26. Bölüm

7.4K 736 55
                                    

Fergus'ı, Nerissa ve Riley ile birlikte ortak salonda otururken buldum. Etrafına meraklı bakışlar atmaya devam ediyordu. Ortak salonda olan birkaç Koruyucu da onu dik bakışlarla süzmekten geri kalmıyordu. Bu davranışlarına kızamıyordum çünkü Mestra'da yabancı birinin olması alışıldık şey değildi. Üstelik de bu yabancı bir büyücü ise. Yanlarına ulaştığımda Fergus ayağa kalktı. "Sanırım gitme vaktim geldi."

Gülümseyerek "Yardımın için teşekkür ederim Fergus." dediğimde üzgünce başını iki yana salladı. "Yardım edemediğim için üzgünüm. Umarım arkadaşların bir an önce kendilerine gelir."

Nerissa ayağa kalktı ve eliyle kapı tarafını gösterdi. "Size dışarıya kadar eşlik etmeme izin verin, lütfen."

Fergus samimi bir yüzle "Koruyucuların soğuk ve ukala olduğunu söyleyen herkese gönül rahatlığıyla karşı çıkabilirim artık." dedi ve başını eğerek bizi selamladı. "Sonra görüşürüz Aria. Kendine iyi bak."

"Sen de kendine ve Nigel'a iyi bak." diyerek imayla gülümsediğimde Nigel derken Perla'yı da kastettiğimi anladı.

Nerissa ve Fergus ortak salonun kapısına yavaş adımlarla yürürken kendimi koltuğa bıraktım. Riley, büyücünün arkasından bakmayı keserek "Belki de tedavi için başka birisine danışmalıyız." dediğinde nefesimi dışarıya bıraktım. 

"Fergus, onların tedaviye ihtiyaç duymadığını söyledi, duymadın mı?"

"Yanılmış olabilir." diyerek kollarını önünde bağladı. Kaşlarımı kaldırdım ona bakarken. Omuz silkti. "Sonuçta yaşlı bir adam."

Fergus, bizim için yaşlı olabilirdi. Fakat büyücülerin arasında neredeyse genç sayılabilirdi. "Riley, onun yanıldığını sanmıyorum. Seth'i öldürmeden önce bunun bir tedavisi olmadığını öğrendim."

Gözleri dalgınca zemine takıldığında düşünmek için zamana ihtiyacı olduğunu anlayarak yanından ayrıldım. Odama girdim ve kapıyı ardımdan kapattım. Üstümdeki pelerini, kılıçları ve bıçakları bir çırpıda çıkardım. Yorgun bedenimi yatağa bıraktım ve gözlerimi kapattım. 

Tuhaf bir esinti saçlarımı okşadığında kaşlarım çatıldı. Gözlerim kendiliğinden aralandı ama hiçbir şey göremedim. Tamamen karanlıktı. Nefesim tanıdık biçimde daraldı. Hareket etmeye çalıştım. Yatakta uzanıyordum ve bedenimdeki her kas kontrolüm dışındaydı sanki. Zorlukla olduğum yerde doğruldum ve parmaklarımı saran elektriğin etrafı aydınlatmasına izin verdim. Kapının önünde bir karaltı gördüğümde anın tanıdıklığı yüzünden kalbim korkuyla tekledi. "Lütfen, burada olmaz."

Ratelamon, karanlığın içinde öylece duruyordu. Bir süredir onu görmediğim için aklımdan çıkmıştı ancak kendini hatırlatmakta geç kalmamıştı. Odanın içinde hafif bir rüzgâr estiğinde pencereye baktım. Açık değildi. Sessiz ve tepkisiz kalmaya devam ettiğinde aceleyle yataktan çıktım. "Burayı da o pansiyon gibi yok etmek istemiyorum. Benden ne istiyorsun?" 

"Ratelamon." Boğuk ve katı çıkan sesini duyduğumda gözlerimi kırpıştırdım. İşte yine başlıyordu. "Neden benimle konuşmayı denemiyorsun?" 

Bir süre bekledi. Sessizliğin içinde sakince nefes alıp verdim. Katı sesi odada yankılandı. "Neden sana bahşedileni kullanmadın, ölümün dostu?" 

Sesi kulaklarımı doldurduğunda şaşkınca "Bana bahşedilen de ne?" diye sordum. 

Cevap vermedi fakat omzumun hafifçe yandığını hissettim. Kafamı eğip baktığımda işaretin parladığını gördüm. Ah, bundan bahsediyordu. "Nasıl kullanılacağını bilmiyorum. Ne işe yaradığını bile tam olarak bilmiyorum."

Avery: Koruyucu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin