43.BÖLÜM: "Oğulların Affı"

3.8K 630 425
                                    


Bu bölüm, 

@alligatorpearcik 🥑💚

@bilgnnn💜💟

@Damlaenyayla💖🦄

@Guvenc70🐥💓

adlı canlarıma ithaf edilmiştir! Farklı kişiler seçmeye çalışıyoruum. Yorumlarınız (bol bol atıyorlar cidden) , yıldızınız için çooooooook ama çok teşekkür ediyorum. O kadar keyiflendiriyor ki yeni bölümü yazmadan duramadım. Umarım aldığım keyifi siz okurken alırsınız. Keyifli okumalar! 🦋



Yıldız&Yorum unutmayın! 🌟
Bu bölüm okunmaya göre yine az yıldız&yorum alırsa bu kadar sık güncelleme yapmayı artık düşünmüyorum.

3.GÖZ

Tutku, kapının buz gibi tokmağına parmaklarını yerleştirirken sol omzu üzerinden Gabriel'a baktı. Biri yeşil diğeri mavi olan gözlerde öyle büyük hırs ve nefret vardı ki bunu hak etmiş olmak için ne yaptığını gerçekten bilmiyordu kız.

-Sadece sen giriyorsun. Ben buradayım." dedi Gabriel açıklama yapmak istemiyor ama buna mecbur kalmak da ona keyif veriyormuş gibi bir edayla. "Ölürsen cesedini taşımak için kapıda bekliyor olacağım. Ya da olur da çığlık falan atarsan duyabileyim diye." Tutku onun bu alaycı tavrına karşı aynı şekilde gülümsemeyi becerdi, Gabriel'ın burada olması iyi olmuştu çünkü şimdi o endişe zerresinin yerini gıcıklık almıştı.

-Sana ihtiyaç olursa zili çalarız. Havlar gelirsin." Kapıyı açtığı anda Gabriel ona bir adım atınca tek kaşını kaldırdı tahrik edici tavrıyla. "Ağızlığını tak, şimdi ısıramazsın. Önemli bir görüşmem var Van kedisi." İçeri girip kapıyı onun yüzüne çarparak kapatırken, başka birinin odasına girdiği sonradan aklına geldi.

Dokunduğu kapı tokmağında bile ağzı açık bir aslan figürü işlenmişti, parmakları onu yavaşça okşarken, deri koltuklardan çıkan o rahatsız edici sesle parmakları duraksadı.

-Tutku Devran! Hoşgeldin." Arkasını kimi göreceğini bilmeden yavaşça dönerken, göz göze geldiği adamı incelemeden edemedi. Masmavi gözleri, korkutucuydu. Tutku, daha tok sesinin tanıdık gelmesinden onu nereden hatırladığını sorgularken, koyu kahveleri bilinçle ışıldadığı anda gülümsedi Patron. "Sanıyorum beni hatırladınız, küçük hanım."

Barın ertesi günü Alp'in evinin önünde Demirle konuşan adamdı bu.

Üzerinde yine oldukça pahalı yarısı saten siyah bir takım elbise vardı, her şeyi öyle kusursuz öyle düzenliydi ki büyük ihtimalle Tutku'nun odasını görse kalp krizi geçirirdi. Çünkü masasındaki birkaç kurşun kalem bile aynı boyda, dolma kalemi dümdüz bir şekilde dosyanın hemen yanında duruyordu. İçki bardağının altında ıslaklığı yaymaması için duran bardaklık bile dosyayla aynı hizadaydı. Oda siyah ve koyu kahverengi eşyalarla döşeliydi ama aydınlatması da tüm katta olduğu gibi oldukça iyiydi.

-Evet hatırladım, beni Alple Demir hakkında tehdit etmiştiniz." Tutku'nun açıksözlülükle bunu dillendirmesine ve karşısındaki koltukta oturmak yerine kapının önünden kıpırdamadığı gibi kollarını göğsünde kavuşturup tek kaşını kaldırarak hesap sorar gibi konuşmasına dudak büktü aşağılarcasına.

-Öyle mi sandınız? Çok yazık. Oturun lütfen, küçük hanım." Yaptığı vurguda ricadan çok emir hakimdi ve bu da Tutku'nun onun istediği şeyi yapmasına engel oluyordu. Adam böyle yaptıkça o daha çok zıttına gitmek istiyordu. Sonunda onun koyu kahverengi bakışlarından sıkılan adam, derin bir iç çekerek taranmış seyrek sarı kaşlarını kaldırdı. "Sizinle konuşmak istiyorum ama kafanıza bir kurşun çakmadan beni dinlemeniz zor gibi görünüyor." Cümlelerindeki kinaye ve tehdit öyle barizdi ki, üstelik bunu sanki bir garsondan kahve rica eder gibi nazik şekilde söyleyişi kızı daha da sinirlendirmişti.

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)Kde žijí příběhy. Začni objevovat