lim jaebeom, kibirli öğretmenlerinin peşinde koşan tek öğrenci değildi. ama o, park jinyoung'un ifadesiz yüzünde ufak bir tebessüm belirmesini sağlayabilecek tek kişiydi.
sınıf yeterince gürültülü değilmiş gibi, kızlar toplanmış, yeni gelecek öğretmenin dedikodusunu yapıyorlardı. yakışıklı mıymış? gözlük mü kullanıyormuş? kaç yaşındaymış? evli miymiş?
soruların ve söylentilerin sonu gelmeyecekti. jaebeom bütün bu gürültüye kulaklarını tıkamaya çalışarak defterine bir şeyler karalıyordu. yeni gelecek resim öğretmenlerinin yaşıyla, görünüşüyle ilgilenmiyordu. jaebeom sadece sanat düşkünüydü. çizgileri kağıda dökmek, boyaları karıştırmak tek arzusuydu.
lisedeki son senesinin başlarındaydı. ilk üç haftayı geride bırakmışlardı ve okul ancak yeni bir öğretmen bulabilmişti. jaebeom'un okuldan tek keyif aldığı zamanlar, resim dersleriydi. üç haftadır bundan mahrum kaldığı için de gayet gergindi haliyle.
en azından artık bir öğretmenimiz var diye düşündü. çatık kaşları biraz olsun gevşemişti. yarınki dersleri için heyecanlanmaya başlayabilirdi bile.
bu sırada park jinyoung, elinde çantası, başı dik, kararlı adımlarla öğretmenler odasına yürüyordu. kimse yanına yaklaşmaya cesaret edemiyordu. kız öğrenciler uzaktan hayranlıkla onu izlerken bütün kibriyle öğretmenler odasına girdi.
o kendine ait ufak masaya geçerken arkasından fısıldaşanlardan haberdardı. umursamadı. jinyoung'un tek istediği, hayattaki tek gayesi haline gelmiş sanatı daha fazla insana anlatmaktı.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.