29.bölüm

1K 93 88
                                    

Bugün güne Çağrıdan gelen güzel bir mesajla başlamıştım, daha gözlerim yarım açıkken okumuş olduğum mesaj, yataktan fırlamama sebep olmuştu. Hemen elimi yüzümü yıkayıp kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Fatma ve babam henüz uyanmamıştı, bir yandan kahvaltı hazırlıyor, bir yandan şarkılar mırıldanıyordum. Tamamen bir tüy gibi uçuyordum havada. Bu hafta sonu Çağrı beni istemeye gelecekti, hem çok endişeli, hem de çok heyecanlıydım. Kahvaltı hazır olur olmaz babamların kapısını tıklayıp seslendim, İçeriden Yusuf'un sesi ve Fatmanın kıpırtısı duyuluyordu. Ben sofrayı tamamen kurunca babam başta olmak üzere hepsi sofraya gelmişti. Bende ki heyecanı fark eden Fatma, kaş göz yapıp ne olduğunu soruyordu. Ben ise sadece sırıtıp duruyordum. Babam kahvaltıya odaklanmış henüz bendeki garipliği fark edememişti ama ben daha fazla dayanamayıp konuya girmiştim.

-Babacığım sana sormam gereken bir şey var?

-Buyur kızım sor bakalım?

Babam gayet sakin ve ılımlı bir şekilde bana bakıyordu, benim ise içim içime sığmıyordu. Fatma da meraklı gözlerle elindeki çay bardağını bırakıp gözlerini bana dikmişti. Ben içime doğan ufak bir utanma hissi ile başımı sofraya eğip konuşmaya başlamıştım.

-Baba eğer bu hafta sonu müsadeniz olursa kıymetli bir konuğumuz olacak.

(kıymetli de nerden çıktı be Sümeyye, cümleyi kurdun bide üstüne bal döktün. Eh be mübarek gir şimdi utançtan yerin dibine bakalım)

Kıpkırmızı olan yüzümü neredeyse sofradaki Çatal da görebiliyordum. Fatmanın gözleri kocaman olmuş ağzı çoktan kulaklarına doğru yol almıştı. Babam ise 10 15 saniye sessiz kalıp keskin bir cümleyle beni hem çok mutlu etti, hem de soktuğu yerin dibinden çıkarıp tekrar sokmuştu.

-Bu kadar kıymetli misafire yok denir mi? Gelsin buyursun tabi ki?

Fatma ise bu kez dişleri görünene kadar gülmüş ve bu yüzden eliyle ağzını kapatma isteği duymuştu. Ben yavaşça lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve olanları idrak etmeye çalışıyordum. Lavabodan çıkarken babam da işe gitmek için ayakkabılarını giyiyordu. Fatma da kucağında Yusufla babamı yolcu ediyordu. Babam kapıdan çıkar çıkmak,Fatma bastı bir zılgıt, bizim buralarda sevinçten, üzüntüden zılgıt çekilir. Ben şaşkın gözlerle Fatmaya bakarken Fatma güle oynaya, düğünümüz varrrr... Diye bağırıyordu. Onu öyle görünce gülmeden edemedim, sonra oda gülünce karşılıklı kahkahalar atıp gözümüzden yaş gelene kadar gülüyorduk. Yerde bize eşlik etmeye çalışan Yusuf ise annesinin ayağından tutup kalkmış öne arkaya sallanarak ayakta kalmaya çalışıyordu. Onu sevinçle kucaklayıp hızlıca dönmeye başladım ve gülücükler saçan Yusuf'u öpücük yağmuruna tutmuştum.

Fatma ile beraber ortalığı toparlayıp işimizi bitirdikten sonra güzel bir kahve eşliğinde sohbet edelim dedik, ben mutfağa kahve yapmaya, Fatma da Yusuf'u uyutmak için beşiğine götürmüştü. Kahveler hazır olduğunda ikimizde salona geçtik. Fatma sabahki haline göre daha sakin bir tavırla konuşmaya başladı.

-Sümeyye senin adına o kadar mutluyum ki anlatamam. İnan şuan da en az senin kadar heyecanlıyım elim ayağım birbirine dolaşıyor.

Gözlerim dolmuş içim böyle cız etmişti.

-Ya Fatma sen çok iyisin, iyi ki yanımdasın, iyi ki varsın.

-Sen de iyi ki varsın. Söyle bakalım neler hissediyorsun?

İçimdeki hisleri nasıl dile dökeceğimi bilmiyordum, dile dökülecek türden değildi çünkü, ellerimle yüzümü kapatıp olanlara kendimi inandırmaya çalıştım.

-Fatma inan bu nasıl ifade edilir bilmiyorum ama, böyle ben bende değilim sanki. Derin bir uykudayım gibi.

Fatma yan koltuktan uzanıp eliyle ufak bir çimdik attı koluma.

AŞK-I ÇAĞRI Where stories live. Discover now