*
nora koşturarak evin içinde gezerken jaebeom sıkıntıyla saçlarını karıştırdı. yarım saat sonra park jinyoung evine gelecekti. resime ilgisi, jinyoung'un deneyimli ve yetenekli bir öğretmen olması ve jinyoung'un ders ücreti olarak sadece tatlı istemesi üzerine jaebeom dayanamamış ve kabul etmişti. ah, tabii bir de jinyoung'a kapılmış olması vardı.
aynadan bir kez daha kendisine baktı. okuldan geldikten sonra duş almış ve üzerini değiştirmişti. geniş uzun tişörtü ve kargo pantolonu ile her zamanki jaebeom'du işte. uzun saçlarını karıştırıp iç çekti ve kitaplığını oldukça düzgün olmasına rağmen tekrar düzeltmeye başladı. gergin ve heyecanlı hissediyordu. daha önce tek bir arkadaşı bile gelmemişti evine. üstelik şimdi eski öğretmeni ve sevdiği adam evine gelecekti.
kapının sesiyle kalbi yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı. annesi işte olduğu için koşarak kapıyı açmaya gitti. saniyeler içerisinde park jinyoung karşısındaydı. kemik gözlüklerini takmış ve saçlarını dağınık bırakmıştı. tişörtü ve keten pantolonu ütülüydü, ceketi kolundaydı. jaebeom kocaman açtığı gözleriyle hayranlıkla karşısındaki adamı izliyordu. bu sırada aynı şekilde park jinyoung da onu süzüyordu. jaebeom'u okul dışında ilk görüşüydü. jaebeom'u görmek ona her şekilde iyi geliyordu. gülümsedi. jaebeom kendine gelmiş gibi kenara çekildi utanarak. "hoş geldiniz bay park, buyrun lütfen."
jinyoung gülümseyerek içeri geçti sakin adımlarla. "hoş bulduk tatlım, çok hoş görünüyorsun."
jaebeom utançla teşekkür ederken kapıyı kapattı. resmen titriyordu. öğretmeninin bütün dikkati üzerinde gibiydi. odanın kapısında duran nora'yı görünce gülümsedi ikisi de. jaebeom biraz daha hızlı yürüyüp nora'yı kucağına aldı ve jinyoung'a yaklaştı. "nora'm, bay park'a merhaba diyecek misin?"
nora miyavladığında jinyoung kıkırdamış ve yavaşça nora'nın başını sevmişti. nora memnuniyetle gözlerini kapattığında jinyoung mırıldandı. "uslu kedi,"
jaebeom öğretmeni bunu kendisine demiş gibi kıpkırmızı olmuştu. nora miyavlayarak jaebeom'un kucağından kurtulurken jaebeom başını öne eğdi yüzünü saklamaya çalışarak. jinyoung aralarındaki engelin de kalkmasıyla öğrencisine bir adım daha yaklaştı. uzun parmaklarıyla nazikçe jaebom'un çenesini kavrayıp başını kaldırdı ve gözlerine baktı. jaebeom bayılacak gibi hissediyordu. ikisinin gözleri de tatlarını merak ettikleri dudaklara kaydı. jinyoung kendini hızlı topladı. içinde kopan fırtınaya rağmen jaebeom'un yanağını sevdi sakince. jaebeom'un tek yapabildiği her şeyi aklına kazımaya çalışmaktı.
"boyalarla oynamaya hazır mısın beom-ah?" jinyoung'un sorusu karşısında jaebeom gözlerine bakarak başını sallamıştı. öğretmeni memnunca gülümseyip elini jaebeom'un boynuna ve oradan da omzuna kaydırdı. rahatlatmak ister gibi nazikçe ovdu öğrencisinin omzunu. jaebeom derin bir nefes alıp odasına girdi. öğretmeni gelmeden eşyalarını hazırlamıştı bile. jinyoung da vakit kaybetmeden yanında getirdiği önemli şeyleri çıkardı. daha sonra sessizce sandalyeye oturup jaebeom'un parmaklarını kavradı ve onu kendine çekti. jaebeom şaşkınlıkla ona bakarken kıkırdadı. "kucağıma gel tatlım, fırçayı kontrol etmene yardım edeceğim ve sana yakın olmak istiyorum."
jaebeom birkaç saniye içinde kendini jinyoung'un kucağında otururken bulmuştu. sırtı öğretmeninin göğsüne yaslıydı. olanları sindirmeye çalışırken titreyen elleriyle fırçalarından birini eline aldı.
jinyoung huzurlu hissediyordu. bir kolunu jaebeom'un ince beline sarıp çalışacakları kağıdı önlerine çekti. kendi fırçasını ıslatırken kucağında kıpırdanan jaebeom'un çekingen sesini duydu. "bay park, sizi birkaç gündür okulda görmüyorum. herkes ortadan kaybolduğunuzu söylüyor zaten. gerçekten istifa mı ettiniz?"
jinyoung olumlu anlamında mırıldanıp yüzünü jaebeom'un açıkta kalan ensesine sürttü. "sana söylemiştim bebeğim, etik değerler önemli ve hiçbir öğretmen kendi öğrencisine böyle şeyler yapamaz sonuçta. ben artık sadece senin özel derslerinde öğretmenim. ayrıca, bana öyle seslenmek zorunda değilsin, çok resmi değil mi?"
kucağındaki beden sessizce başını salladı. jinyoung'un yaptığı her şey içindeki alevi güçlendiriyordu. derin bir nefes alıp kendini rahat bırakmaya karar verdi. "hyung, artık başlayayım mı?.."
jaebeom'un dediğine kıkırdayan jinyoung onu biraz daha kendine çekti ve öğrencisini şimdilik sadece kelimelerle yönlendirmeye başladı. jaebeom'un yeri rahattı, jinyoung huzurluydu ve ikisi de yaptıkları şeyden memnundu.
bir süre sonra jinyoung sadece jaebeom'un omzuna yaslanmış ve fırçanın hareketlerini izlemeye başlamıştı. jinyoung sadece teknik detayları anlatıyordu, jaebeom kendi başına fazlaca yetenekliydi. odadaki ses iki adamın ve nora'nın nefesleri, bir de jinyoung'un açtığı rahatlatıcı piyano sesinden ibaretti. jinyoung fazla bile beklediğini düşünüyordu. jaebeom'un boynuna ufak bir öpücük bıraktı. "seni seviyorum lim jaebeom, senin beni sevdiğin gibi."
KAMU SEDANG MEMBACA
with click, click, it flashed | jjp'
Fiksi Penggemarlim jaebeom, kibirli öğretmenlerinin peşinde koşan tek öğrenci değildi. ama o, park jinyoung'un ifadesiz yüzünde ufak bir tebessüm belirmesini sağlayabilecek tek kişiydi.
