39.BÖLÜM: "Tutunacak Dal"

Start from the beginning
                                    

-Giyinip arabaya gelin. Beş dakikanız var." Başka bir şey demeden oradan uzaklaşırken, Rüzgar Tutku'ya doğru bir bakış attı. Aralarında hala soğukluk olsa da kız, ağabeyine doğru bir adım atıp, suçlu ses tonuyla mırıldanmaktan alıkoyamadı kendini.

-Çok kızdı. Ne yapacağız?" Onun bu uysal haline karşı, kızın başına bir öpücük kondurup sırtını güzelce sıvazladı Rüzgar.

-Onu dinleyeceğiz sadece." Dedi dürüstçe. Çünkü biliyordu annesi çok öfkelenmişti ve o anda ikisini dinleyecek durumda olmayacaktı.

Nitekim haklı da çıktılar, kıyafetlerini değiştirip -Tutku Exton'a hesap soramadığı için sinirliydi- park edilmiş arabanın yanına geldiklerinde anneleri kalçasını kapıya yaslamış yere dalmıştı.

Onların geldiğini fark edince koyu kahve gözlerini onlara çevirdi, bu bakışı bile ikisinin bir anlık "konuşmayı başlatma" heveslerini kırmıştı.

-Sen Amerika'ya gitmek istediğinde, baban çok kızmıştı. Yaşın çok küçük olduğu için gitmene engel olmayı çok istedi." Tutku, kollarını göğsünde kavuşturarak iyice suçlu ve içine kapanık bir imaj çizdi daha konuşmasının başında ezilip büzülürken. "Seni desteklemiştim. Bir soru dahi sormadım, sordurmadım. Sana güveniyordum çünkü." Geçmiş zaman eki kullanması Tutku'nun nefesini tutmasına neden oldu. "Peki sen?" Rüzgar'a dönerken kaşlarını kıvırmış gözleri dolu dolu olmuştu. "Senin için her saniye endişelenirken, nasıl kendini böyle bir riske atabilirsin?!" Sesi öyle yüksek çıkmıştı ki sokaktaki birkaç kişi dönüp bakmadan edemedi. Ama Elvin onlara aldırmadan devam etti. "Nasıl yaparsın? Rüzgar, bunu senin yaptığına inanamıyorum. Ben size bu kadar güvenirken.." gözünden bir damla yaş akınca hırsla elinin tersiyle sildi yanağını ve yüzüğü yanağını çizse de bunu önemsemedi. "Bu kadarını yapmanıza inanamıyorum. Ne kadar başarısızmışım meğer..."

Bunu söylemesiyle ikisi de yüzlerinde çok büyük bir pişmanlıkla ona doğru bir adım attı.

Çünkü ikisinin de çok iyi bildiği bir şey vardı.

Elvin, kendi annesi gibi olmayacağına yemin etmişti. Ve anneliği hiç kimseden öğrenemese de iyi bir anne olmak için mücadele etmişti.

Peki şimdi? Şimdi kendini başarısız görüyordu.

Elvin, ellerini havaya kaldırarak ikisinin de konuşmasını engelledi, dinlemek istemiyordu. Çünkü önceden anlatmamışlardı, kendisi öğrenmese anlatmazlardı da. Gözlerindeki hayal kırıklığı o kadar büyüktü ki, iki çocuğu da pişmanlıktan, üzüntüden ölüyordu.

-Biliyor musunuz? Belki de ben yanlış bir anne oldum. Bir süre ikiniz de benimle konuşmazsanız çok sevinirim." Arabanın kapısına doğru yürürken, son kez onlara dönüp baktı. "Hoş! Gerçi siz benimle konuşmayı çok uzun zaman önce bırakmışsınız ya..." 

-Anne nereye?" Tutku'nun titrek bir sesle sorduğu soruya karşı başını onlara çevirmeden söylendi.

-Reva'ya. Akşam beklemeyin." Arabaya binip saniyeler içinde uzaklaşırken, Tutku vücudunu Rüzgar'a çevirdi. Birkaç saniye ağabeyinin yüzüne dümdüz bir ifadeyle bakarken, delikanlı kollarını iki yana açıp onun gelmesini beklemeden sıkı sıkı sarıldı kız kardeşine.

-Geçecek, meleğim." Tutku'ya duymasını istediği şeyi fısıldarken, ister istemez ellerini onun sırtına doğru sardı kız.

Çünkü tutunacak tek dalı, Rüzgardı.

•••

    Reva, kadının önüne kurabiye tabağını koyarken, Elvin gözünü manzaradan ayırmamıştı bile. Üst katta olduğu için oldukça rüzgar esen balkonun hasır koltuğunda otururken, başını kıza doğru çevirip yorgun bir tebessümle baktı ona.

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)Where stories live. Discover now