dokuz

29.2K 2.4K 1.5K
                                    


Bu hikayenin sonuna kadar okuyucusuyum diyen kaç kişi var?

___

"Ölüyorum."

"Ne zaman bitecek?"

"Lan ben kaçalım demiştim."

Koşunun daha başındayken neredeyse herkes yere yığılmıştı.

"Ölecek gibi duruyorlar."Halil Hoca söylediğim şeye gülüp arkasına baktı. Takımdakiler nefes nefese kalmış şekilde zorlukla son mesafeyi yürümeye çalışıyorlardı. Başını olumsuz anlamda sallayıp "Yine iyi dayanıyorlar, bu halleri en iyisi" dedi.

Dediği şey karşısında gülüp gözlerimi takıma çevirdim. Batu, Arda ve Fatih ön tarafta ama bitik haldeydiler. Sonradan tanıştığım Mert ve Efe en geride son nefesini veriyordu. Gözlerim takımın en uzunu Çağan'ı aradığında en önler de başı dik ama yavaş bir şekilde yürüdüğünü gördüm.

Gözleri gülüşümdeydi.

Yutkunup hemen kendime çeki düzen verdim ve başımı sayaca eğdim."Son beş dakikanız kaldı." diye mırıldandım. Normalde bağırabilirdim ama bu işi Halil Hocaya bırakmış gibiydim.

"Son beş dakika!" Gür sesiyle bağırdı cümleleri ve çoğu kişi kendini son dakikalar için toplamaya çalıştı.

Mesafe bitmesine bir veya iki dakika kala bazıları yere oturmaya başlamıştı. Halil Hoca aracı durdurup kalktığında kendimce bir şeyler yapmak istedim.

Antrenmandan sonra mangal yapacaktık ama bundan haberleri yoktu.

"Mesafeyi bitiremeyenler akşam ki mangala katılamaz." Kesin bir sesle söylediğim cümleler Çağanın ve Batunun gözlerinin büyümesine neden olurken çoğu kişinin hevesle kalkmasına yardım etmişti. Daha ilk saniye bile geçmeden tüm takım ayağa kalkıp koşmaya başladı. Ve en sonunda antrenmanda bitmişti.
____

(18.26)

"Olum şu dumanı yellesene ağzıma yüzüme girdi anasını satayım." bağırışını görmezden gelip çimlere uzandım. Şuan olduğumuz yer Halil Hoca'nın evinin arka bahçesiydi.

Arkasında küçük bir bahçesi olan tek katlı evinde mangal yapma kararı almıştık. Baş ucuma koyduğum notları elime alıp emin olmak için tarihleri tekrarladım. Defterin üstünde kocaman bir ayak belirdiğinde tüm dikkatim dağılmıştı.

Başımı yukarı kaldırıp gelene baktım. Fatih elinde iki tabakla bana bakıyordu. "Selamınaleyküm mümin kardeşim." diyip bedenini yanıma attı. Tek elinde tabağı bana uzatıp öylece durdu.

Bense sessiz kalıp köfte ve et dolu olan tabağı aldım. Dün yaşadığım Bilinmeyen olayından sonra bugün ayrı bir konuşasım yoktu.

"Sessiz olduğunu duymuştum ama Allahın selamını almamak... cık cık" Kendi söylediklerine gerçekten bir cevap bekliyor gibiydi.

"Aleykümselam." dedim kısıkça. Verdiğim cevaba sevinmiş şekilde tabağındaki eti ağzına attı. Basketbol takımının en büyük özelliği ete aşık olmalarıydı. Özellikle Fatih ve Çağan midelerinin kaldıramayacağı şekilde yiyordu.

Fatihe döndüm. Siyah saçlarını yukarıda lastik tokayla tutturmuştu. Ela gözleri tabakta ki etlere kilitlenmişti. "Kaçıncı tabağın?" sorduğum soruya sesli bir şekilde gülüp kafamı işaret parmağıyla hafifçe geriye itti.

"Kimseye söylemek yok ama." diye fısıldadığında başımla onayladım. Etrafı kolaçan edip tekrar bana döndü. "Altı." Gözlerim büyürken cidden hayret etmiştim.

Bilinmeyen Numara: Nerdesin?

Ayşe: Antrenman sonrası mangal

Bilinmeyen Numara: Sen ne yapıyorsun?

kusursuz | textingWhere stories live. Discover now