50. Bölüm

5.9K 645 83
                                    

Şaşırma süresi fazla uzadığında "Öğrenemeyeceğimi mi sandınız?" diye çıkıştım.

"Ne zamandır biliyorsun?" diye sordu Ares rahatsız bir tavırla.

"Birkaç gündür." diyerek dik bakışlarımı ona çevirdim. "Bunu bana anlatmadığına inanamıyorum. Biz onun öldüğünü düşünürken sen her şeyi biliyordun!"

"Öldüğümü mü sanıyordunuz?" diye şaşkınlıkla gerileyen Henry'e döndüm.

Öfkeyle ayağa kalktım. "Yancy, anne ve babama öldüğünü söylemiş." Salonun ortasında dikilirken "Seni bıraktığımızı mı sandın? Bu kadar aptal mısın sen?" diye bağırdım.

Bütün hıncımı ondan çıkarıyordum. Ama elimde değildi. Onca zamanın öfkesini birinden çıkarmam gerekiyordu. Ve bu kişi ne yazık ki Henry olmuştu. O da ayağa kalkarken aynı öfkeli suratla "Birisi bana senin öldüğünü söylese dahi peşini bırakmazdım! Doğru olup olmadığını öğrenmek isterdim." dediğinde bir anda patladım. "Bilmiyordum!"

"Ne?" dediğinde Ares onu geriye çekti. Sakinleşmesini sağlamaya çalışıyordu. Ama asıl öfkeli olan bendim. "Bir kardeşim olduğunu bilmiyordum. Annem ve babam anılarımı sildirdi. Kısa süre önce olanları anlattılar. Bu yıla kadar hiçbir şey bilmiyordum."

"Doğruyu söylüyor Henry." dedi Ares ve onun dikkatini çekti.

"Ve sen bunu bana anlatmadın mı?" dedi Henry onu sinirle iterken.

Drake yanımda belirdi. "Sır saklama konusuna hiç girmeyelim istersen. Sen de bizden gerçekleri gizledin!"

"Nedenini söyledim! Aileni öldüren kişi tarafından eğitildim Drake!" diye kükredi. "Benden nefret etmeni istemedim."

Fergus ayağa kalkarak "Durum özelleşmeye başladı. Ben odama gidiyorum." dedi ve kaçarcasına salondan çıktı.

Flair onu iterek "Senin bir suçun yoktu!" diye çıkıştı.

"Onlar biliyor mu?" diye rahatsızca sordu Henry.

Annem ve babamdan bahsediyordu. Başımı iki yana salladım. "Onlara kendin söylemen gerekiyor."

"Beni kabul etmeyecekler. Ayrıca, senin anılarını silerek o kadar da önemli olmadığımı gösterdiler." derken ciddiyetle yüzüme baktı. "Bilmelerine gerek yok."

Söyledikleri beni şaşırttı. Şok içinde "Bilmelerine gerek yok mu?" diye sordum. "Annemin her gece ağlamaya devam etmesine izin mi vereceksin? Babamın sürekli oğlu yerine birilerini koymaya çalışmasına göz mü yumacaksın?" Onu sinirle ittim. "Babamın Carlo'yu neden bu kadar öldürmek istediğini biliyor musun? Senin öldüğünü düşünüyor! Tüm her şeyi bu yüzden yapıyor! Sen ise bilmelerine gerek yok diyorsun!"

Drake beni geri çekti ve kolumu tuttu dikkatle. "Sakin ol Aria. Dikişlerin patlayacak."

Henry şaşkınca yüzüme bakmaya devam etti. Onu tekrar ittiğimde geriledi. "Düzgünce düşün sonra karşıma çık. Eğer bu şekilde konuşmaya devam edeceksen karşıma çıkma canını yakarım."

Hızlı adımlarla salondan çıktım. Kaldığım odaya girdim ve üstümü değiştirip çantamı topladım. "Hadi Neil. Gidiyoruz."

Neil sesini çıkarmadan peşime takıldı. Kapıya ilerlerken Ares beni durdurdu. "Nereye gidiyorsun bu saatte?"

"Nauru'ya gidiyorum." dediğimde Neil sevinçle sırıttı.

"Sabah çıkarsın yola." dediği sırada çoktan kapıdan çıkmıştım. "Bir an önce gidip geri dönmeliyim."

Nefesini bıkkınca dışarıya bıraktı. "Bana da kızgın mısın?"

Ona boş bir bakış attım ve asansöre bindim. Neil ile birlikte kapının önündeki arabaya bindik. Neyse ki buraya gelirken Andriel'ın arabasıyla gelmiştim. Arabaya bindiğimde çantayı arkaya attım. Neil yanımdaki koltuğa yerleşirken "İyi misin Avery?" diye sordu.

Avery: Koruyucu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin