"Ben artık böyleyim."

15.2K 1.2K 149
                                    

"Ben artık böyleyim."

Bu cümlemin üzerinden 1 ay geçmişti. Her şey tahmin edecebileceğiniz gibiydi. Eren'le ilişkimiz tamamen bitmiş, arkadaşlarımın bir kısmı beni böyle kabul ederken diğer kısmı yüzüme bile bakmamış, ailem sonunda konuşmaktan vazgeçmişti. Annem beni arkadaş buluşmalarına götürmüyor, babam eve iş arkadaşlarını davet ettiği zaman beni kibarca odama kovuyordu belki ama bütün bunlar beni pek etkilemiyordu.

1 aydır dünya gözüme ayrı bir güzel geliyordu. Güneş gülümsüyordu resmen. Mutlu hissediyordum. Gerçek bir müslüman gibi hissediyordum. 1 aydır Gülsüm'le alışverişe çıkma planları yapıyorduk. Sonunda bugün fırsat bulup alışverişe çıkacaktık. Kahvaltıdan sonra Gülsüm'ü aradım.

Öğle vakti Gülsüm'le buluştuk. Öğle namazımızı Fatih Camii'nde kıldıktan sonra bana ferace bakmaya başladık. Gezdiğimiz bilmem kaçıncı mağazada gerçekten ferace denebilecek bir şey bulduk ve aldık.

İkindi namazlarımızı da kıldıktan sonra ayrıldık. O gün nedense eve gidesim gelmiyordu. Ama hiç vakit kaybetmeden gitmem gerekiyordu. Çünkü Kuran okumayı öğreniyordum ve açıkçası boş her vaktimi ona ayırmak istiyordum.

Eve girdiğimde annem ve babam masada oturmuş hararetli hararetli bir şeyler tartışıyorlardı. Salona girdiğmii farkettiklerinde anlaşmış gibi sustular. Bir şeylerin ters gittiği belliydi. Sormadım, sorsam da düzgün bir cevap alamayacağımı biliyordum. Örtündüğümden beri doğru dürüst sohbet dahi etmemiştik. Birkaç başarısız denememden sonra ben de vazgeçtim.

Odama girip akşam namazımı kıldım. Kur'an çalışmaya başladım..

Telefonumun mesaj sesi odayı doldurunca yerimden kalktım, masamın üzerindeki telefonu elime aldım. Mesaj Gülsüm'dendi. Gülsüm'le biraz mesajlaştıktan sonra uyumaya karar verdim. Bu gece teheccüde kalkacaktık. Daha doğrusu Gülsüm beni kaldıracaktı.

Gece telefonumun sesiyle uyandım. Gülsüm beni teheccüde kaldırmak için arıyordu. Açıp uyandığımı söyledikten sonra kalkıp abdestimi aldım. Teheccüd namazımı eda ettikten sonra uzun uzun dua ettim. O seccadenin üzerinde ne kadar kaldım bilmiyorum.

Teheccüdden sonra uyuyamayacağımı anlayınca açıp Nureddin Yıldız'ın bir sohbetini dinledim. Zaten sonra sabah namazı, okula hazırlık derken sabah oldu. Kahvaltı için aşağı indiğimde annem ters bakışlarını hiç çekinmeden üzerime fırlatıyordu.

"Her sabah seni böyle simsiyah görmek bütün enerjimi emiyor Zehra! Ne yapacağız seninle bilmiyorum!"

Her sabahki azar kuşağımız yine başlamıştı.

Babam da aşağı inince kahvaltı etmeye başladık. Masa sessizdi kimse konuşmuyordu. Biraz sonra babam gözlerini tabağından kaldırdı ve benim üzerime çevirdi. Boğazını temizledi -ki bu onun konuşmaya başlıyorum dikkatinizi bana verin deme şekliydi-

"Zehra. Seninle bir şeyler konuşmak istiyorum."

Nedense sesindeki soğukluk günlerdir ilk defa beni bu kadar ürkütmüştü. Kafamı devam et anlamında salladım.

"Biz annenle oturup biraz konuştuk. Açıkçası senin gidişatını beğenmediğimizin sen de farkındasındır. Bu gidişatın okulunu, eğitimini etkilemesinden korkuyoruz. Bu yüzden bir karar aldık. Zaten senin de çokça istediğin bir şeydi. Seni Amerika'daki yatılı bir liseye yollayacağız. Lisenin geri kalan kısmını orada tamamlayacaksın. Bu hem senin üniversite tercihinde işine yarayacak hem de umarız fikirlerini değiştirecek. Sana fikrini sormuyorum, sadece haber veriyorum. Çünkü sen bu haltları yerken bize fikrimizi sormadın, sadece haber verdin."

Tevafuklar..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin