Sürpriz Misafir -Son 3-

10K 814 42
                                    

Arkadan gelen cılız ses hepimizin dikkatini üzerine çekmeyi başardı. Gözlerim merakla sesin sahibini arıyordu. Kalabalığı yararak birkaç adım öne çıkan genç bir kız cesaretle tekrarladı, "Ben müslüman olmak istiyorum."

Gülsüm yanıma geldi ve, "Elhamdülillah Zehra.. Elhamdülillah.." dedi fısıltıyla. Ardından hemen kızın yanına gidip, "Kardeşim, gel istersen şöyle bir oturup konuşalım." dedi.

 Standı kızlara bıraktık ve yakınlarda sessiz sakin bir kafeye oturduk. Renee isimli bu kız anlattı; biz dinledik;

"Protestan bir ailede büyüdüm. Ailem çok dindardı. Sürekli İncil okur, İsa'nın hikayelerini dinlerdik. Asla içki içmez, sigara kullanmaz, karşı cinsle çok samimi olmazdık. Asla dizlerimizin üstünde etek giymezdik. Elbiselerimizin kolları dirseklerimizin çok üstünde olamazdı. Bütün kasaba bizim gibi yaşadığından zorlanmıyorduk. Ardından ben üniversite için Los Angeles'a gitmek istedim. Ailem izin vermemekte çok kararlıydı, ben gitmekte. Kazanan ben oldum. Yolladılar ama çok büyük sıkıntılar çıktıktan sonra.. Los Angeles'a gelince dünyanın aslında nasıl bir yer olduğunu gördüm. 2 ay kadar olduğum gibi devam ettim. Ardından çevremdeki sorulara cevap bulamadığımı fark ettim. Bir ara kendimden o kadar korktum ki okulu dondurup ailemin yanına geri döndüm. Üniversitedeki arkadaşların bana sorduğu soruları bir bir babama sordum. Hiçbirine cevap veremediği gibi bir de kızdı. Bu zaten karmakarışık olan kafamı biraz da karıştırmaya yetmişti. Okula geri dönüp dinler hakkında araştırmalar yapmaya başladım. İşe ateizmle başladım. Asla aklıma yatmadı. Dinlerle ilgilenmeye başladım bir bir. Dünyanın en büyük dinlerinden biri İslam'dı ama ben aklıma sokulmuş saçma sapan şeyler yüzünden İslam'ı en sona attım hep. Sonunda araştırdım.. Ve.. Ve kalbimde bir yerlere dokunduğunu hissettim. Sonra da sizinle karşılaştım işte."

Gülsüm sakin bir sesle konuşmaya başladı,

"SubhanAllah.. Allah dilediğine hidayet verir." Aslında konuşmaya devam ediyordu ama ben bir an duyamaz oldum. Başım öyle dönüyordu ki anlatacak kelime yoktu. Oturduğum yerde dengemi kaybetmemek için masaya sıkı sıkı tutundum. Gülsüm ve Renee çok güzel bir muhabbetin içindeydiler. Konuşmayı bölmek istemiyordum. Baş dönmem biraz hafifleyince bunu fırsat bilip, "Siz konuşmaya devam edin. Ben lavaboya gideyim bir," dedim. Gülsüm dönüp bana "Bir şey mi var?" bakışı atınca, "Problem yok,"deyip masadan kalktım. Yolumdaki masalara çarpmamak için ekstra bir efor sarf ederek lavaboya giden merdivenlere ulaşabildim. Merdivenleri ciddi uğraşarak tırmandıktan sonra nihayet lavabodaydım. Yüzümdeki peçeyi çıkarıp soğuk suyu yüzüme birkaç kez çarptım. Bunun beni kendime getirmesini umuyordum.

Hayır, öyle olmadı. Baş dönmem iyice artıyordu. Buna bir de mide bulantısı eklenmişti. Birkaç derin nefes alıp bekledim. Baş dönmem biraz hafifleyince peçemi yapıp lavabodan çıktım. Tamam normalde peçeli değildim ve bu şartlar altında peçe aklıma gelmemeliydi belki ama sonuçta bu kafeye peçeli girmiştim. Haliyle öyle de çıkmam gerekiyordu. Peçeye laf getirmemeliydim. 

Lavabonun kapısını kapatırken derin nefesler almaya devam ediyordum. Merdiveni çıktığımdan iki kat dikkatle indim. Sakinleştireceğini umduğum nefesler eşliğinde masamıza doğru yürüyordum. Baş dönmem artmıştı. Masaya gittiğim gibi Mus'ab'a mesaj atıp beni hastaneye götürmesini isteyecektim. Masaya 5-6 adım kala başıma saplanan ağrıyla dengemi kaybettiğimi hissettim. Hayır, hayır! Masaya ulaşmama bir şey kalmamıştı. Lütfen Allah'ım, lütfen masaya ulaşabileyim, diye düşünürken bedenimin üzerindeki kontrolümü kaybettiğimin farkındaydım. Kendimi sereserpe yerde bulmama saniyeler kalmıştı. Etrafımda tutunacak bir şeyler aradıysam da en yakınımdaki masayla aramda 1 metre vardı. Bacaklarım güçsüzlükle titreyince kendimi bir anda yerde buldum. Son hatırladığım şey Gülsüm'ün "Zehra!" diye çığlık atmasıydı. Demek ki bayılmak böyle bir şeymiş.

*

"Doktorla konuştunuz mu?"

"..."

"Hala uyanmadı. Bir gidip sorsanız doktora ya?"

Sesler tanıdıktı. Gülsüm ve Mus'ab konuşuyordu. Büyük ihtimalle Burak da buradaydı. Peki biz neredeydik? Ev? Hayır, doktor demişlerdi. Hastanedeydik demek ki. Kafedeki artistik düşüşümden sonra başka bir yerde olmayı beklemiyordum zaten. Gözlerimi açmak için normalden katbekat fazla efor sarfetmiş olsam da açmayı başardım. Odada Gülsüm ve Mus'ab vardı. Gözlerini bana dikmiş duran Gülsüm, hemen başıma geldi.

"Zehra, iyi misin canım?"

Mus'ab da hemen başıma geldi. İkisinin de gözlerinden ne kadar endişelendiklerini görebiliyordum. Gülsüm, "Ben doktora haber vereyim," deyip odadan çıktı. 

Mus'ab elimi ellerinin arasına alıp birkaç dakika öylece bana baktı. Sonra ne kadar istemese de hüznünün yansıdığı sesiyle, "Ne oldu böyle?" dedi. 

"Bilmiyorum. Başım dönmeye başladı. Sonra daha ne olduğunu anlamadan..." Sesim hiç ummadığım kadar titrek ve yorgun çıkmıştı. Gülsüm ve doktor içeri girdiklerinde elim hala Mus'ab'ın ellerinin arasındaydı. Bırakmaya da niyeti yoktu. Bırakmasını isteyen de yoktu zaten.

Yatakta biraz doğrulmaya çalışsam da vücudumdaki yorgunluk beni kıpırdamamam konusunda bir kez daha güzelce uyardı. Laf dinleyecektim. Dinlemeliydim. Doktor gülümseyerek yatağımın ucundaki dosyalara bir şeyler yazdı ve konuşmaya başladı,

"Merhaba Zehra Hanım. Nasıl hissediyorsunuz?"

"Daha iyiyim. Başım dönmüyor."

"Anlıyorum. Biz gerekli kontrolleri yaptık. Bir sıkıntı göremedik. Yorgunluk ya da stresten dolayı olabilir. Sanırım yoğun tempolu bir hayat yaşıyorsunuz. Kendinize birkaç gün izin verin. Aralarda mutlaka molalar verin kendinize. Eşinizle de konuşacağım zaten. Size birkaç vitamin yazacağım, onları ve yazacağım diğer ilaçları mutlaka düzenli bir şekilde kullanın. Serumunuz bittikten sonra çıkabilirsiniz. Ama dediğim gibi dinlenmeyi ve ilaçları düzenli kullanmayı unutmayın. Ayrıca beslenmenize de dikkat edin lütfen. Geçmiş olsun."

"Te.. Teşekkür ederim, sağolun."

Gülsüm başıma geçerken, Mus'ab doktorun peşinden koşturup daha kapıdan çıkamadan durdurdu. Gülsüm de, ben de doktorla Mus'ab'ın konuşmasına dikkat kesilmiştik.

Mus'ab doktora, "Doktor Bey.. Acaba bu bayılmanın sebebi nedir? Yani sadece yorgunluktan mı? Şey, bir problem yok gerçekten değil mi?" dedi. 

Doktor derin bir nefes alıp, "Meraklanmayın Mus'ab Bey. Hiçbir sıkıntı yok. Eşiniz gayet iyi." dedi. Tam kapıdan çıkacakken dönüp şunları da ekledi, "Ah, kusuruma bakmayın. Demek istediğinizi anlayamadım. Bebeği soruyorsanız, gayet iyi. Bu baş dönmesi gebelikten dolayı da olabilir. Bazı gebelikler çok ağır geçer. Ama anormal bir şey yok, merak etmeyin. Geçmiş olsun."

Mus'ab kaşlarını havaya kaldırıp, "Bebek mi?" dedi.

Ben hissettiğim acıya rağmen kafamı yataktan kaldırıp, "Bebek mi dedi o?" dedim. 

Gülsüm sevinçle, "Ben Burak'a haber vermeye gidiyorum." diye odadan çıktı mutlu mesut.

Mus'ab şaşkınlıkla bana döndü,

"Baba mı oluyorum ben şimdi?"

Selamun aleyküm arkadaşlar ^^ Nasılsınız, iyisinizdir inşaAllah? Ben çok iyiyim. Elhamdülillah her şey yolunda gidiyor. Dersler, staj, YGS sonucu, hikayelerim derken.. İşte her şey çok güzel anlayacağınız ^^ 

Gelelim Tevafuklar..'a :) Arkadaşlar bölümün isminden de anlaşıldığı üzere son 3 bölüm sonra Tevafuklar.. artık bitiyor. Bu bölüm biraz kısa oldu ama diğer bölümleri uzun yazmaya özen göstereceğim. Umarım beğenirsiniz.. Allah'a emanet olun, selametle ^^ 

Tevafuklar..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin