3.bölüm

2.3K 200 21
                                    

Yerde her yeri kan içinde olan Murat abi konuşmaya çalışıyor ama gücü bir ses çıkarmaya bile yetmiyordu. Birisinin getirip buraya attığı her halinden belliydi. Ne ayağında yürüyüp gelecek bir ayakkabısı, ne de vücudunu taşıyabilecek gücü vardı.

Ne yapacağımı bilemiyordum, ellerim ayaklarım buz kesmişti. Şoktaydım resmen, öylece bakıyordum sadece. Yavaşça yerde yatan murat abiye doğru eğildim duyabilir miyim diye ama çoktan gözleri kapanmıştı.

Allah'ım sen benim yar ve yardımcım ol, ne olursun bana güç kuvvet ver. Biraz kendimi cesaretlendirip ona yavaşça dokundum ama tepki vermedi. Daha da korkmaya başladım ve ona iyice yaklaşıp kulağına doğru titreyen sesimle:

-Murat abi, iyi misin?

(bir şeyler mırıldandı)

-Beni duyuyorsan bir işaret göster.

Yavaşça işaret parmağını oynattı. Çok şükür bilinci yerindeydi ama ben böyle aptal gibi durmaya devam edersem çok da iyi olmayacaktı. Aklım durmuştu resmen, eğilmiş boş boş Murat Abi'ye bakıyordum. Murat Abi'nin eline düşen göz yaşımla ağladığımı fark ettim. Ben kolay kolay ağlamazdım. Gerçekten kendimi çaresiz hissediyordum.

İçeriye girip babamı çağırmalıydım ama bu olay umduğumdan daha kötü görünüyordu. Babam bu olaya karşı çok da anlayışlı olamayabilirdi çünkü en korktuğu şey benim kötü işlere bulaşmamdı. O yüzden hiç yanından ayırmadı beni.
Bunları öğrense bana çok ama çok kızar ve Melek'le görüşmemize asla izin vermezdi. Hatta burdan taşınırdı bile. Ben küçükken, komşumuz karısını aldatıyor diye taşınmıştık. Beni sokak arkadaşlarımdan ayırdığı için çok kızmıştım babama. Benim için uygun bir ortam olmadığını söylemişti ama anlamamıştım. Oysa şimdi anlıyorum benim hayatımı ne kadar önemsediğini.

Aklıma gelen tek bir seçenek vardı ve onu yapmaktan başka çarem yoktu. İçeri gidip önce babamların hala uyuduğunda emin oldum. Gizlice babamın telefonunu alıp ezberimde olan Sevda hocamın numarasını tuşladım.

Sevda öğretmen bizim ilkokul öğretmenimizdi. Melek ve beni çok severdi, bizde onu çok severdik. Yıllar geçmesine rağmen hala görüşürüz. Sanki o bizim annemiz, bizde onun öz kızlarıydık. Hiç evlenmemiş 37 yaşında bir bayandı. O kadar mükemmeldi ki onu her gördüğümde gerçekten annemi gördüğümü hissederdim. Belki de o kadar sevmemin nedeni buydu.

Numarayı yazarken bir yandan neler diyeceğimi düşünüyordum. Gecenin bu vakti belki de açmayacaktı telefonu ve tahmin ettiğim gibi de açmadı.

Telefon elimde, kapıdaki Murat Abi'yi kontrol etmeye gittim. Çok daha kötü görünüyordu. Kendi kendime dövünmeye başladım: Sümeyye sen ne yapacaksın şimdi?

Aklıma onu odama götürüp pansuman etmek geldi ama bu çok tehlikeliydi.Peki ne yapacaktım şimdi ben?

Telefonun ekranında Sevda hocanın numarasını görünce, sanki bütün korkularım gitti. Bir an melekler kapladı etrafımı. Hemen açtım telefonu:

-Alo kimsiniz?

Sesimi kısarak:

-Ben Sümeyye hocam, Sümeyye Ertürk

-Sümeyye kızım sen misin?

Bana sanki annemmiş gibi kızım demesi bir an gözlerimi doldurdu.

-evet hocam benim. Kusura bakmayın rahatsız ettim bu saatte.

-estağfurullah kızım. Hayrola inşallah bir sıkıntı mı var

-evet hocam yardımınıza ihtiyacım var.

-ne oldu Sümeyye sesin çok kötü geliyor.

-hocam çok karışık bir şeyler oldu acilen bizim eve gelebilir misiniz hemen ama

AŞK-I ÇAĞRI Where stories live. Discover now