Bölüm 30

173 21 190
                                    

Sam ve Dean dışarıda Diana'yı beklerken telefondaki Bobby ile son kontrolleri yapıyorlardı. Sam'in sesinden Bobby'nin nasihat istemediği belliydi.

Her şeyin gerçek gibi görünmesi gerekiyordu, her zaman yaptıkları bir şeydi bu ama bu sefer daha dikkatli olmalıydılar.

Sam gözlerini devirip telefonu kapatırken Diana'da kapıda görünmüştü. Siyah takım elbisesi, düzgünce toplanmış at kuyruğu saçı ve hafif makyajıyla tam bir ajan gibi görünüyordu. Bu kadar çabuk hazırlanması ikisini de şaşırtmış olsa da, o Diana'ydı.

Dean: Bir de kadınlar çabuk hazırlanamaz derler.

Diana: Öyle. Gidelim mi? Yapacak çok işimiz var.

Bu ciddilik ikisinin de buz gibi kesilmesine neden olmuştu. On dakika önce koltukta oynaştığı o arsız kızdan eser yoktu şimdi.

Ne olmuştu? Bilmediği ne vardı Dean ve Sam'in?

Sam: Her şey yolunda mı Diana?

Diana: Yok bir şey, sadece biraz gerginim, hepsi bu.

Dean: Emin misin?

Diana: Hadi gidelim. Bobby'i bekletirsek sonu hiç iyi olmayabilir.

Sam: Bu konuda haklısın işte.

Dean anahtarı kontağa yerleştirip isteksiz bir şekilde çevirdi. İmpala'nın bugünkü sesi sanki kıpırdamak istemezcesine öksürür gibiydi. O bile bir terslik olduğunu biliyordu ve belli ki onları sona götürmek istemiyordu.

Bir süre sonra kiliseye gelmişlerdi. Etraf sinir bozucu bir şekilde sessizdi. Arabadan inerken Diana'nın bacakları titriyordu. Böyle hissettiği için utandı, onların fark etmemş olmasını umarak yavaş adımlarla ileremeye başladı.

Sam ve Dean tam arkasındaydı. İkisi de bir şey söylemeseler de gerçek gözlerinin önüne serilmişti. Kan kokusu bir kilometre öteden insanın burnunun deliğini sızlatıyordu sanki.

Yaklaştıkça sesler artıyordu. Çok geçmeden devasa kiliseyi incelemeye koyuldu hepsi. Bordo renkli taş duvarları, oymalı meşe kapısı, renkli camları ve aslan başlı tokmağıyla yakılıp yıkıldığı o 1800'lü yılların izlerini taşıyordu hala.

Gitgide burnundaki yanık kokusu da arttı Diana'nın. Bir zamanlar orada diri diri yakılmışların kokusu muydu bu? Belki de bilinç altı bir oyun oynuyordu ona.

Nedensiz bir şekilde üzüntü hissetti onlar için Diana. Damon'ı tanımadan önce onlar hakkında böyle hissedemeyeceğini de biliyordu ya, kabul etmek istemiyordu.

Diana farkında olmasa da, bir süredir öylece duruyordu merdivenlerin başında. Dean'ın dokunuşu ve seslenmesiyle irkildi.

Dean: Bir sorun mu var?

Diana: Hayır dedim ya. Kolay olmayacağını biliyordum, aslında hazırlıklıydım ama bilemiyorum.

Sam: Sorun değil, seni anlıyoruz.

Diana'nın bakışlarındaki öfke Sam'i korkutmuştu. Ona kimse korkak muamelesi yapamazdı. Sam'in amacı bu olmasa da, Diana öyle anlamıştı bir kere.

Diana: Ben korkak değilim.

Sam: Öyle demek istemedim.

Dean: Tamam uzatmayın. Daha fazla dikkat çekmeden içeri girelim.

Kapıyı aralayıp sırayla içeri girdiler. Şerif Forbes ve birkaç adamı onları bekliyor, dikkatli bakışlarla da hareketlerini inceliyorlardı.

RUH İKİZİ (DEAN WINCHESTER)Där berättelser lever. Upptäck nu