00.04

80 15 26
                                    

Şuan hazırlanmış bir şekilde erkek güzelini bekliyordum. Geç kalmıştı ve hala bir ses seda yoktu.

Hayır numarası falan da yoktu ki..

Düşüncelerimden arabanın korna sesleriyle ayrıldım. Sonunda gelebilmişti beyefendi.

Hemen arabadan çıkıp yanıma geldi. Üstünde ki takım elbise ona acayip şekilde yakışmıştı ki zaten yakışmasa ayıp olurdu.

"Çok üzgünüm Sarang. Acil işlerim çıktı."

Deyince birşey demeden kafamı salladım. Sorgulamayacaktım ki zaten bana düşmezdi..

"Hadi gidelim o halde."

Seokjin bir süre durup beni süzdüğünde bir adım geri gidip ben de kendimi düzdüm. Üstüme bir şey mi dökülmüştü ben fark etmeden acaba?

"Bu elbise biraz kısa değil mi?"

Evet öyleydi. Peki bundan ona neydi?

"Çünkü bu mini bir elbise?"

Bana 'ciddi mısın' der gibi baktı ve ardından gözlerini devirdi.

"Şanslısın ki zamanımız fazla yok. Yoksa onla asla gelemezdin şimdi.. atla arabaya."

_____________

Masa da garip bir atmosfer vardı. Normalde her fırsatta konuşan Jin şimdi susmuş masum masum etrafa bakıyor ama kesinlikle bana bakmıyordu.

Bana baktığı zamanda gözleri ya dudaklarıma sürdüğüm borda ruja ya da açıkta kalan bacaklarıma deyiyor sonra da anında bakışlarını kaçırıp dudağını dişliyordu.

Bu onu benim gözümde sapık gibi gösterse de bir yandan tatlı geliyordu.

"Jin susmak için mi geldik? Hani birbirimizi tanıyacaktık?"

Bu sefer gözlerini direk gözlerime diktiğinde anlamsızca yüzüne bakıyordum.

Bu çocuk neden konuşmuyordu?

"Biliyorum sesimi duymayı çok seviyorsun ama bu kadar belli etme be güzelim."

Eveeett eski erkek güzeli geri döndü.

Bu sözlerine göz devirme den edemedim.

"Eee hadi sen başla kendini tanıt."

Başını sallayarak beni onayladı.

"Ben Kim Seokjin konservatuar mezunuyum. Model olana kadar hiçbir işte çalışmadım. Bildiğin üzere samimi ve birazcık(!) Da egolu bir kişiliğim var.yemek yemek hayatımın en önemli parçalarından. Yemek yapmaya da bir o kadar bayılırım. Dünyalara bedel bir yüzüm var oh daha ne olsun beni alan yaşadı."

Dediklerine kıkırdayarak yanıt verdim.

"Ee hobilerin ve ya fobilerin neler?"

"Hobilerim yemek yemek, yemek yapmak, sevdiklerinle uğraşmak, şarkı söylemek, müzik aleti çalmak, bisiklete binmek, spor yapmayı da severim. Ne kadar iyi olmasam da dans etmeyi severim. Yani beni görenler dansımın çok iyi olduğunu söylerler ama ben kendimi pek yeterli hissetmiyorum. Mesela Tae kendisi topuklu ayakkabı ile bile dans ediyor. (Jin shii sen çok güzel dans ediyorsun o düşünceyi kafandan at lütfen. Bu arada Tae ',nin topukluyla İ need U dansı yapması muhteşemdii)

Dedikleriyle gülmemi durduramamıştım. Tae çılgın bir çocuktu ve hayatını böyle şebeklikler yaparak geçirmesi seviyordu.

"Fobilerin ise korku filmleri , böcekler, yaşlandığımda çirkin olmak, fareler, yılanlar, sıçanlar daha bir sürü yırtıcı hayvan. Yükseklik, Kilo almak, Yemek yiyememek yemek yapamamak."

Bu sefer dediklerine kahkaha atmıştım. Yemeği aşırı seviyordu anlaşılan.

"Bende sana kendimi tanıtayım o halde."

"Gerek yok ben seni zaten tanıyorum"

Demesiyle kala kalmıştım. Ne demekti bu....

Alexis Bell den saygılarr

Babaaayy

Ben uyuyacam son kitaptı bu..

사랑해♥️



𝗠𝗮𝗹𝗲 𝗕𝗲𝗮𝘂𝘁𝘆 || 𝙺𝚂𝙹 (𝓐𝓼𝓴𝓲𝓭𝓪)Where stories live. Discover now