1'

217 31 1
                                        

*

sınıfın kapısı tam zamanında açıldı. park jinyoung bütün asaletiyle içeri girip öğrencilerine mesafeli bir selam verdi. resim sınıfını beğenmişti. u şeklinde dizilmiş masalar sayesinde bütün öğrencilerini görebiliyordu.

çantasını masasına bıraktı. soğuk bakışları henüz tanışmadığı öğrencilerin üzerinde gezinirken masanın önüne geçip basit ahşaba yaslandı. kollarını göğsünde bağladı ve boğazını temizledi. işte her şey başlıyordu.

"benden önce dedikodular gelmiş olmalı. çoktan bildiğinizi düşünüyorum ama yine de baştan alalım. park jinyoung, iki yıldır öğretmenlik yapıyorum. bu derste,"

zarif parmaklarıyla kemik gözlüğünü düzeltti. "sanatı anlamanız ve içselleştirmeniz için çalışacağız. hepinizi çizgileriniz ile tanıyacağım. sanata odaklanın, geri kalanı pek önemli değil."

konuşmayı bırakıp tahtaya yöneldi. ondan beklenecek düzgün bir el yazısıyla tahtaya yazmaya başladı. "bugünün konusu,"

kalemi kenara bıraktığında tahtada 'okuldaki en sevdiğiniz anı basitçe kağıda geçirin, (tanışma günü)' yazıyordu. masasına dönerken mırıldandı. "bugün yorum ve düzeltme yerine sadece gözlem yapacağım. içinizden geldiği gibi çizin lütfen."

mesafeli sesi bir süreliğine kesilirken başını önündeki deftere eğmiş gerekli yerleri dolduruyordu.

bu sırada, şaşkınlık içerisinde kendisini izleyen lim jaebeom'dan habersizdi. kızlar bu soğuk, huysuz adam yüzünden söylenerek kağıtlarına dönerken jaebeom bakışlarını ondan çekemiyordu. daha önce hiçbir öğretmenleri onlarla böyle konuşmamıştı, sanatı böylesine önemsememişti. jaebeom hissettiği şeyin şaşkınlık ve hayranlık mı olduğuna karar veremiyordu.

jinyoung sınıfı kontrol etmek için başını kaldırdığında gözleri jaebeom'un onun üzerindeki kocaman açılmış gözlerini bulmuştu. kibirli bakışları üzerinde hisseden jaebeom, elektrik çarpmışa dönmüştü. telaşla kafasını eğdi. kalemini eline aldığında elleri titremeyi henüz bırakmamıştı. derin bir nefes alırken karalamaya başladı.

pek sık bu tarz şaşkın bakışlara maruz kalan jinyoung dümdüz bakmaktan daha fazlasını yapmadı. ayağa kalkıp gözde defterini eline alırken net bir sesle konuştu. "kağıtların sağ üst kenarına isim yazılmasını istiyorum. sıraların arasında dolaşırken benimle ilgilenmeyin. bütün dikkatinizi kağıda vermenizi istiyorum."

çantasından çıkardığı ufak aleti masanın üzerine bırakıp birkaç ayarlama yaptı. sakin melodi resim sınıfına yayılırken çoğu öğrencinin yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. jaebeom da bunlardan biriydi. yeni öğretmeniyle iyi geçinecekmiş gibi görünüyordu.

suratındaki gülüşü silmeden kağıdına eğildi. üç hafta sonra sonunda bu sınıftaydı. müzikle beraber iyi hissediyordu. ve iyi hissetmesinin bir diğer sebebi, çok büyük ihtimalle park jinyoung'tu.

öğretmenleri sıraların arasında dolaşıp defterine ufak notlar alırken jaebeom arada sırada dağılan dikkatiyle beraber, kağıdına resim sınıfını çiziyordu. öğretmen masasının üzerindeki müziği sağlayan ufak aletle beraber.

dersin sonlarına gelirken jinyoung, jaebeom'un arkasından geçiyordu. sınıfı ve masanın üzerindeki ufak detayı kağıtta görünce, suratında saklamaya çalıştığı varla yok arası bir gülümseme oluştu. sınıf huzurunu bozmamak için sessiz bir yorum yapmaya karar verdi.

kusursuz parmakları hafifçe jaebeom'un geniş omuzlarına dokundu. jaebeom hızlıca arkasını döndüğünde jinyoung'un tek yaptığı baş parmağını yukarı kaldırıp olumlu anlamında kafasını sallamak olmuştu. jaebeom şaşkın bir şekilde başını eğip sessizce teşekkür etti.

park jinyoung kolay kolay bir şeyi beğenmezdi. ama lim jaebeom'un çizgileri oldukça dikkat çekiciydi.

with click, click, it flashed | jjp'Where stories live. Discover now