10: Can't Help Falling in Love

ابدأ من البداية
                                    

"Hadi baba, alfa sesini kullansana. Zaten benim ruhum, aklım, kendime ait bir hayatım yokmuş da bir kuklaymışım gibi beni oraya buraya sürükleyip duruyorsun! Sen sürü alfasının oğlusun Louis şunu yap, sen sürü alfasının oğlusun Louis şuraya git, sen sürü alfasının oğlusun Louis şununla arkadaş ol bununla mühürlen... Neyim ben, ailenin soytarısı mı? Sen de sürü alfasının oğluydun ama dedem sana bunu bir kere bile yapmamıştır. Ben omegayım, sen alfasın diye mi? Omega olduğum için yönlendirilmeyi mi hak ediyorum? Emredileni yap, hayatının sürü korkusuyla yönetilmesini kabul et..."

Mark ya da Johannah buna karşılık tek kelime edemedi. Louis de daha fazla konuşmadı, yeniden odasına dönüp kapısını kapattı ve kilitledi.

Küçüklüğünden beri kendisinden "sürü alfasının tek bir çocuğu var, o da omega" diye bahsedilmesinden bıkmıştı. Ernest ve Doris doğduğunda herkes sürü alfasının bu sefer bir alfa çocuğunun olacağı konusunda heveslenmişti ama hayır, onlar da omegaydı.

Aslında sürüde bununla ilgili bir aşağılama yoktu. Tek sorun, herkesin "Mark'a bir şey olursa sürünün başına kim geçecek?" derdiydi. Mark'ın erkek kardeşi gücünü kaybetmiş bir alfa olarak sürü başına geçemezdi, zaten onun bunda pek gözü de yoktu.

Louis, Ernest ve Doris... Üçü de omega olduğu için, onlardan biri geçemezdi. Bu durumda sürünün idaresi, Louis'nin evleneceği alfaya kalıyordu. Evet, alfa. Onun bir beta ya da omegayla mühürlenmesi söz konusu bile değildi. En azından sürüdekilerin düşüncesi böyleydi. Eğer ruh eşinin alfa değil de bir beta ya da omega olduğunu öğrense Louis asla onların lafına uyup da ruh eşini bırakmayacaktı, kendine söz vermişti.

Diğer yandan, sürüdeki bekar alfalar Louis'yi elde etme yarışına girmişlerdi. Onların içlerinden ruh eşini bulanlar Louis'yi kovalamayı bırakmıştı. Geri kalanı ise, ailelerin yakınlaşması sebebiyle sürüde Louis'nin Alfa Aaron ile mühürleneceği dedikodusu yayılınca vazgeçmişlerdi.

Louis artık çatılara çıkıp beni rahat bırakın diye bağırmak istiyordu.

Ruh eşi konusunu düşününce aklına Doktor Styles geldi. Telefonunu cebinden çıkardı, müzik uygulamasına girip Elvis Presley yazdı. Çıkan ilk şarkı, Can't Help Falling In Love isimli bir parçaydı. En ünlü şarkısı bu olmalıydı. Kulaklığını taktı, şarkıyı dinlemeye başladı.

Bilge adamlar der ki, sadece aptallar acele eder.
Ama sana aşık olmaktan kendimi alamıyorum.
Kalmalı mıyım?
Bu bir günah mı olurdu, eğer kendimi sana aşık olmaktan alamazsam?

Şarkıyı gerçekten beğendiğini hissederken, aniden aklına gelen fikirle sırıttı. Şarkının linkini kopyaladı, telefonunun mesajlar kısmına girip Doktor Styles'a gönderdi. Mesajı gönderir göndermez de heyecandan dudaklarını kemirmeye başladı, doktorun tepkisinin ne olacağını çok merak ediyordu.

Gerginlik ve telaşla geçen dakikalar içinde mesajına hiçbir cevap gelmedi. Tanıştıkları gün Doktor Styles ona mesajlaşmayı hiç sevmediğini söylemişti, belki de mesajlara bakmayı bile bilmiyordu.

Cevap gelmeyeceğini kabullenip de yeniden şarkı dinlemek için uygulamayı açacağı anda telefonu çalmaya başladı ve ekranda Doktor Styles'ın ismi göründü. Louis panikledi, telefonu yatağa bırakıp geriye çekildi. An itibariyle o bir telefon değil, nükleer bombaydı onun için.

Kaçarak kurtulamayacağını anlayınca tekrar telefonu eline aldı, korkarak çağrıyı cevapladı. "İyi akşamlar, Doktor Styles!" dedi sesini neşeli tutmaya özen göstererek. "Aramanıza şaşırdım. Bu şerefi neye borçluyum?"

"Sence?"

"Mesajımı almışsınız. Basit bir mesajla da cevap verebilirdiniz."

"Mesajlaşmayı sevmediğimi söylemiştim. Ayrıca benimle flörtleşmeyi kes Louis."

INTERNحيث تعيش القصص. اكتشف الآن