yerimden kalkıp karşısına geçtim. O sırada Ilgaz'a başımla kalktığım yeri göstermiştim. Anında mesajı alıp sıradan çıktı ve benim kalktığım yere oturdu. Hocanın kızıp kızmaması umurumda değildi, Soner'le oturan kişi ben olacaktım. Çünkü sadece ben onun yanında olursam bugün burada olay çıkmayacaktı.

Soner'in elini tutup öfkeli bakışlarını bana indirmesini sağladım. Tamam böyle bakarken çok hafif korkutucu görünüyor olabilirdi... Sadece onun duyacağı şekilde, "Oturalım," dedim. "Yeri değil, biliyorsun. Benim için otur lütfen."

Bakışları biraz olsun yumuşadığında itiraz etmeden başıyla onayladı beni. Hemen sonrasında belimden tutup sıraya yönlendirmiş, önce benim oturmamı beklemiş, ardından kendisi oturmuştu yanıma. Hala bacağını sallıyordu. Ondaki bu öfkeye anlam veremiyordum. Onun sakinliğine o kadar alışmıştım ki biri damarına bastığında öfkeden deliye dönmesini normal karşılayamıyordum. Onu böyle görmek beni üzüyordu. Elimde olsa onu kötü hissettirecek her şeyi kaldırıp atardım. Belki onları kaldırıp atamazdım ama en azından iyi hissetmesi için ona varlığımı hatırlatabilirdim.

Tam da bunu yapmak için dizinin üzerinde duran eline, elimi yasladım.

Bacağı hareket etmeyi bırakırken başını ağır ağır bana çevirdi. Belki konuşmamı bekledi, belki de elimi çekmemi... İkisini de yapmadım. Ona gülümsedim yalnızca. Bakışlarını dudaklarıma indirdi. Orada bir süre oyalandı. Gözlerinden o kadar çok duygu, öyle hızlı geçiyordu ki ne düşündüğünü kestiremiyordum asla. Tek bildiğim arkamızda kalan konuşmaları şu an ikimizin de duymuyor olduğuydu.

O benim bir gülüşümle sağır olurdu herkese.

Ben onun için dudaklarım parçalana kadar gülerdim.

Güldüm de. O da güldü. Sırf ben gülüyorum diye güldü. Bunun ne kadar eşsiz bir olay olduğunu anlatamazdım size. Kelimeler yetmezdi. Onun gülerken parlayan kahve harelerini görseydiniz belki... Belki o zaman anlardınız nasıl iyi hissettiğini.

"Evet sorun çözüldü!"

Araya giren sesle bakışmamız bölünürken sınıftan içeri elindeki kağıtlarla giren matematik hocamıza baktım. Masasının başına geçip sınıfa göz süzdü. "Sınav başlayacak, herkes sırasının üstünü boşaltsın." Herkes harekete geçerken hoca kağıtları dağıtmaya başladı. İlk olarak bizim oturduğumuz sıradan başlamıştı. Bizim yanımıza geldiğinde yapılan sıra değişikliğini fark edip, "Siz?" diye sordu. "Neden yer değiştirdiniz?"

Hemen atıldım. "Hocam Ilgaz arkadaşımızın güneşe alerjisi var da o cam kenarında oturamıyor."

Arkadan Ilgaz'ın kendi kendine, "Benim alerjim mi varmış?" dediğini duydum.

Neyse ki hoca duymamıştı.

Soner de söze girmişti beklemediğim bir anda. "Beni de bir kaşıntı tutuyor sevdiklerimi yanımda göremeyince hocam. O yüzden sorunu size bırakmadan biz kendi aramızda hallettik."

Ayağımla alttan ayağına vurdum uyarırcasına. Bizi ifşa edecekti, asıl o zaman cümbüş kopacaktı.

"Hocam hadi süremizden gidiyor!"

Yüsra'nın olaya el atan sesiyle birlikte hoca başımızda oyalanmaya son verip, "Bu seferlik öyle olsun," dedi ve kağıtları dağıtmaya devam etti. Sorun çıkmadan atlattığımız için sevinmiştim. Nihayet herkes önüne kağıtlarını alıp sınavına odaklandığında gerilim seviyesi biraz olsun düşmüştü. Şimdilik herkesi boş verip aklımı sınava verdim. Dün akşam çalıştığım bilgilerin aklıma gelmesini umarak elimdeki kalemi hareket ettirdim ve soruları çözmeye başladım. Fakat dikkatimi tam anlamıyla veremiyordum kağıda. Çünkü... Hadi ama sevgilim yanımda oturuyordu! Nasıl dikkatimi toplayabilirdim kolayca?

Soner az önce hiçbir şey olmamış gibi sakince soruları okuyup cevabını yazıyordu. Bu ne cool soru çözmektir aslanım?

Ona baktığımı anlayarak bana döndü ve göz kırptı.

Ah kalbim...

Sonunda sınavı sorunsuz şekilde bitirmiştik. Herkes kendi sınıfına dağılırken ben de stresten gelen çişimi yapmak için lavaboya gitmiştim. Döndüğümde neşeli olmasa bile en azından normal bir ortam bekliyordum ama yok! Olur mu hiç? İlla bir olay çıkacak, illa bir kaos yaşanacak. Resmen yürüyen felaket gibiydim, etrafımdan vukuat eksik olmuyordu. Elimi yeleğimin cebindeki anahtarlığıma attım. Yoktu. Ne anahtarım en de anahtarlığım yoktu. Telaşlanarak başımı kaldırdığımda hiç karşılaşmak istemediğim o manzarayla karşılaştım.

Cem ve Soner karşı karşıya duruyordu.

Ve birbirlerine hiç iyi bakışlar atmıyorlardı.

🌈

Heyecanlı yerlerde kesmemi özlediniz mi?

Hayır dediğinizi duyar gibiyim hsjakdjjanajs

Seviliyorsunuz ♥
Instagram: bbhikayeleri

GÖSTERMELİK SEVGİLİ | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin