BÖLÜM 14

14.9K 774 24
                                    

Hemşire ertesi sabah, Ilgaz'ın odasına girdiğinde gördüğü manzaradan çok etkilenmişti. Bir zamanlar oda genç olmuştu. Bu iki genci görünce eşiyle yaşadığı günler gelmişti aklına. Ilgaz, ve Melek, hasta yatağında birbirlerine sarılmış halde uyuyorlardı.
Meleğin başı Ilgaz'ın göğsünün üstünde. Ilgaz'ın  eli ise kızın karnının üstündeydi. Kadın bir süre hayranlıkla  onları izledi.
Emel, Hemşire yıllardır bu hastanede çalışıyor ve Ilgaz'ı da çok iyi  tanıyordu. Yıllardır bir çok hastalıkla mücadele eden Ilgaz'ın bu hali kadının duygulanmasına sebep olmuştu. Bu güne kadar tek bir sevgilisi bile olmayan genç adamın aşık olmasına da ayrıca  çok sevinmişti. Meleğin yüzünü görür görmez onun iyi bir kız olduğunu anlamıştı zaten. Ilgaz, acil müdahale odasındayken kızın çektiği acıyı gözüyle görmüştü kadın
Şu an Ilgaz'ın tansiyonuna ateşine bakması gerekiyordu ama onların rahatını bozmak da  istemiyordu.
Hemşire kapıda dikilip bu iki güzel yüreğe bakarken kontrol için odaya Ilgaz'ın doktoru  geldi.
Doktor odaya girdiğinde hemşirenin kapının yanında dikildiğini gördü.
Hemşirenin yanına gelip, baktığı yöne baktığında ise Ilgaz ve Meleği gördü.
Hayatında gördüğü en güzel görüntülerden biriydi şuan karşısında ki görüntü. Doktor da kıyamadı oğlu gibi sevdiği genç adama.
Ilgaz, sevdiği kızla ne kadar da huzurlu uyuyordu. Doktor, hemşire ye bakarak dışarı çıkmasını işaret etti.
Hemşire, dışarı çıkarken kendi de son bir kez daha baktı bu iki güzel insana.
Sonra oda çıktı dışarıya.
Dışarda bekleyen hemşire nin yanına gelerek,
"Emel hemşire bu odaya kimse girip onları rahatsız etmesin.
Kapıya bir güvenlik koy dedi ve kendi odasına yöneldi.
Emel, Hemşire de hemen güvenlik sorumlusunu arayarak Ilgaz Güçlüoğlu nun odasının önüne bir güvenlik koymasını söyledi.
Melek, Ilgaz'ın yanına yatınca önceleri tereddüt etse de  adamın gösterdiği şefkat ve saf sevgi kızı rahatlamıştı.
Melek, sanki kırk yıldır Ilgaz'ın kollarında yatıyor gibi kendini zamanın akışına  bırakmıştı.
Ilgaz, yanında yatmaya çekinen kıza,
"Uyu Meleğim"demişti sadece.
Sonra da Meleği göğsüne yatırıp sıkıca sarılmıştı.  Kızın mis gibi kokan saçlarını koklayarak kendiside hemen uykuya dalmıştı. Kenan Bey, sabah erken saatlerde şirkete gitmişti.
Odasında ki koltuğuna oturmuş dün doktorla yaptığı konuşmayı düşünüyordu.
Doktor, Ilgaz'ın bir an önce böbrek nakli olması gerektiğini söylemişti Kenan Bey'e.
Türkiye deki nakil sıralamasında ona sıra gelmesine daha çok vardı.
Ilgaz, ise asla rüşvet verip öne geçme fikrini ne düşünmüş nede ailesinin düşünmesine izin vermişti.
Ailesinde ve yakın çevresinde herkes test yaptırmıştı.
Cüneyt, hariç hepsinin farklı sağlık sorunları olduğu için Ilgaz a böbrek veremiyorlardı.
Cüneyt'i ise babası engelliyordu hep.
Kenan Bey'e Cüneyt'in de sağlık sorunu olduğunu, Ilgaz'a böbreğini veremeyeceğini söylemişti.
Kenan Bey, gerçekleri bildiği halde hiç bir şey dememişti kardeşine.
Çünkü kardeşine hak vermişti adam.
Hiç kimse evladına bir zarar gelsin istemezdi tabi. Onun için kardeşine kızmıyordu. Kenan Bey, odasında düşüncelere daldığı sırada kapısı çalmaya başladı.
Sonra da açılan kapıdan  içeriye Derman ve oğlu Diyar, girdi.
Diyar, her zaman ki gibi nefretle bakmıştı Kenan Bey'e.
Derman, ise onları karşılamak için ayağa kalkan Kenan Bey e gidip sarıldı dostça. Her zaman en iyi dostu Kenan Bey di adamın. Derman'ı, çok zor durumlardan hep Kenan Bey, kurtarmıştı. Ateşin içinden çekip almıştı onu ve karısını.
Diyar, bunları bilmiyor. Kenan Bey'i suçluyordu hep. Derman, oğluna  her şeyi anlatmak istese de Kenan, buna izin vermiyordu. Çünkü Diyar'ın annesinin ölümünde en büyük hata Derman'ın dı.
Kenan Bey, Diyar'ın bunu öğrenip babasına düşman olmasını istemiyordu.
Kenan Bey ve Derman, konuşurken Diyar, onlardan uzak bir köşede düşüncelere dalmıştı. Diyar, İstanbul'a yola çıkmadan önce Ebru'yla son kez  konuşmuştu. Ebru'ya İstanbul'a gittiğini, bir daha Adana'ya dönmeyeceğini söylemişti genç adam. Kız Diyar'ın söylediklerini duymazdan gelmiş cevap bile vermemişti. Diyar, bunun üzerine sinirlenip kızı duvara sert bir şekilde yaslayarak. Dudaklarına yapışmıştı.
Ebru, onu zorla öpen adama öfkelenip bacağına tekme atarak ondan kurtulmuştu. Sonra da bütün gücüyle suratına  tokatı geçirmişti.
Diyar, hiç beklemediği bu tepki üzerine kızın yüzünde sıkıca tutarak kendine yaklaştırdı.
"Beni iyi dinle Kenan Bey'in kızı" dedi dişlerinin arasından.
"Bu günden sonra yalvarsan, ayaklarıma kapansan bile dönüp sana bakmayacağım. Sen beni kendine yakıştıramadın ya. Şu an dan itibaren sende benim için bir hiçsin.
Benim için başlamadan biten bir hikayesin" demiş ve Ebru'yu orada bırakıp babasının yanına gitmişti.
Diyar'ın ardından yere yığılan kız.
"Aptal!!" diye bağırdı.
"Sen aptalsın Diyar. Sen aptal adamın tekisin. Sana neden öyle davranıyorum zannediyorsun?
Çünkü sen benim babamdan nefret ediyorsun. Çünkü sen benim babama, canıma düşmansın. Babamdan nefret eden onun ölmesini isteyen adamla benim işim olmaz. Bundan sonra sen ve ben. Yer ve gök kadar birbirimizden uzağız" dedi ağlayarak.
Ebru, ta küçük yaşlardan beri Diyar'ın ona olan ilgisini biliyordu aslında.
Başlarda babasının emrinde çalışan adamın oğlu olduğu için onu görmezden gelmişti. Onun yüzüne bile bakmamıştı.
Sonra yıllar geçti Ebru ve  Diyar ikisi de büyüdü.
Diyar, çok yakışıklı bir genç oldu.  Çevrelerinde ki bütün kızlar artık Diyar'ın peşindeydi.
Ebru, kızların Diyar'a olan aşklarını dinlerken kıskançlıktan deliriyordu.
Zamanla oda anlamıştı.
Aslında kendisi de deli gibi aşıktı Diyar'a. Genç adamın maddi durumu Ebru'nun hiç bir zaman umurunda olmamıştı. Diyar'ın babasına olan nefreti en büyük ve tek engeldi onlara. Kenan Bey ve Derman, ise  koyu bir sohbetin içindeydi hala.
Derman, bir kaç gündür yaptığı araştırmalar hakkında bilgi veriyordu Kenan Bey e. Derman'ın bütün araştırmalarının  gösterdiği tek kişi Kenan Bey in kardeşi Kazım dı.
Kenan Bey, inanmak istemese de gerçek buydu. Yıllardır tekerine taş koymaya çalışan adam öz kardeşiydi.
Kazım, ayrıca Ilgaz'a böbrek verecek üç adamı da çok para verip yurt dışına göndermişti. Kenan Bey, duyduklarına inanamamıştı.
Beyninden vurulmuşa dönmüştü adam. Bunlar gerçekmiydi?
Kazım öz yeğenine bu kötülüğü yapmışmıydı?
Derman, kısa süre içinde yapmıştı bu araştırmayı. Her şeyi öğrenip Kenan Bey'e rapor etmişti. İki kardeşin aralarını bozmak istemediği için en ince ayrıntısına kadar da araştırmıştı.
Ama maalesef ki gerçekler böyleydi.
Kenan Bey in kendini ve Ilgaz'ı koruması için gerçekleri bilmesi gerekiyordu.
Kenan Bey, başını koltuğa yaslayarak.
"Neden Derman?" dedi.
"Kardeşim bunca kötülüğü bana neden yaptı? Ben onun çocuklarını kendi çocuklarımdan hiç ayırmamıştım.
Hepsine ayrı ayrı şirketler kurdum.
Hepsini ülkenin sayılı iş adamları arasına soktum. Bunu bana neden yaptı? Öz kardeşim Derman. Benim öz kardeşim. Neden oğlumun iyileşmesini istemiyor?"
"Kenan" dedi  Derman arkadaşına bakarak. "Sebep hiç bir zaman değişmez. Sonuçlar değişebilir ama sebepler değişmez.
Kardeşin elinde olanla yetinmiyor. Daha fazlasını, hatta heşeyi istiyor. Güçlüoğlu ailesinin her şeyini istiyor.
Ilgaz'ın iyileşmesini istemiyor.
Çünkü Ilgaz, eğer iyileşirse şirketlerin başına o geçecek.
Kendi oğulları her zaman Ilgaz'ın yönetimi altında olacak.
Bu yüzden Ilgaz'ın iyi olmasını istemiyor. Ayrıca  ona büyük oğlu Kerem ve diğer oğlu Emre de yardım ediyor. İkiside babaları ne isterse onu yapıyor.
Yalnızca Cüneyt, babasına karşı.
Cüneyt, Ilgaz ve sana bir zarar gelsin istemiyor"
"Biliyorum Derman. Ilgaz'ın yanında yalnızca Cüneyt, olur her zaman.
Ilgaz'ı kendi ağabeyi gibi görür."
"Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun Kenan? Kardeşinle ilgili ne yapacaksın? Ona karşı çok dikkatli olmalısın.
Sanırım kardeşin seni ve Ilgaz'ı bitirmek için elinden geleni yapacak"
"Ben yalnızca oğlum için korkuyorum Derman. Ona bir şey olsun istemiyorum. Hiç bir şekilde ona bir şey olmasına izin veremem zaten.
Bu yüzden oğlun ve sen bundan sonra burda benim ve Ilgaz'ın yanında olacaksın. Adana'daki işlerin başına Kemal gidecek. Sen her zaman tetikte ol Derman. Oğluma bir zarar gelmesine izin verme."
"Merak etme dostum. Senin oğlun benim de oğlum sayılır.
Sende yıllardır Diyar'ı kendi çocuklarından ayırmadın.
Her kim olursa olsun Ilgaz'a zarar veremez. Buna asla izin vermem. Hem Ilgaz, kolay lokma değildir.
Kendini geyet iyi korur merak etme"
Diyar, babası ve Kenan Bey in hararetli hararetli ne konuştuklarını merak ediyordu. Çünkü iki yaşlı kurt sadece kendilerinin duyabileceği ses tonuyla konuşuyorlardı.
Diyar'ında aklında hala sevdiği kız vardı. Ebru'ya seni unutacağım. Bundan sonra yüzüne bile bakmayacağım demişti demesine ama şu an aklında yine Ebru, vardı.
"Bir intikamım bir de senin için yaşıyorum Ebru. Seni unutmaya yemin etmiştim ama anladım ki ben sana mecburum bir tanem.
Bu yüzden sen benim olana kadar hep peşinde olacağım.
Bunu sakın unutma." dedi kendi kendine.
Ilgaz ve Melek, hastane odasında saat ona kadar uyumuştu. Doktoru onları kimsenin rahatsız etmesine izin vermemişti. Melek, uyandığında heryeri uyuşmuş, bütün vücudu tutulmuştu.
Dün gece Ilgaz'ın göğsünün üstüne nasıl yattıysa sabaha kadar da öyle uyumuştu kız.
Ilgaz, ise bir eliyle Melek, yataktan düşmesin diyerek ona sarılırken bir elide kızın karnındaydı.
Melek, bu hallerini fark edince hemen Ilgaz'ın yanından doğruldu.
Meleğin telaşla kalkmasıyla Ilgaz'da uyanmıştı tatlı uykusundan.
Melek, hızlı bir şekilde  yataktan indi.
Çantasından telefonunu çıkarıp saate baktı. Saatin neredeyse on buçuğa gelmek üzere olduğunu gördü.
Bu saate kadar doktor ve hemşire gelmemişmiydi acaba?
Yada geldiler onları o şekilde görüp geri gitmişlerdi. Ilgaz, ise Meleğin yüzü kızarmış halde etrafına bakınmasını gülerek izliyordu.
Kızın bu utangaç ve tatlı hallerine daha fazla sessiz kalamadı.
"Evet Meleğim. Tamda düşündüğün gibi oldu. Hemşire ve doktorum odaya geldi. Bizi uyuyor görünce uyandırıp bizi ayırmaya kıyamadılar.
Bizi öylece bırakıp gittiler.
Bizde bu saate kadar güzelce uyuduk.
Hayatımda uyuduğum en güzel uykuydu" dedi.
Melek, tek kelime bile söylemezken Ilgaz, konuşmaya devam etti.
"Ben böyle uykuları daha çok istiyorum Meleğim.
Onun için en kısa zaman da evlenelim olurmu? Ben senden bir gece bile ayrı yatmak istemiyorum. Hele o güzel kokunu aldıktan sonra asla" dedikten sonra, hemen yataktan kalkıp Meleğin önünde diz çöktü.
Kızın şaşkın bakışları arasında hemen ellerinden tuttu. Sonra da, " Benim le evlenir misin Meleğim? "dedi kızın gözlerine bakarak. Melek, bir kaç dakikadır Ilgaz'ın söylediklerinden kıp kırmızı olmuştu zaten.
Ilgaz, bir anda evlenme teklif edince hiç bir şey söyleyememiş donup kalmıştı. Ilgaz, hiç bir şey söylemeden gözlerine bakan kıza gülümsedi.
" Meleğim, söylesene, yokse benim gibi yakışıklıyı kabul etmeyecek misin?"dedi. Ilgaz'ın söylediklerinden sonra Melek.
" Şeyy, yani, bilemedim ki ne söylenir şimdi?" Ilgaz, diz çökmüş halde beklerken  kızın bu tatlı haline kahkahalar la gülmeye başladı.
"Eğer biraz daha cevap vermezsen bacağımıda kaybedeceğim Meleğim.
Zaten tüm organlarım beni bırakıyor.
Bir de bacaksız kalmayayım"
"Ne diyorsun Ilgaz ya. Böyle şeyler söyleme." "Yalan mı Meleğim. Böbrek desen yok. Kalbimi desen sen aldın.
Bedenim ruhum zaten senin.
Bana bir şey kalmadı"
"Kabul ediyorum"dedi Melek, birden bire. Sonra da Ilgaz'ın yanına  oda diz çöktü.
"Senin le evlenmeyi  kabul ediyorum. Ilgaz Dağı kadar güçlü adam.
Senin le evlenmeyi tabi ki  kabul ediyorum. Bu benim için bir onurdur"
Kızın söyledikleri Ilgaz'ı o kadar mutlu etmişti ki. Sıkıca sarıldı sevdasına. Alnından öptü ve ayağa kalktı. Kalkarken kendisiyle beraber Meleği de kaldırdı.
"Senin için uygunsa hemen bugün nikah işlemlerine başlayalım.
Beraber gidelim nikah dairesine.
Senden bir saniye bile ayrı kalmak istemiyorum."
"Sen nasıl istersen Ilgaz. Sen iste seninle şuan burada evlenirim.
Yalnız önce ailemle konuşmam lazım.
Sende konuş ailenle. Onların da rızalarını alalım. Sonra da senin istediğin gibi hemen nikah işlemlerini başlatırız."
Melek, daha sözünü bitiremeden odanın kapısı aniden açıldı. Odaya Ilgaz'ın amcasının oğlu Kerem, girdi.
Arkasından da nefes nefese kalmış Cüneyt.
"Yapma abi. Rahat bırak Ilgaz ağabeyimi desede Kerem'in öfkeden gözü dönmüştü bir kere.
Kerem, hiç beklemeden öfkeyle Ilgaz'ın üstüne yürüdü.
Daha Ilgaz'a ulaşamadan Melek, geçti önüne. "Sen kimsin be adam!!?" diye bağırdı.
"Kim oluyorsunda izin almadan, kapıyı bile çalmadan giriyorsun odamıza" "Oo küçük gelin. Bakıyorum da hemen sahiplenmişsin bizim hasta ağayı. Meleğin bir şey söyleyeceği sırada Ilgaz, geldi ve Meleği arkasına aldı. Sonra da öfkeli bakışlarını kuzenine çevirdi.
"Söyleyeceklerini bana söyle Kerem" dedi. "Senin baban kendini ne zannediyor Ilgaz?
Ne hakla benim yetkilerimi kısıtlıyor"
,"Babam yetkilerini mi kısıtladı Kerem Bey. Bundan henüz haberim yoktu.  Ama babam bir şey yaptıysa doğrusunu yapmıştır"
"Doğrusunu yapmıştır Öyle mi?
Pardon da baban neye ve kime güveniyor? Sana mı güveniyor yoksa?
Kendine bile hayrı olmayan.
Ömrü hastanelerde geçen hastalıklı oğluna."
Melek, Kerem'in söylediklerini duyunca çıldırmıştı.
Kimse Ilgaz'a böyle bir şey söyleyemezdi.
Ona bu sözleri söyleyen kuzeni olacak adam Ilgaz'ın tırnağı bile olamazdı zaten.
Melek, hemen Ilgaz'ın arkasından dolanıp. Kerem'in karşısına geçti.
Sonra da suratına yumruğu geçirdi.
Melek, öyle hızlı vurmuştu ki.
Kerem, sendeleyerek arkasına düştü.
Attığı yumruktan sonra Meleğin eli de çok acımıştı. Kız elini tutarak yere çöktü. Kerem ise hızla yerden kalkıp yere çöken Meleğin saçından tuttu.
Bunu gören Ilgaz, hızla gelip Kerem'in elinden  Meleği kurtardı.
Sonra da Keremin yakasında tutup kapıya doğru fırlattı.
"Eğer bir daha Meleğe dokunursan kuzen falan demem seni öldürürüm.
Anladın mı Kerem efendi. Sakın bir daha yapma bunu. Bundan sonra Meleğin gölgesine bile yaklaşmayacaksın"
Cüneyt, Kerem'in kolundan tutarak, "Hadi ağabey gidelim burdan" dedi Kerem, onu tutmaya çalışan Cüneyt'i ittirdi ve Ilgaz'a doğru yaklaştı.
"Bundan sonra kork benden Ilgaz.
Çok büyük hata yaptın. Korkunç bir düşman kazandın.
Sen ve senin sadece paranı isteyen bu varoş kızına bundan sonra acımayacağım."
"Ne yapacaksın Kerem?
Ne yapacaksın söyler misin?
Ben buradayım seni bekleyeceğim. Elinden geleni ardına koyma.
Ama sakın Meleğe bulaşayım deme.
Bunu sakın yapma. Melek, benim kırmızı çizgim Kerem.
Onun kılına zarar gelirse taş üstünde taş bırakmam"
"Görüşeceğiz" dedi Kerem.
Sonra da odadan çıkıp gitti.
Cüneyt ise ortalıkta kala kalmıştı.
Bir tarafta kendi ağabeyi.
Diğer tarafta kendi kardeşi gibi sevdiği Ilgaz ağabeyi.
İki arada bi derede kalmıştı genç adam.
Ilgaz, üzgün bir şekilde dikilen Cüneyt'in  yanına gelerek.
"Üzülme Cüneyt. Sen benim öz kardeşim gibisin. Hiç bir kuvvet seninle benim arama giremez" dedi.
Cüneyt, Ilgaz'a teşekkür ettikten sonra  Kerem, adına Melek'ten de özür diledi. Sonra da odadan çıkıp gitti.
Cüneyt, çıktıktan sonra Ilgaz, hemen Meleğin yanına geldi.

"Vahşi kedim benim" dedi kızın acıyan elini avuçlarının içine alarak.
"Bir daha böyle şeyler yapma olur mu? Benim için kendi canını yakacak şeyler yapma"
"Neden yapmayacakmışım Ilgaz?
Daha fazlasını bile yaparım.
Benim sevgilime kimse laf söyleyemez"
"Sevgilim mi? Sen bana sevgilim mi" dedin Meleğim?"
"Evet öyle dedim. Yalanmı söyledim Ilgaz?
Sevgilim sin tabi ki. Bende senin Meleğin"

Teşekkürler ❤️
Diğer hikayelerime de bakarsanız sevinirim ❤️

CANIMI BİLE VERİRİM TAMAMLADI. #Wattsy2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin