60. Bölüm

5.7K 620 116
                                    

Ormanın girişinde bıraktığım motordan git gide uzaklaşırken elimden yayılan şimşek, yolumu aydınlatıyordu. Mestra'dan çıktığımda saat gece ikiye geliyordu. Kimseyi uyandırmak istememiş ve yalnız başıma gelmiştim.

Sabah Ares ile kat ettiğim yolu bu kez yalnız geçtim. Reignon'un buraya uzak olmadığını bildiğimden olsa gerek adımlarımı bile dikkatli ve sessiz atıyordum. En sonunda, ağacı bulduğumda rüyamda olduğu gibi alçakta durak dalı tuttum ve aşağıya çektim. Mekanizma küçük tıkırtılar çıkararak açıldığında sırıttım. İşte bu!

Sırtımdaki kılıçlarımı düzeltip elimi tahta merdivene uzattım. Aşağıya inen basamakları hızlıca indim ve karanlık tünele baktım. Elimi havaya kaldırıp yürümeye başladığımda toprak tünel de aydınlanmaya başlamıştı. Uzayıp giden tünel artık gerilmemi sağlarken sabırla yürümeye devam ettim. Ve en sonunda masanın bulunduğu, dört tünelin merkezine ulaştım.

Duvara gizlenerek masaya göz attım. On kişi oturmuş önlerindeki belgeleri inceliyor, kimi de küçük ilaç tüplerine renkli sıvıları koyuyordu. Sanırım burası Carlo'nun gizlice iksiri depoladığı yerdi. Karşı tünelden birisi çıktığında göz göze geldik. Şansım benimle burada yolları ayırıyordu anlaşılan.

"Kaçak var! İkinci tünelde biri var!" diye bağırdığında hızlıca kılıçlarımı çıkardım ve tünelden çıkıp masanın karşısında durdum.

Hepsi birden gürültüyle ayaklanıp üzerime atıldığında kılıçlarımı savurdum. Darbelerinden kolayca kurtulurken çoktan dört kişiyi yere sermiştim. Tünellerden yükselen bağırış sesleri birbirine karışıyor ve gürültü şeklinde kulağıma ulaşıyordu. Birisi ayaklarımın altındaki toprağı kaldırdığında sırıtarak onu basamak haline getirdim ve adamın arkasına atladım. Sırtına tekme attığımda yere düşmeden toprağı geriye savurdu. Kolayca hamlesini savuşturup büyük bir hava dalgasını etrafımda çevirdim. Hepsi duvara uçtuğunda tünellerden daha fazla kişi çıktığını gördüm.

Bu kadar çok kişi olacağını hesaba katmamıştım. Üzerime gelenleri kolayca karşılıyor olsam da buna daha ne kadar devam edebileceğimi bilmiyordum. Bir tünelden gelen ayak sesleriyle kısa bir anlığına bakışlarım oraya döndü. Alana adım atan Ares ile şaşkınca "Senin burada ne işin var?" diye sorarken bir yandan da yanımdaki adama dirseğimi geçirmiştim.

Kalabalığın arasına atılıp bana yardım ederken bağırış seslerinin arasından "Reignon'da gözcülük yapan biri haber verdi buraya geldiğini." dediğini duydum.

Onun da yardımıyla yer altına gizlenen Carlo'nun adamlarını kolayca geri püskürtmeye başladık. Fakat hâlâ gelmeye devam ediyorlardı. Kaç kişi vardı burada? Masanın üzerine atlayıp kılıcımı çevirdim. Hava dalgası birkaç kişiyi tünele fırlattırken dört kişinin altındaki toprağı yukarıya çıkarıp bacaklarına kadar batmalarını sağladım. Roger'a kesinlikle teşekkür etmeliydim. Bu kadar kısa sürede gelişmiş olmamın en büyük etkenlerinden biri oydu.

Masadan atlarken sandalyenin birini tutup adamın kafasına geçirdim ve beklemeden diğerine tekme attım. Göğsüme saplanan acıyla şok içinde donup kaldım. Kalbim ve omuzum arasına saplanan oka baktım şaşkınca. Tam işaretin üzerindeydi. Daha önce hiç hissetmediğim bir acı dalgası bütün hücrelerimi sardı. İşaretin olduğu yerden yayılan acı hareket edemeyecek kadar fazlaydı. Öylece kalmıştım.

Kaslarım uyuşmuş gibiydi. Hissettiğim acıya rağmen çığlık dahi atamıyordum. Üzerime atılan kişileri Ares engellemeye çalışıyordu. Sesi boğuk bir şekilde kulağıma doldu. "Geriye çekil!"

Elimdeki kılıçların yere düştüğünü hissettim fakat tepki veremedim. Parmaklarım uyuşmuş, göz kapaklarım ağırlaşmıştı. Daha önce de birçok kez ok ile yaralanmıştım ama bu farklıydı. Asıl nedeni belki de işarete isabet etmiş olmasıydı.

Avery: Koruyucu Where stories live. Discover now