40. BÖLÜM: "Kabus"

Start from the beginning
                                    

-Tövbe de kızım, ağzından yel alsın." Limonatasından birkaç uzun yudum alıp dudaklarını yaladı. "Bekarlık sultanlıktır, ben almayayım, alana da mani olmayayım." Bunu derken Rüzgar'ın bahçeye girdiğini görünce zamanlamaya içinden güldü.

-Annem haklı o zaman, sen bu gidişle evlenmezsin de..." Söylediği cümleyle istemsizce açık kahve gözleri yanlarına gelen Rüzgar'dan Çiçek'e çevrildi. Eğer bilseydi... Ağabeyinin evli olduğunu bilseydi, tepkisi ne olurdu Allah bilir. Aldırmamaya çalışarak dudak kıvırdı.

-Bir kural da getiriyorum, ben evlenene kadar ne sen ne Arda evlenemezsiniz." Sarışının kaşları havalanınca, saçlarını karıştırdı. "Hiç bakma öyle! Büyüğünüz varken size mi düştü küçük sarı?" Eva saçıyla uğraşırken kızın hemen arkasında olan Rüzgar'a göz kırptı ama cadı bunu görmemişti.

-O zaman desene sonsuza kadar bekar kalacağım kesi..." Saçını tek eliyle düzelttiği sırada başını kaldırırken Rüzgarla göz göze geldi ve anında ayağa kalktı. "Canıım.." aklına Alp'in orada olduğu da gelince başını istemsizce ağabeyine çevirdi ama Alp kaşlarını kaldırarak ayaklandı.

-Sıçtınız keyfimin içine zaten geçin..." yanından geçip gidecekken koluna vurdu Rüzgar'ın. "Konuşalım bi' ara Rüz." Eva, istemsizce gözlerini ikisi arasında gezdirirken Rüzgar son zamanlardaki keyifsiz halinin aksine içten bir şekilde gülümseyip baş salladı.

-Konuşalım." Kıvanç yanlarından uzaklaştığı an, elindeki limonatayı hamağın hemen yanındaki kütük şeklindeki ufak masaya koydu ve hızla Rüzgar'a sarıldı Çiçek. Belini saran ellerin sahibine kendini iyice yaslarken kokusunu içine çekti.

-Yüzün gülüyor..." dedi mırıltıyla, sarılmaları sonlansa bile belindeki eller gitmezken. "Tutkuyla aranız düzeldi mi?" Genç adam, keyifle başını aşağı yukarı sallarken, Eva'nın da yüzündeki tebessüm genişlemişti.

Alp, salona geçen cam kapıyı açarken, bir an başını çevirip ikisine baktı. Bu onu duraksatmıştı, aslında baktığı tabloda hayatın yan yana getirdiği bambaşka acılar vardı.

Rüzgar, hastalığı yüzünden hayatla olan mücadele etmesi yetmezmiş gibi çevresinde -kendisi de dahil- herkesin yükünü üstleniyordu. Buna rağmen mükemmel bir insandı ve kendisine harika bir dost olmuş, sırdaşlık konusunda çağ atlamıştı.

Eva, zamanında yaşadığı o acılara, üvey babasının tacizlerine, hayatta tek kimsesi olan annesinin sevgisizliğine, o tek kişinin ölümüne, Dimitri denen adi psikopatın işkencelerine rağmen hayata karşı hep iyimser biri olarak kalabilmişti. Sevgi dolu, güvenilir ve sessiz sakin biri... Tam da herkesin isteyeceği türden. Çevresindeki her insana verdiği o tebessüm, istemsizce oluşan bir şeydi.

Ve şimdi ikisi o kadar şeyi atlatmış yan yana hamakta oturup birbirilerine derin derin bakarken o kadar güzel görünüyordu ki Alp'in ister istemez dudakları iki yana gerildi. El ele göz göze oturmuş bir şeylerden konuşmaya başlamışlardı ve Eva hiçbir zaman olamayacağı kadar mutlu görünürken, başını sol omzuna doğru yatırmış yüzünde koca sırıtmayla Rüzgar'ı dinliyordu.

-Oooo aşk dizileri izleyen kızlara dönmüşüz?!!" Aniden yanında biten Arda yüzünden bir anlık irkilirken gözlerini onlardan alıp kardeşine çevirdi ve dik dik bakmaya başladı.

-Dua et bugün burada ilk gecem de çok enerjim yok, yarın kahvaltıda alıcam façanı." Arda yüzünü buruşturup "vivivi" gibi bir hareket yaparken ona aldırmadan ilerledi ve önüne çıkan annesinin yanağına bir öpücük kondurup odasına gitmek üzere merdivenlere yöneldi.

Ne olursa olsun, insanın bir ailesinin hep orada, kendisi için olacağını bilmesi kadar güzeli yoktu. Üstelik bu Alp'e o anda en iyi gelebilecek tek şeydi.

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)Where stories live. Discover now