Bilinmeyen Numara: Öldü*

Bilinmeyen Numara: aksjlajakjala

Ayşe: bnmöznxömözmd

Telefonu arka cebime koyup bindiğim otobüsten indim ve okula doğru yürümeye başladım. Normalde kendimden başkasını düşünmeyen, etrafını hiç dikkate almayan ben şimdi çevremde konuşanları dinliyordum. Herkesin ağzında bir dedikodudur dönüp duruyordu.

"Acaba kim yapmış? Yazık çocuğa yaa." diye mırıldanan kıza döndüm. Kısa sarı saçlarını pembe tokayla tutturup, mavi ceket giyinmişti. Gözleri ağlamaktan olsa gerek kızarıp şişmişti.

Yeşil gözlü kız direk bana döndüğünde gözgöze geldik ve ben daha ne olduğunu anlamadan yanıma yaklaşıp önümde durdu. Elini uzatıp ağlak yüzüne karşı olarak gülümsedi. "Merhaba ben Berra." dedi. Kaşlarımı çatıp, ne yapacağını izledim sadece.

Yanında konuştuğu kız hızla bize yaklaşıp hava kalan elini yakaladı. "Hadi Berra gidelim. Böyle insanlar uğraşmaya değmez. Çağana olanları başkasından öğrenirsin." dedi.

"Ne olmuş ona?" dye sordum aniden. İki kız kafalarını bana çevirip sessiz kaldılar önce.

"Birileri fena dövmüş."dedi ve devam etti " Bunu neden yaparlar ki? O çok iyi bir insan ve-ve" Sümüğünü çekip tekrar ağlamaya başladığında hala dediklerindeydi kafam. Benimle bir alakası olamazdı değil mi?

Ağlayıp yere çöken kızı umursamadan yanından geçtim ve hızlı adımlarla okula girdim. Gözlerim basketbol takımının takıldığı çardağa gitti. Fatih, Arda ve Efe vardı sadece. Onlara doğru koştuğumda neden geldiğimi hepsi anlamıştı.

Fatih'in yanına oturup soluklandım. "Hoşgeldinn." diyip başını omzuma koyan Fatih'i önemsemeden bakışlarımı zeki olanlara çevirdim.

"Çağan nerede?" dedim. Efe elini başına yaslayıp bakışlarını başka yöne çevirdi. Ardaya döndüğümde bana bakmadan ellerini bağladı ve öylece oturdu.

"Hastanede." dedi Fatih. Gözlerim sonuna kadar açıldı. Aklıma hiç o kadar ciddi durumda olabileceği gelmemişti. Bilinmeyen böyle bir şey yapmazdı. Değil mi?

Telefonu elime aldım. Ne yazacaktım? Bunu sen mi yaptın? Onu suçlamaya hakkım yoktu. Sıkıntıyla iç çekip telefonu masaya koydum. Neden böyle oluyordu ki sanki?

Arda çantasını koluna takıp ayağa kalktı. "Zil çalacak, herkes kapıya dolmadan sınıfa geçelim." dedi. Diğerleri de bir şey demeden kalkınca çantamı almak için Fatih'in yanına uzandım.

Fatih çantamı omuzlayıp, kolumdan tutup onun yanında oldukça küçük olan bedenimi kaldırdı. "Katil olduğunu biliyordum, cesetleri de bu çantada taşıyorsun herhalde."

Dediğine gülüp başımı sağa sola salladım. Kapıya doğru yürürken bahçeye bakındım. Çoğu insanın gözü bizdeydi. Ben olsam ben de şaşırırdım.

Sınıflara giderken Efe ve Fatih bizden ayrıldı. Eşit ağırlık sınıfları koridorun sağ tarafındaydı. Arda ile sayısal sınıflarının olduğu yöne doğru giderken hiç konuşmadık. Zaten ne konuşabilirdik ki? Bütün okulun gözü ondayken yanında yürümek beni rahatsız etmişti.

Arda durduğunda bende durdum. "İyi dersler." dedi kısaca ve cevabımı beklemeden sınıfına girdi. Arkasından "iyi dersler" diye mırıldandım ve bende kendi sınıfıma doğru adımladım. Sınıfa girdiğim an titreyen cebimden telefonu çıkarıp ekranını açtım.

Bilinmeyen Numara: At kuyruğu da yakışıyor güzelime

Ayşe: Beni gözetleme

Bilinmeyen Numara: Saçma

Bilinmeyen Numara: Kimi gözetleyeyim?

Ayşe: Kimseyi nsmafgjmn

Bilinmeyen Numara: Göz benim değil mi?

Ayşe: Beden benim değil mi kardeşim?

Bilinmeyen Numara: Yo benim

Bilinmeyen Numara: Ayrıca kardeşim deme lazım olur

Ayşe: Aman götüm

Bilinmeyen Numara: Yok be

Bilinmeyen Numara: O kadar güzel değilim

Ayşe: Hey Allahım ya

Bilinmeyen Numara: ;)

Ayşe: Dersin yok mu senin

Bilinmeyen Numara: Senin yok mu?

Ayşe: Soruya soruyla karşılık verilmez

Bilinmeyen Numara: Ders boşmuş

Ayşe: Hayret, bizim hoca da gelmedi

Ayşe: Benim sınıfımda olmadığına eminsin?

Bilinmeyen Numara: Bilemem

Bilinmeyen Numara: Allah bilir

Ayşe: Çattık ya

Ayşe: Seninle uğraşamam kimya çözmem lazım

Bilinmeyen Numara: Ya ama aşkım yapma böyle
(görüldü.)

Ayşe çevrimdışı...

Bilinmeyen Numara: Bende çalışıyım madem

Bilinmeyen Numara: Kolay gelsin

Telefonu sessize alıp çantama koydum ve diğer gözünden kimya kitabımı çıkardım. Kitabı sıraya koymak için önüme döndüğüm anda Tahayla yüz yüze geldim. Küçük çaplı bir korkunun ardından elimi kalbime koyup nefes verdim.

Taha iki elini yanağına koymuş beni izliyordu. Mavi gözlerinde ki apaçık duygular beni içine çekiyordu. Ellerimi bağlayıp geriye yaslandım.

"Ne zamandır görünmüyorsun, arkadaşım?" Yüzümde küçük bir tebessüm oluştuğunda sırama uzandı. "Ee ne zaman geliyorsun?" belirsiz soru sormak tam ona göreydi.

"Nereye?"

"Spor kulübünün yaptığı çalışma kampı?" Öyle bir şey mi vardı?

"Ben niye öyle bir şey duymadım." dedim kaşlarımı çatıp.

"Çevrende ki yakışıklılar aklını alıyordur şekerim." diyip saçını tek eliyle geriye savurduğunda başımı olumsuz anlamda sallayıp güldüm.

Uzun süre derslerden ve kamp hakkında konuştuktan sonra yanımıza bir kişi daha oturdu." Selam." dedi ince sesiyle. İzinsiz sohbete katılan kişi Berraydı. Sinirle soludum. Anlaşılan Bilinmeyenden sonra bir yapışık daha hayatıma giriyordu.
_____

Bölüm nasıldı?

kusursuz | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin