yirmi altı

26.6K 2.1K 262
                                    

Dakikalar dakikaları, saatler saatleri kovaladı. İkimizde hiçbir şey söylemiyorduk. Anlım anlında, nefesim çehresinde dolanıyordu. Tüm bedenim utançtan yansada kollarının arasından çıkamıyordum. Planımda Bilinmeyen olduğunu söylemek şuan için yoktu. Ama olan olmuştu.

Ne zamandır kapalı olduğunu unuttuğum gözlerimi araladım. Gözlerinin kapalı olması için dua etmiş olsamda nafileydi. Koyu bal rengi gözler yüzüme kilitlenmişti. Ağzımı bir şey söylemek için araladım ama söyleyecek bir şey bulamayınca tekrar kapadım.

Yavaşça yutkundum. Gözlerim kapalı olduğundan pek anlayamamıştım ama çok yakındık. Burnu burnuma sürtünürken, kirpikleri neredeyse kirpiklerime çarpacaktı. Kalbim olduğu yerde ve tüm zerremde atarken tekrar tekrar yutkundum.

Kirli sakallı çenesi, yumuşak parmaklarıma batıyordu. Titreyen ellerimi zorlukla çenesinden aşağı indirip boynuna doladım. Nefes alacak oksijene ihtiyacım vardı ama şuan nefes alamamakta oldukça cazip geliyordu.

Kendime gelebilmek adına yavaşça hareketlenip ellerimi boynundan aldım. Düşünmek için bulanan zihnimi zorlasam da boşunaydı. Tüm yanan tenimin aksine boynundan ayrılan parmaklarım üşüdü ve titredim.

Üzgün bir şekilde ondan ayrılmayı demediğimde belimde olan elini sıklaştırdı ve diğeri ile yüzünden ayrılan parmaklarımı tuttu. Gözlerim büyürken, bayılmamak adına büyük bir çaba gösteriyordum.

Arda yavaş hareketlerle elimi dudaklarının üstüne kapadı ve aynı önceden dediği gibi parmaklarımı teker teker öpmeye başladı.

Ölecektim.

Bu şekilde ölmek kulağa çok güzel geliyordu.

Başım dönmeye başlarken gözlerini yüzümden aldı ve bakışlarını elime yöneltti. Parmaklarımı araladı ve hızlı bir hareketle dudaklarını avuç içime bastırdı. Gözlerim sonuna kadar açılırken derin bir nefes aldım.

Kirpikleri altında ki gözlerini hayranlıkla izlerken dudaklarını araladı. "Demek beni buldun." Sessizce ve yavaşça söylediği kelimeler kalbime saplanırken hala ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Bilinmeyen benim." dedi.

"Biliyorum." dedim. Bildiğimi biliyordu ama bunu defalarca kez söyleme isteğimi durduramıyordum. Güldü ve başını hafifçe geriye atıp, başını sağa sola salladı. Başını sağa doğru eğdi ve "Beni gökyüzüne diledin." dedi. Bana demekten çok kendi kendine tekrarlıyor gibiydi.

"Diledim." dedim fısıltıyla. Arda dişlerinin tamamını gösterecek şekilde gülümsedi. Gözleri ışıldıyordu. Onu daha önce bu kadar mutlu şekilde görmediğim için kendime lanetler okudum. Adete nefesim kesilmişti.

Gözlerini yavaş hareketlerle bana çevirdi. Dudaklarını yalayıp, boğazını temizledi. Baş parmağı avuç içimi okşarken ne diyeceğine odaklanamamaktan korkuyordum.

"Seni seviyorum." dedi ve devam etti. "Seni seviyorum Kusursuz."

"Bende sizi seviyorum." dedim. "Seni ve Bilinmeyeni çok seviyorum."

Aniden bedenimi kollarına alıp bana sarıldı. Şaşkınlıkla kaşlarım çatılırken köprücük kemiği değen ıslaklıkla beraber sustum.

Parmaklarımı uzun, dalgalı saçlarına geçirip gülümsedim. Yavaşça saçlarını geriye attım ve anlına küçük bir tebessüm bıraktım. Sonunda dileklerimiz kavuşmuştu. Ve biz olmuştuk.
_____

Heyy, bölüm nasıldı?

Böyle güzel bölümleri kısa bırakmayı seviyorum. Tam tadımlık bölümler oluyor.

kusursuz | textingWhere stories live. Discover now