→#PILOT←

1.4K 64 1
                                    

01/03/2012

-" Çıkmak zorunda mısın?"

Gözlerini bana dikmiş bakan anneme döndüm. " Daha hastaneden çıkalı iki gün oldu."

-"On yedi yaşımdayım anne biliyorsun. Yapacağım tek şey sahile inip biraz hava almak daha fazlası değil."

Kafasını sallayıp cama dönerek dışarı baktı. Hava kararmak üzereydi.

- " Bir saate kadar dönmüş ol. Baban böyle boş boş dolaştığını duysun istemezsen tabii. "

- "Tabii!!"

Üzerime siyah montumu geçirmemle dışarı fırladım. Eşofman giymeyi sevmezdim. Mavi ve siyah dışında giydiğim renkler parmakla sayılacak kadar azdı. Yani anlayacağınız modayla uzaktan yakından ilgisi olmayan, hatta moda kelimesinin anlamını dahi duymamış olan tiplerdendim.

*
Dışarı çıktığımda yüzüme çarpan serin havayı içime çektim. Oturduğumuz site denize yakın olduğundan kokusu buraya kadar gelebiliyordu. kokuyu yeniden ciğerlerime doldururken gülümsedim.
Bu kokuyu kim sevmezdi ki!?

**
Cebimden çıkardığım kulaklığımı kulağıma geçirip, slow bir şarkı eşliğinde yürüyüş yolunda ilerlemeye başladım. Amacım deniz fenerinin yanındaki kayalığa ulaşmaktı. Orası genellikle boş ve sessiz olurdu. Sadece dalgaların sesi!!

Yürüyüş yolunun sonuna geldiğimde yönümü denize çevirip, dalgakıran boyunca kayalara basarak ilerlemeye başladım.Deniz feneri neredeyse yüz metre ötedeydi.

Nihayet deniz fenerine vardığımda, kayalıklardan atlayarak önceden mesken edindiğim, düz olanına oturdum. Rüzgarla beraber sıçrayan su damlacıkları yüzüme yağarken gözlerimi kapattım. Keşke hep böyle kalabilsem.

İyi bir üniversite için deli gibi çalışmak ve başkalarını memnun etmek için kendi önceliklerimi arka planda bırakmak artık iyice canımı sıkmaya başlamıştı. Kaçmak için bir yol olsaydı hiç düşünmeden giderdim. Hogwarts, Coraline'nin düğmeli diyarı, yıldız kaşifinin beş dikili adası, hatta Vlad Tepes'in kara şatosu. Neresi olursa olsun...!

*
Kendimi huzurun tatlı havasına kaptırmış giderken omzuma değen bir dokunuşla birlikte hazırlıksız bulunduğumdan yerimden sıçradım. Sertçe kulaklığımı çekip çıkardığımda, hoş bir kadın sesi sordu, "korkuttum mu?"

Yüzümü sesin sahibesine çevirdim. En fazla otuz yaşlarında gösteren hafif bronz yüzündeki gülümsemesinden cevabımı beklediği açıktı. Dalgınlığımdan sıyrılıp yanıtladım.

- "Açıkçası buraya pek kimse gelmez."

Kadın tek kaşını kaldırırken, yüzündeki gülümsemesini silmeksizin yumuşak sesiyle konuşmasını sürdürdü.

-"Oldukça düşünceliydin. Bir sorunun mu var?"

Yüzünü inceleyip düşündüm. Gülümsemesi içtendi. Yumuşak sesi güven veriyordu. Fakat bu bir yabancı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu!

Kaşlarını kaldırarak tekrar geç cevabımı beklediğini belirtti.

Sorunlarımı neden dinlemek istediğini anlamazken, sesinin de verdiği güvenin etkisiyle kadına aklımdakileri anlatmakta karar kıldım. Beni sözümü bir kez dahi kesmeden dinledi. Bitirdiğimde, bana diğer yetişkinlerin aksine okumam hakkında nutuk çekmedi. Tersine anladığını belirtircesine başını salladı.

Gözlerinde anlamlandıramadığım bir ifadeyle bana bakıp tekrar konuşmaya başladığında yüzü gülüyordu.

-"Aslına bakarsan, hayat bazen insanlara adil davranmayabiliyor. Fakat bunun yanı sıra sana başka bir seçim şansıda tanıyor." Dikkatle söyleyeceği şeyleri beklerken devam etti. "Hepimizin hayatta ikinci bir şansı vardır. Senin bile. Ve bunu iyi kullanırsan, inan bana kazanan sen olursun."

SAF KATLİAMWhere stories live. Discover now