“Siz arayı düzelttiniz mi? Biliyorsun o gün benim…” derken sözümü böldü. “Düzelttik Nil, düzelttik.”

“Emin misin?”

“Sandığın gibi aramız açılmamıştı zaten. İyiyiz ama hala bana derdini anlatmıyor. Yok diyor ama biliyorum var bir derdi.”

İmayla ona baktım. “Nedense bu bana birini hatırlattı.”

“Kim? Ben mi? Benim bir derdim yok ki.”

“Ya tabii yok. O yüzden sana sevdiğin kişi var mı diye baskı yaptığımda sürekli konunun üstünü kapatmaya çalıştın.”

Anında modu düşerken derin bir nefes alıp durdu, onunla birlikte ben de durdum. “Kapatmaya çalışıyorum çünkü açılmaması gereken bir konu. Ben çok önceden kendi içimde bu durumu çözüp kapattım. Şimdi yeniden açarsam dağılan kişi ben olacağım bunu biliyorum. Bu yüzden lütfen sen de artık ısrar etme bu konuda Nil. Anlatamam, açamam sana nedenlerimi.” Anlayışla başımı salladığımda bana tebessüm etti. Yeniden yürümeye başladık. Bu sırada Ilgaz’ın kısık sesle kendi kendine söylediği cümleyi duymuştum. “Açarsam sen de diğerleri gibi bakarsın bana.”

Duymuştum duymasına ama bir anlam verememiştim. Ne gibi bir şey ona olan bakışımı değiştirirdi ki?

Hiçbir şey.

Yine de ona verdiğim sessiz sözü tutacaktım. O kendisi anlatmak isteyene kadar ona bu konuyu sorup üzmeyecektim. Konunun ne olduğunu bilmiyordum ama onu üzdüğünü görebiliyordum.

Konuyu hemen orada kapatıp kantine girdik ve Yüsra’nın yanına oturduk. Yüsra yediği tostundan başını kaldırıp karşısına oturan bize bakmıştı hemen. “Nihayet gelebildiniz. Sen niye nazlanıyorsun kızım buna? Saftır bu anlamaz nazdan falan, alttan almaz seni. Sonra bir bakmışsın ayrılıvermişsiniz.”

Hayretle kendimi gösterdim. “Ben mi nazlanıyor muşum Ilgaz’a?”

Yüsra’nın cevap vermesini beklemeden Ilgaz alttan ayağıma vurup söze girdi. “Evet Niloşum, hani bana kızmıştın ya mesajına geç cevap verdim diye. O yüzden gelmedin ya öğlen yanıma. Ben de gelip seni ikna ettim hani, şimdi buradayız.” Ona kötü kötü baktığımı görünce ensesini okşayıp gülümsedi tereddütle. “Ee ne yemek istersin canım?”

Bu konudan kaçamazsınız Ilgaz Bey!

Mesaja geç cevap verdi diye kızmak mı? Nazlanmak mı?

Hayatta yapmayacağım bir şeyi şu an kabullenmek zorundaydım resmen. Ona sahte bir şekilde gülüp Yüsra’ya döndüm. Madem o bu yalanı uydurdu, geliştirmesi de benden olsun. “Ama Yüsracım öyle sıradan bir konu konuşmuyorduk ki. Ona yumurta aşkımdan bahsederken görüldü atıp çıktı konuşmadan, saatler sonra gördü yazdığımı. Sen olsan sinirlenmez misin yani buna?”

Rahatça omuz silkti. “Sinirlenmem.”

“Sen tabii yumurta deyince empati yapamadın. Şöyle düşün tam böyle heyecanlı heyecanlı yendiğin oyundaki skorunu anlatıyorsun sevgiline, o pat diye sana cevap vermeyi kesiyor. Hevesin kursağında kalmaz mı? Kızmaz mısın yani?”

Bir iki saniye durup düşündü. Sonunda bana hak vermiş olacak ki sinirle kaşlarını çatmıştı. Önündeki bitmiş ayran kutusunu Ilgaz’a fırlatıp, “Lan kıvırcık salata,” diye yükseldi. “Ne diye kıza hemen cevap vermiyorsun sen? Haklı kız sana trip atmakta.”

Yüzüne ayran kutusu yiyen Ilgaz şokla bize bakıp hah’ladı. “Ne oluyor ya? Tüm oklar ne ara bana döndü?”

Şapşik ya. Nasıl şoka girdi bize karşı. Neyse bu kadar oyun ona yeterdi. Başkası olsa hıncımı daha kötü alırdım ama onun o bebeksi yüzüne kıyamıyordum.

“Neyse,” dedim omzunu dürterken. “Hadi sen git bize iki tost kap gel. Yemek yiyelim neşemiz yerine gelsin.”

Yani yumurtasız bir yemekle ne kadar neşelenebilirsem işte…

Ilgaz dediğimi ikiletmeden kantincinin yanına gittiğinde masada ikimiz kalmıştık. Yüsra’nın bakışlarının üzerimde olduğunun farkındaydım ama sebebini anlayamamıştım. İyi anlaşmaya başladığımızdan beri bana dik dik bakmayı bırakmıştı. Şimdi yeniden bakması beni tedirgin ediyordu. Bir şey mi anladı acaba?

Yutkunup söze girdim. “Afiyet olsun Yüs, gözlerinle beni de yedin.”

Esprime karşılık sandalyesinde geri yaslanırken yüzünde tek mimik oynamamıştı. Bakışları hep düzdü. Ilgaz’ın esprilerine bile güldüğünü görmemiştim, benimkine gülmemesine çok da takılmamalıydım aslında. Kızın mizacı buydu.

“Bana sadece en yakınlarım Yüs der.”

“Af edersin, rahatsız olduysan demem bir daha. Ilgaz senden bahsederken sürekli öyle deyince benim de dilime dol…”

Koluma dokunduğunda sözlerimi yutup ona baktım. Hafifçe tebessüm etti. “Bu kadar gerilmene gerek yok, seni yemeyeceğim. Bana Yüs diyecek kadar yakınım olmanı isterim elbette. Sana neden dikkatli baktığımı biliyorsun. Aniden girdin hayatımıza ve ben seni hala tanımaya çalışıyorum. Evet, zamanla iyi anlaşıyor olabiliriz ama benim için önemli olan Ilgaz’la aranızdaki ilişki. Onunla aranız kötü olursa hepimizle kötü olursun, bunu biliyorsun değil mi?”

Başımı salladım mutsuzca. “Biliyorum.”

“Ona göre kankimi terk etmemeye bak. Yoksa benden yiyeceğin dayağın küçük bir ön gösterimini yarın gösterebilirim sana.”

Güldüm. “Yok, ben almayayım.”

Aramızdaki kısa sohbet Ilgaz’ın yemeklerle gelmesiyle bitmişti. Üçümüz öğlen arasını beraber geçirmiştik. Kimseyi düşünmeden, kimseye bir şeyler göstermeye çalışmadan sadece onlarla oturup dostça muhabbet etmiştim. Ve bu; sabahtan beri beni ilk defa iyi hissettirmişti.

Sahtelikten yılmıştım artık, hayatımda gerçekliklerin olmasına ihtiyacım vardı.

Bunun için de öncelikle oynadığımız oyunu bitirmeliydim.

🌈

Tik tak tik tak gösterinin bitişi yaklaşıyor...

Seviliyorsunuz♥
Instagram: bbhikayeleri

GÖSTERMELİK SEVGİLİ | Texting ✔Where stories live. Discover now