🌿 1. BÖLÜM 🌿

Start from the beginning
                                    

Bakışları daha sonrasından aynadaki diğer yansımaya kaydı, annesine. Annesinin de kahveliklerinde acı kendisini belli ediyordu. Annesinin de yüzü kendisinin ki gibiydi. İki yaralı kalp acılarını birbirlerine sarılarak gidermeye çalışır, gözyaşlarını birbirlerinin omuzlarına akıtırlardı. Daha çok, genç kız annesinin göğsünde ağlar, annesinin şefkatli bir şekilde saçlarını okşayışıyla acılarını bir nebze unuturdu. Unutmak mümkün olmadığını bildiği halde, unutmaya çalışırdı.

Annesi Ayşe hanım kızının acı dolu bakışlarına, gözyaşlarına daha fazla dayanamayıp akıttı gözyaşlarını. Hak etmiyordu canının cananı bu olanları. Kendi geçmişinden kalan geleceği kızının da acı çekmesine sebep oluyordu. Kalbi yeniden acı verici bir şekilde burkuldu ve bunun eşliğinde odadan çıktı.

Yaprak annesinin de gözyaşları eşliğinde odasından çıkmasından sonra gerisin geri tek kişilik eski yatağına oturup ayaklarını uzattı. Düşünmek istemiyordu artık. Geleceğini çoktandır karanlığa mahkum etmişti zaten. Daha fazla düşünüp de yeniden kendi canını acı çekmek istemedi.

Yatağının yanında bulunan küçük krem komodinin üzerindeki gece lambasının yanındaki kalın kitabını alıp kaldığı yerden okumaya devam etti. Kitap okuyarak acılarını bir nebze unutuyordu. Her bir kitapta başka kapılar aralıyordu özgürce.

Tek özgürlüğünü kitaplarla karşılıyordu. Kitapları da ayda bir kere mahallenin muhtarı olan Vehbi amcanın kızı Sibel getiriyordu. Onun sayesinde bir çok kitap okuyordu. Okuduklarını geldiği zaman ona geri verip yeni kitapları alıyordu. Tabi bunlardan babasının haberi yoktu. Eğer haberi olsa saniyesine bu değerli hazineleri yırtar atardı. Bir keresinde abisi yakalamıştı camdan kitapları değiştirirken ve korkmuştu ama korktuğu başına gelmemiş, abisi hiçbir şey demeden yoluna devam etmişti.

Bazen romanlardaki karakterleri de kıskanmıyor değildi. Aslında kıskanç bir yapıya sahip değildi ama imrenmeden de edemiyordu. Daha iki gece önce bitirdiği romanda küçük kız çocuğunu kıskanmıştı içten içe. Küçük kız çocuğunun babasıyla olan muhabbetlerini, atışmalarını, tatlı saklanan çok kadını... Babanın da küçük kız çocuğuna değer verişini, her zaman sarılıp öpmesini, gülümsemesi, saçlarını okşamasını, sevgisini gösterip dile getirmesini... Birbirlerine sataşmalarını... Elinde olmayan sebeplerden kıskanıyordu genç kız. Bunların onda birini bile yaşayamamıştı. Babasının bir kere bile kendisine sarılmasını, konuştuğu görmemiş bunu bırak kendisine tebessüm bile hediye etmemişti. Oysa küçükte olsa bir tebessüm genç kız için dünya değerinde bir hediyeye eşdeğerdi. Daldığı düşüncelerden annesinin kapıyı tıklayıp içeri girmesiyle son vermişti.

Elinde ki kahvaltı tepsiyle genç kızın yatağının kenarına oturdu Ayşe hanım. Kızının elindeki kitabı alıp ayracını kaldığı sayfanın arasına koyup komodinin üzerine koydu. Kızının günden güne çöküşünü izlemek canından can götürüyordu adeta. Bu yaşadıklarına bir son vermek istiyordu ama elinden de bir şey gelmiyordu. O lanet adamdan kurtulamıyordu.

Yaprak annesinin kahvaltı tepsisiyle yatağına oturmasıyla acı bir şekilde gülümsemişti. Bu yaşadıklarından dolayı iştahı yok denecek kadar azdı. Ne yemek istiyordu ne de yaşamak. Nefes almasının tek sebebi vardı o da hiç şüphesiz annesiydi. Biliyordu ki annesi de olmasa yaşayamazdı bu acımasız dünya da. Bunca acıyı çekmez, gözyaşı dökmez, hayal kurmazdı ve en önemlisi kendi sonunu kendi getirirdi. Bu düşünceler eşliğinde annesine baktı ve elindeki tepsiyi alıp istemese de yemek için dizlerinin üzerine koydu. Annesinin kendisine beklenti içinde bakmasına dayanamayarak eline çatalı alarak küçük bir parça peynire batırdı ve ağzına attı. O küçücük peynir resmen ağzında büyüyor ve yutmakta zorlanıyordu. Zorda da olsa peyniri yutabildikten sonra annesine doğru eğilerek yanağında öptü sevgiyle. Bu genç kızın ' teşekkür ederim ' in göstergesiydi.

 KABULLENİŞ Where stories live. Discover now