*
günler geçiyor, jaebeom'un öğretmenini düşünmediği bir dakika bile olmuyordu.
jaebeom başını masanın üzerindeki kollarına yaslamış, cam kenarında oturmanın avantajıyla gökyüzünü izliyordu. aklında tek bir yüz vardı. o nadir sıcak gülümseme, zarif parmaklar ve eşsiz aura. iç çekerek gözlerini kapattı. park jinyoung, jaebeom'un kafasındaki karanlığın içerisinden parlıyordu.
omzuna dokunan belli belirsiz parmaklar yüzünden söylenerek kafasını kaldırdı. tanımadığı birisi, ona park jinyoung'un öğretmenler odasında onu beklediğini söylüyordu. jaebeom kaşlarını çattı. bu çocuk dalga mı geçiyordu?
yabancı olan sadece omuz silkip gitmesi gerektiğini söylemekle yetindi. jaebeom gerçekten onu çağırmış olduğunu düşününce garip hissediyordu. neden, neden yapsın bunu?
gergin bir şekilde yerinden kalkıp aşağı katta bulunan öğretmenler odasına yöneldi. çocuğun söyledikleri doğruysa biraz sonra onu tekrar görecekti. sınıftan fazla çıkmadığı için onu sadece ara sıra görebiliyordu. onunla konuşmak için özel olarak çağırılmış olma düşüncesi kalbinin teklemesine yetmişti bile.
merakla dudaklarını ısırırken öğretmenler odasına girdi. birkaç kişi kafasını çevirip ona bakarken, jaebeom sadece onu arıyordu. değerli öğretmenini, başlı başına sanat olan insanı, günlerdir aklından çıkmayanı ve kafasını karıştıranı.
onu göremediği için hayal kırıklığıyla duraksadı. birileri onunla dalga geçiyor olmalıydı. sahi, neden onu çağıracağını düşünmüştü ki? kendine kızdı. tam bir umutsuz vakaydı.
o sırada arkadaki ufak kısımdan çıkan öğretmenini fark etmedi. jinyoung onu gördüğünde dikkat etmeyenlerin fark edemeyeceği, ufak bir tebessüm sunmuştu. kararlı adımlarıyla jaebeom'un yanına ulaşıp elini omzuna koydu.
dolu gözleri yere sabitlenmiş jaebeom, aldığı koku ve hissettiği el yüzünden yerinden sıçramıştı. kocaman açılmış gözleri fazla geçmeden öğretmenini buldu.
jaebeom'un dolu gözlerini fark eden jinyoung kaşlarını çattı. ilgili sesiyle konuşmaya başladığında, etrafındaki öğretmenlerin şaşırmasına ve onlara garip garip bakmasına sebep oldu.
"tanrım... jaebeom, neyin var?"
jaebeom hızlıca bir adım geri çekilip gözlerini sildi. jinyoung buradaydı. burnunu çekip gözlerini kurulayabildiğini umdu. "beni mi çağırmıştınız, efendim?"
jinyoung tereddütle başını salladı. jaebeom hakkında endişelenmişti. en sevdiği öğrencisinin iyi olmasını isterdi elbette. "sadece yarın dersimizi bahçede yapacağımızı söylemek istemiştim. sınıfa iletebilir misin?"
jaebeom uysalca başını sallamakla yetindi. gerçekten onu çağırmıştı. siniri hızlıca yatışırken gözlerine büyük bir heves yerleşmişti. başka bir şey söylemek yerine, daha sonra pişman olmamak için park jinyoung'un gözlerine baktı. herkesin soğuk olduğunu söylediği ama jaebeom'a sıcacık hissettiren gözler.
öğrencisindeki bu ani değişimi anlamlandıramayan jinyoung söylecek bir şeyler arıyordu. aslında, onun iyi olduğuna emin olmadan göndermek istemiyordu. onu gözleri dolu görmek çok kötü hissettirmişti. "bir sorunun varsa dinleyebileceğimi bilmeni isterim, jaebeom."
kahvenin en güzel tonu gözlerde kaybolmuş jaebeom duydukları yüzünden gözlerini kırpıştırdı. insanlar park jinyoung'u nasıl bu kadar yanlış tanımıştı? ya da jinyoung jaebeom'a daha farklı mı davranıyordu? jaebeom aklındaki soruları sonraya ertelemeye çalıştı ve minnettarlıkla gülümsedi. "teşekkür ederim, efendim. anlatmam gerekirse sizi bulmayı deneyeceğim."
jinyoung aldığı cevapla tatmin olmuş şekilde gülümsedi. jaebeom'un omzunu hafifçe sıktı. "kendine iyi bak. değerli öğrencimi kaybetmek istemem,"
başka bir şey söylemeye zaman kalmadan, jinyoung çoktan dışarı çıkmıştı. jaebeom diğer öğretmenlerin kötü bakışları arasında, duyduklarını sindirmeye çalışırken yavaş adımlarla dışarı çıktı.
park jinyoung neyin peşindeydi? neden ona bu kadar iyi davranıyordu? jaebeom, herkese karşı böyle mi olduğunu çok merak etti. onu koridorda öğrencileriyle gülüşerek konuşurken hayal ettiğinde, kıskançlık güçlüce kalbini yakıyordu. başını iki yana salladı. öyle olmadığını umuyordu. emin olmak için gözlem yapacaktı.
değerli dedi, diye düşündü jaebeom. farklı mıydı? özel miydi? hem de park jinyoung için? şaşkın şekilde gülümserken kendi kendine konuştu.
"yanlış bir şeyler var ama bu çok hoşuma gidiyor,"
YOU ARE READING
with click, click, it flashed | jjp'
Fanfictionlim jaebeom, kibirli öğretmenlerinin peşinde koşan tek öğrenci değildi. ama o, park jinyoung'un ifadesiz yüzünde ufak bir tebessüm belirmesini sağlayabilecek tek kişiydi.
