8.BÖLÜM

309 84 550
                                    

      Merhaba! Yine ben 😂 Umarım tekrar buluştuğumuza sevinmişsinizdir. Ben açıkçası her bölümü yayınlarken aşırı heyecanlanıyorum. Acaba şu satırda ne tepki verdiler? Bölümü beğendiler mi? Böyle nice soru kafamda dolanıyor.

      Aramıza yeni katılan sevgili okuyucularıma da kocaman bir hoş geldiniz!

     O zaman ben sizi daha fazla tutmayayım. Yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemeyin lütfen 😂 Keyifli okumalar ❤

~~~

      5 Ağustos 2011                                                 

      Sabah yatağımdan aşağıya yuvarlanarak uyandım. Bu sayede sakin hayatıma az da olsa aksiyon geliyordu. Yüzüstü bir şekilde düşmüştüm. Kafamı kaldırarak etrafa bakındım. Burası da yatmak için aslında güzelmiş. Saçma düşüncemle gülmeye başladım. Normalde böyle bir durum meydana gelse sinirden kendimi tokatlardım. Ama Tarık hayatıma girdiğinden beri her şey gözüme anlatılamaz bir biçimde güzel geliyordu. Bir süre böyle durduktan sonra farklılık olsun diye sırtüstü döndüm. Şu an tam anlamıyla yerlerde sürünüyordum fakat az önce de dediğim gibi, ondan sonra her şey güzel geliyordu.  Bir süre daha yerde sürünmenin tadını çıkardım ve ayağa kalktım. Aslında okula gitmek için evde deli gibi koşturmam gerekirdi ama annem sağ olsun bu hafta bana izin almıştı. Uyumayı neredeyse her şeyden çok seven bir insandım. Beni bıraksalar sevgili yatağımla ömrümü paylaşabilirdim. Bu uyku sevdasıyla tıp okumamı da hep sorgulardım.

      Kahvaltı yapmadan önce günümü müzikle başlatırdım ki bu genellikle hareketli parçalarla olurdu. Müziğin üzerimde inanılmaz etkisi vardı. Çok mutlu olduğum an, tek hüzünlü parça beni yerle bir edebilirdi. Tam tersi de geçerliydi. Tabii ki birinin ölümü gibi aşırı üzüntü içeren durumlarda müzik imdadıma yetişemiyordu. 

      Ses sisteminin yanına gidip hareketli bir parça açtım. Sesinin ayarına özen göstermiştim. Birilerini rahatsız etmek istediğim son şey bile değildi. Gerçi apartmandakiler memur kesim olduğundan şu an işte olmalıydılar. Ne de olsa saat 11’i geçmişti. Şarkı başladığında hemen role girdim. Elime kumandamı aldım. Bir yandan mikrofon olarak varsaydığım kumandamla şarkıyı söylüyormuş gibi yaparken diğer yandan da hayranlarıma el sallıyordum. Kanepenin üzerine çıktığımda sahnem de hazırdı. 

      Öylece kendimi kaptırmış devam ederken tavanım tıklatıldı. Lütfen delirdiğimi düşünmeyin. Gerçekten tavanım tıklatıldı. Müziğin sesini iyice kısarken komşularımı rahatsız etmiş olabileceğim aklıma geldi. Endişeyle sessizliğimi korurken Tuğçe ablanın sesini duydum.

      “Kız açsana biraz daha sesini! Buraya sesi az geliyor, duyamıyorum.”

      Duyduğum şeyle içimde endişe kol gezerken Tuğçe ablanın ciddi olup olmadığını anlayamıyordum. Ben içimde kırmızı alarm verirken sopa benzeri olduğunu tahmin ettiğim bir şeyle tekrar tavanıma vuruldu.

      “Kız ciddiyim! Apartmandakiler de gitti! Korkma, aç sesi!”

      Tuğçe ablanın dedikleriyle gülümserken apartmana seçilerek konduğumuzu anladım. Resmen tüm deliler toplanmıştık.

      “Sen yeter ki iste abla! Açıyorum sesi, haydi kopuyoruz!”

      Tuğçe ablanın “Vuhu!” diyerek attığı çığlıkla gülümserken sesi sonuna kadar getirdim. Az önceki benden iz dahi yoktu. Cesaretle delilik arasında incecik bir çizgi vardı. Ben ise sürekli o çizginin üzerinde duruyordum. Ama şimdi resmen delilik tarafına değil yürümek, resmen koşmuştum. 

Venüs'ün Afrazesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin